Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9789759255008
Boyut
135-195
Sayfa Sayısı
92
Basım Yeri
İstanbul
Basım Tarihi
2002
Çeviren
Cengiz Baysoy
İmparatorluk ve Bağımsız Öğrenci Hareketi
Yazar:
Kolektif
Yayınevi : Otonom Yayıncılık
5,00TL
Satışta değil
9789759255008
396801
https://www.kitapburada.com/imparatorluk-ve-bagimsiz-ogrenci-hareketi-p396801.html
İmparatorluk ve Bağımsız Öğrenci Hareketi
5.00
ÖNSÖZ
Genel anlamda Sol un bir tıkanıklık içersinde bulunduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Üniversite ve Öğrenci muhalefeti de bu tıkanıklığın krizini yaşamaktadır. Soruna ne ekonomik-demokratik mücadelenin bir başka deyişle Sendikal hareketin krizi, nede akademik-demokratik mücadelede üniversite ve öğrenci hareketin krizi olarak bakılarak alan daraltılamaz; sorun bütünsel ve yapısaldır. Öğrenci hareketinin sorunlarına buradan baktığımızda, konuşmak için, sol un yapısal tıkanıklığını daha bütünlükçü bir yerden okuma gereği karşımıza çıkmaktadır. Bu bağlamda, bu kitapçık, üniversite ve öğrenci hareketinin yeniden yapılanması ihtiyacının bir gereği olarak daha bütünlükçü bir yerden bakan çalışmanın bir ürünüdür.
1. Sol un paradigmasında iktidar perspektifi önemli bir yere sahiptir. Üniversite ve öğrenci muhalefeti de bu iktidar perspektifine göre yapılanmaktadır. Modernizmin söylemiyle yapılanmış sol a göre "iktidar", tek merkezden işleyen bir sistemdir. Merkez belirleyen, diğer toplumsal alanlar ve dinamikler merkezin belirlediği belirlendir. Bu yaklaşıma göre üniversiteler merkezi iktidarın belirlediği toplumsal bir alandır. İktidar persperktifi, merkezi iktidar devletin demokratikleştirilmesi üzerine oturan bir devlet biçiminden diğer bir devlet biçimine geçişi savunan siyasal demokrasidir. Bu tutarlılık içersinde üniversitelerde akadamik-demokratik mücadelenin verildiği kitlesel bir alandır. Bu paradigmanın politik güce dönüştüğü tarihsel dönem kapanmıştır.
İktidar, tek merkezden işleyen bir sistem değildir. İktidar, bir çok merkezin bulunduğu belirlemenin bir merkeze oturmadığı, birden çok merkezin bir birlerini belirlediği bütünselliği ifade eden bir bedendir. Politik mücadele her yerden gelir ve bedenin bütününü karşısına alır. Bir devlet biçimine karşı diğer bir devlet biçimi değil, doğrudan "devlet" kavramının tasfiyesine yöneliktir.
Modernist sol, iktidarın bir çok merkezini görmeyip tek merkeze yöneldiği için politik mücadeleyi daraltır. Pos-modernizmde iktidarın bütünlükçü işleyişinin olmadığını söyleyerek iktidar perspektifini red eder. İçinde yaşadığımız İmparatorluk koşullarında Modernizm ve pos-modernizm politik olarak madalyonun ters yüzleridir.
Üniversiteler, tek merkezden işleyen iktidarın belirlediği bir kurum değil, İktidar bedenini kuran ve çalıştıran önemli merkezlerden biridir.
2. Temsili sisteme dayanan siyasal demokrasi paradigması, temsiliyeti üstlenen bir merkezi adresi göstermek zorundadır: önderlik... Merkez, önderlik ve özne kavramları önderlik ve hareket ikilemi üretmektedir. Önderlik yöneten, hareket ise yönetilendir. Bu bir yanılsamadır, ruhumuzda sürekli devleti üretir.Bu yaklaşımın kültürü politik kuruculukta önceliği hareketten kopuk özneye, önderliğe verir. Sonuçta hareket olmadan hareketin temsilini üstlenen "ben merkez"ler üretilir.
Hareketten önce ve hareketin üstünde bir özne yoktur. Hareket, ilk adımında öznesini ve öznelerini yaratır. "Akıl" kavramını kullandığımızda aklımıza ilk gelen "özne" kavramıdır. Yanlıştır. Akıl, hareketin işlevidir, özne, hareketin aklını işletir ve çalıştırır. Bu yaklaşıma göre Politik kuruculukta öncelik, hareketin ve haraketin aklının üretilmesidir. Politik kuruculuk temsiliyet değil, toplumsal dinamikleri özne olarak konuşturmak ve öncülüğü bir iktidar organı olarak öz örgütlenmelere teslim etmektir.
3. Sol, ontolojik paradigmasını karşıtının olumsuzlanması üzerine kendini olumlama üzerine kurmuştur. Bu bağlamda sol, eleştirel bir muhalefet olmayı aşamadığını ve burjuva özlü sorunlar üzerinden sıçrama siyasetinden kurtulamadığını söylemek yanlış olmayacaktır. Artık sol un ontolojisi, olumsuzlama üzerinden olumlama değil, kendini olumlama üzerinden karşıtını olumsuzlamayla yapılanacaktır. Çelişkiler üzerinden çatışkı değil, fark üzerinden çatışkı temeldir. Eleştirelik, cepheden bir karşıdanlığın kuruluşu üzerinden yapılacaktır. Her yer kendini olumlamanın, farkını koymanın merkezidir ve karşıdan kuruculuk da her yerden kurularak gelecektir.
Yaklaşık 4, 5 yıl önce, kapitalizmin yeni bir döneme girdiği ve üniversitelerin bu döneme uygun yapılandığını, üniversite ve öğrenci muhalefetinin bu yapılanmaya uygun olarak yeniden yapılanması gerektiğini söylemimizle ve pratiğimizle ifade etmiştik. Üniversitelerin ticarileştiğini, piyasalaştığını vurguladık. "Öğrenci müşteri, öğretim üyesi satıcı bilgi meta olamaz Üniversitelerin ticarileşmesine hayır" diyerek öğrenci muhalefetinin anti-kapitalist bir eksene oturduğunun altını çizmiştik. Bu yıl meclisten geçeceğini düşündüğümüz "Üniversite A.Ş. yasa tasarısı"nı 5 yıl önce öngörmüştük. Bugün, öğrenci hareketinin, üniversite muhalefetinin Üniversitelerin ticarileşmesine, piyasalaşmasına ve şirketleşmesine" karşı ve anti-kapitalist bir eksene oturduğu gerçeği yeterince olgunlaşmıştır. Artık öğrenci hareketinin aklı nettir. Bütün öğrenci hareketinin muhalif dinamikleri hareketin bu aklını işletmekten öteye bir politika üretemeyeceklerdir. Buna rağmen, herşey bu kadar net görünmesine rağmen hareketin aklı bir harekete dönüşememektedir. "Ben merkezciliğin, hareketin merkez olmasının önüne geçtiği"ni söyleyerek bir neden bulabiliriz. Fakat durum bununla açıklanamaz. Gerçek modernizmin söylemiyle yapılanmış sol paradigmadır ve bunun ürettiği politik kültürdür. Hareketin aklını canlı bir bedene dönüştürecek paradigma, önderliğin değil hareketin merkeze alınacağı bir siyasal anlayışla mümkün görünmektedir. Bir eylem itifakı değil söylemin eylem cephelerinin eşit ve özgür ilişkisiyle mümkün görünmektedir. Bu da otonomist bir politik teori ve pratiği gerekli kılar. Yanlızca eleştirellikle yetinmeyen, politik kuruculuğu kendini olumlama üzerinden karşıdan bir kuruculu yapılandıran bir anlayış politik kuruculuğu üstlenebilir. Bu da üniversiteleri bugünden "devleti" bir ihtiyaç olmaktan çıkaracak iktidar organları konseptinde öz örgütlenme alanı olarak örgütleyen bir iktidar perspektifiyle mümkündür.
Bu söylediklerimizin 4,5 yıl sonra olgunlaşacağından ve anlaşılacağından eminiz. Bu kitapçık, bugünden geleceği konuşturan, bağımsız öğrenci hareketine sunulmuş bir ön"söz"dür.
Genel anlamda Sol un bir tıkanıklık içersinde bulunduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Üniversite ve Öğrenci muhalefeti de bu tıkanıklığın krizini yaşamaktadır. Soruna ne ekonomik-demokratik mücadelenin bir başka deyişle Sendikal hareketin krizi, nede akademik-demokratik mücadelede üniversite ve öğrenci hareketin krizi olarak bakılarak alan daraltılamaz; sorun bütünsel ve yapısaldır. Öğrenci hareketinin sorunlarına buradan baktığımızda, konuşmak için, sol un yapısal tıkanıklığını daha bütünlükçü bir yerden okuma gereği karşımıza çıkmaktadır. Bu bağlamda, bu kitapçık, üniversite ve öğrenci hareketinin yeniden yapılanması ihtiyacının bir gereği olarak daha bütünlükçü bir yerden bakan çalışmanın bir ürünüdür.
1. Sol un paradigmasında iktidar perspektifi önemli bir yere sahiptir. Üniversite ve öğrenci muhalefeti de bu iktidar perspektifine göre yapılanmaktadır. Modernizmin söylemiyle yapılanmış sol a göre "iktidar", tek merkezden işleyen bir sistemdir. Merkez belirleyen, diğer toplumsal alanlar ve dinamikler merkezin belirlediği belirlendir. Bu yaklaşıma göre üniversiteler merkezi iktidarın belirlediği toplumsal bir alandır. İktidar persperktifi, merkezi iktidar devletin demokratikleştirilmesi üzerine oturan bir devlet biçiminden diğer bir devlet biçimine geçişi savunan siyasal demokrasidir. Bu tutarlılık içersinde üniversitelerde akadamik-demokratik mücadelenin verildiği kitlesel bir alandır. Bu paradigmanın politik güce dönüştüğü tarihsel dönem kapanmıştır.
İktidar, tek merkezden işleyen bir sistem değildir. İktidar, bir çok merkezin bulunduğu belirlemenin bir merkeze oturmadığı, birden çok merkezin bir birlerini belirlediği bütünselliği ifade eden bir bedendir. Politik mücadele her yerden gelir ve bedenin bütününü karşısına alır. Bir devlet biçimine karşı diğer bir devlet biçimi değil, doğrudan "devlet" kavramının tasfiyesine yöneliktir.
Modernist sol, iktidarın bir çok merkezini görmeyip tek merkeze yöneldiği için politik mücadeleyi daraltır. Pos-modernizmde iktidarın bütünlükçü işleyişinin olmadığını söyleyerek iktidar perspektifini red eder. İçinde yaşadığımız İmparatorluk koşullarında Modernizm ve pos-modernizm politik olarak madalyonun ters yüzleridir.
Üniversiteler, tek merkezden işleyen iktidarın belirlediği bir kurum değil, İktidar bedenini kuran ve çalıştıran önemli merkezlerden biridir.
2. Temsili sisteme dayanan siyasal demokrasi paradigması, temsiliyeti üstlenen bir merkezi adresi göstermek zorundadır: önderlik... Merkez, önderlik ve özne kavramları önderlik ve hareket ikilemi üretmektedir. Önderlik yöneten, hareket ise yönetilendir. Bu bir yanılsamadır, ruhumuzda sürekli devleti üretir.Bu yaklaşımın kültürü politik kuruculukta önceliği hareketten kopuk özneye, önderliğe verir. Sonuçta hareket olmadan hareketin temsilini üstlenen "ben merkez"ler üretilir.
Hareketten önce ve hareketin üstünde bir özne yoktur. Hareket, ilk adımında öznesini ve öznelerini yaratır. "Akıl" kavramını kullandığımızda aklımıza ilk gelen "özne" kavramıdır. Yanlıştır. Akıl, hareketin işlevidir, özne, hareketin aklını işletir ve çalıştırır. Bu yaklaşıma göre Politik kuruculukta öncelik, hareketin ve haraketin aklının üretilmesidir. Politik kuruculuk temsiliyet değil, toplumsal dinamikleri özne olarak konuşturmak ve öncülüğü bir iktidar organı olarak öz örgütlenmelere teslim etmektir.
3. Sol, ontolojik paradigmasını karşıtının olumsuzlanması üzerine kendini olumlama üzerine kurmuştur. Bu bağlamda sol, eleştirel bir muhalefet olmayı aşamadığını ve burjuva özlü sorunlar üzerinden sıçrama siyasetinden kurtulamadığını söylemek yanlış olmayacaktır. Artık sol un ontolojisi, olumsuzlama üzerinden olumlama değil, kendini olumlama üzerinden karşıtını olumsuzlamayla yapılanacaktır. Çelişkiler üzerinden çatışkı değil, fark üzerinden çatışkı temeldir. Eleştirelik, cepheden bir karşıdanlığın kuruluşu üzerinden yapılacaktır. Her yer kendini olumlamanın, farkını koymanın merkezidir ve karşıdan kuruculuk da her yerden kurularak gelecektir.
Yaklaşık 4, 5 yıl önce, kapitalizmin yeni bir döneme girdiği ve üniversitelerin bu döneme uygun yapılandığını, üniversite ve öğrenci muhalefetinin bu yapılanmaya uygun olarak yeniden yapılanması gerektiğini söylemimizle ve pratiğimizle ifade etmiştik. Üniversitelerin ticarileştiğini, piyasalaştığını vurguladık. "Öğrenci müşteri, öğretim üyesi satıcı bilgi meta olamaz Üniversitelerin ticarileşmesine hayır" diyerek öğrenci muhalefetinin anti-kapitalist bir eksene oturduğunun altını çizmiştik. Bu yıl meclisten geçeceğini düşündüğümüz "Üniversite A.Ş. yasa tasarısı"nı 5 yıl önce öngörmüştük. Bugün, öğrenci hareketinin, üniversite muhalefetinin Üniversitelerin ticarileşmesine, piyasalaşmasına ve şirketleşmesine" karşı ve anti-kapitalist bir eksene oturduğu gerçeği yeterince olgunlaşmıştır. Artık öğrenci hareketinin aklı nettir. Bütün öğrenci hareketinin muhalif dinamikleri hareketin bu aklını işletmekten öteye bir politika üretemeyeceklerdir. Buna rağmen, herşey bu kadar net görünmesine rağmen hareketin aklı bir harekete dönüşememektedir. "Ben merkezciliğin, hareketin merkez olmasının önüne geçtiği"ni söyleyerek bir neden bulabiliriz. Fakat durum bununla açıklanamaz. Gerçek modernizmin söylemiyle yapılanmış sol paradigmadır ve bunun ürettiği politik kültürdür. Hareketin aklını canlı bir bedene dönüştürecek paradigma, önderliğin değil hareketin merkeze alınacağı bir siyasal anlayışla mümkün görünmektedir. Bir eylem itifakı değil söylemin eylem cephelerinin eşit ve özgür ilişkisiyle mümkün görünmektedir. Bu da otonomist bir politik teori ve pratiği gerekli kılar. Yanlızca eleştirellikle yetinmeyen, politik kuruculuğu kendini olumlama üzerinden karşıdan bir kuruculu yapılandıran bir anlayış politik kuruculuğu üstlenebilir. Bu da üniversiteleri bugünden "devleti" bir ihtiyaç olmaktan çıkaracak iktidar organları konseptinde öz örgütlenme alanı olarak örgütleyen bir iktidar perspektifiyle mümkündür.
Bu söylediklerimizin 4,5 yıl sonra olgunlaşacağından ve anlaşılacağından eminiz. Bu kitapçık, bugünden geleceği konuşturan, bağımsız öğrenci hareketine sunulmuş bir ön"söz"dür.
- Açıklama
- ÖNSÖZ
Genel anlamda Sol un bir tıkanıklık içersinde bulunduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Üniversite ve Öğrenci muhalefeti de bu tıkanıklığın krizini yaşamaktadır. Soruna ne ekonomik-demokratik mücadelenin bir başka deyişle Sendikal hareketin krizi, nede akademik-demokratik mücadelede üniversite ve öğrenci hareketin krizi olarak bakılarak alan daraltılamaz; sorun bütünsel ve yapısaldır. Öğrenci hareketinin sorunlarına buradan baktığımızda, konuşmak için, sol un yapısal tıkanıklığını daha bütünlükçü bir yerden okuma gereği karşımıza çıkmaktadır. Bu bağlamda, bu kitapçık, üniversite ve öğrenci hareketinin yeniden yapılanması ihtiyacının bir gereği olarak daha bütünlükçü bir yerden bakan çalışmanın bir ürünüdür.
1. Sol un paradigmasında iktidar perspektifi önemli bir yere sahiptir. Üniversite ve öğrenci muhalefeti de bu iktidar perspektifine göre yapılanmaktadır. Modernizmin söylemiyle yapılanmış sol a göre "iktidar", tek merkezden işleyen bir sistemdir. Merkez belirleyen, diğer toplumsal alanlar ve dinamikler merkezin belirlediği belirlendir. Bu yaklaşıma göre üniversiteler merkezi iktidarın belirlediği toplumsal bir alandır. İktidar persperktifi, merkezi iktidar devletin demokratikleştirilmesi üzerine oturan bir devlet biçiminden diğer bir devlet biçimine geçişi savunan siyasal demokrasidir. Bu tutarlılık içersinde üniversitelerde akadamik-demokratik mücadelenin verildiği kitlesel bir alandır. Bu paradigmanın politik güce dönüştüğü tarihsel dönem kapanmıştır.
İktidar, tek merkezden işleyen bir sistem değildir. İktidar, bir çok merkezin bulunduğu belirlemenin bir merkeze oturmadığı, birden çok merkezin bir birlerini belirlediği bütünselliği ifade eden bir bedendir. Politik mücadele her yerden gelir ve bedenin bütününü karşısına alır. Bir devlet biçimine karşı diğer bir devlet biçimi değil, doğrudan "devlet" kavramının tasfiyesine yöneliktir.
Modernist sol, iktidarın bir çok merkezini görmeyip tek merkeze yöneldiği için politik mücadeleyi daraltır. Pos-modernizmde iktidarın bütünlükçü işleyişinin olmadığını söyleyerek iktidar perspektifini red eder. İçinde yaşadığımız İmparatorluk koşullarında Modernizm ve pos-modernizm politik olarak madalyonun ters yüzleridir.
Üniversiteler, tek merkezden işleyen iktidarın belirlediği bir kurum değil, İktidar bedenini kuran ve çalıştıran önemli merkezlerden biridir.
2. Temsili sisteme dayanan siyasal demokrasi paradigması, temsiliyeti üstlenen bir merkezi adresi göstermek zorundadır: önderlik... Merkez, önderlik ve özne kavramları önderlik ve hareket ikilemi üretmektedir. Önderlik yöneten, hareket ise yönetilendir. Bu bir yanılsamadır, ruhumuzda sürekli devleti üretir.Bu yaklaşımın kültürü politik kuruculukta önceliği hareketten kopuk özneye, önderliğe verir. Sonuçta hareket olmadan hareketin temsilini üstlenen "ben merkez"ler üretilir.
Hareketten önce ve hareketin üstünde bir özne yoktur. Hareket, ilk adımında öznesini ve öznelerini yaratır. "Akıl" kavramını kullandığımızda aklımıza ilk gelen "özne" kavramıdır. Yanlıştır. Akıl, hareketin işlevidir, özne, hareketin aklını işletir ve çalıştırır. Bu yaklaşıma göre Politik kuruculukta öncelik, hareketin ve haraketin aklının üretilmesidir. Politik kuruculuk temsiliyet değil, toplumsal dinamikleri özne olarak konuşturmak ve öncülüğü bir iktidar organı olarak öz örgütlenmelere teslim etmektir.
3. Sol, ontolojik paradigmasını karşıtının olumsuzlanması üzerine kendini olumlama üzerine kurmuştur. Bu bağlamda sol, eleştirel bir muhalefet olmayı aşamadığını ve burjuva özlü sorunlar üzerinden sıçrama siyasetinden kurtulamadığını söylemek yanlış olmayacaktır. Artık sol un ontolojisi, olumsuzlama üzerinden olumlama değil, kendini olumlama üzerinden karşıtını olumsuzlamayla yapılanacaktır. Çelişkiler üzerinden çatışkı değil, fark üzerinden çatışkı temeldir. Eleştirelik, cepheden bir karşıdanlığın kuruluşu üzerinden yapılacaktır. Her yer kendini olumlamanın, farkını koymanın merkezidir ve karşıdan kuruculuk da her yerden kurularak gelecektir.
Yaklaşık 4, 5 yıl önce, kapitalizmin yeni bir döneme girdiği ve üniversitelerin bu döneme uygun yapılandığını, üniversite ve öğrenci muhalefetinin bu yapılanmaya uygun olarak yeniden yapılanması gerektiğini söylemimizle ve pratiğimizle ifade etmiştik. Üniversitelerin ticarileştiğini, piyasalaştığını vurguladık. "Öğrenci müşteri, öğretim üyesi satıcı bilgi meta olamaz Üniversitelerin ticarileşmesine hayır" diyerek öğrenci muhalefetinin anti-kapitalist bir eksene oturduğunun altını çizmiştik. Bu yıl meclisten geçeceğini düşündüğümüz "Üniversite A.Ş. yasa tasarısı"nı 5 yıl önce öngörmüştük. Bugün, öğrenci hareketinin, üniversite muhalefetinin Üniversitelerin ticarileşmesine, piyasalaşmasına ve şirketleşmesine" karşı ve anti-kapitalist bir eksene oturduğu gerçeği yeterince olgunlaşmıştır. Artık öğrenci hareketinin aklı nettir. Bütün öğrenci hareketinin muhalif dinamikleri hareketin bu aklını işletmekten öteye bir politika üretemeyeceklerdir. Buna rağmen, herşey bu kadar net görünmesine rağmen hareketin aklı bir harekete dönüşememektedir. "Ben merkezciliğin, hareketin merkez olmasının önüne geçtiği"ni söyleyerek bir neden bulabiliriz. Fakat durum bununla açıklanamaz. Gerçek modernizmin söylemiyle yapılanmış sol paradigmadır ve bunun ürettiği politik kültürdür. Hareketin aklını canlı bir bedene dönüştürecek paradigma, önderliğin değil hareketin merkeze alınacağı bir siyasal anlayışla mümkün görünmektedir. Bir eylem itifakı değil söylemin eylem cephelerinin eşit ve özgür ilişkisiyle mümkün görünmektedir. Bu da otonomist bir politik teori ve pratiği gerekli kılar. Yanlızca eleştirellikle yetinmeyen, politik kuruculuğu kendini olumlama üzerinden karşıdan bir kuruculu yapılandıran bir anlayış politik kuruculuğu üstlenebilir. Bu da üniversiteleri bugünden "devleti" bir ihtiyaç olmaktan çıkaracak iktidar organları konseptinde öz örgütlenme alanı olarak örgütleyen bir iktidar perspektifiyle mümkündür.
Bu söylediklerimizin 4,5 yıl sonra olgunlaşacağından ve anlaşılacağından eminiz. Bu kitapçık, bugünden geleceği konuşturan, bağımsız öğrenci hareketine sunulmuş bir ön"söz"dür.
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.