18. Yüzyıl İngiliz Empirist Filozoflarında Dil ve Anlam Sorunları
"Dil felsefesi en genel anlamda, dili tüm boyutlarıyla kavramsal bir analize tabi tutan, insanın dili kullanma etkinliği üzerinde yoğunlaşan bir felsefe disiplinidir. Dilin doğasını, kökenini, yapısını ve anlam problemini felsefi analiz yoluyla ele alan bağımsız araştırma alanıdır. Dil felsefesi yeni bir disiplindir ama dil felsefesi soruları her felsefe sorusu gibi İlkçağdan beri şu ya da bu biçimde sorulup yanıtları aranan sorulardır. Platon Kratylosta adlar ile onların adlandırdıkları şeyler arasındaki ilişkinin doğal mı yoksa uzlaşımsal mı olduğunu, Aristoteles De Interpretationede seslendirdiğimiz adların zihinde olanların, yazdığımız adlarınsa seslendirdiğimiz adların uzlaşımsal simgesi olduklarını belirtir. Ortaçağ boyunca sözcüklerin kavram ve nesnelerle olan ilişkisi sorgulanır. 17. ve 18. yüzyıllarda zihnin yapısı üzerine yazılan kitapların bir bölümü "Sözcükler Üzerine" dir. Ancak bütün bunlar bilginin yapısı ve kaynağı konusunda sorulan sorulara yanıt verilmeye çalışılırken dil ve anlam konusunda ortaya atılan birtakım görüşlerdir. Dil üstüne düşünüşün tarihi başta mantık olmak üzere bir bütün olarak felsefe tarihinden ayrılamaz. Geleneksel felsefe yapma tarzında bilgi, doğruluk, anlam, akıl gibi en önemli felsefe kategorileri üzerine düşünmek ile bu kategorileri dil yoluyla ifade etmek arasında bir ayrıma gidilmemiştir. Bu yüzden günümüzde çoğunlukla dil felsefesi başlığı altında yanıt aranan sorunların önemli bir bölümü geçmişte metafizik, bilgi kuramı, varlık bilgisi gibi temel felsefe dalları altında ele alınmışlardır. Bundan da anlaşılacağı üzere, felsefe tarihinde dil ile zihin ya da dil ile dünya arasındaki ilişkinin doğasına dair ortaya bir öğreti koymamış felsefe okulu ya da filozof yok gibidir. Bu genel çerçeve içerisinde, özünde bir anlam kuramı sunma çabasından daha çok bütün her şeyi açıklama savında olan metafizik bir dizge olan ve bu dizgide doğal yolla türetilen anlam açıklamasının deneyim olgusunun doğasını kavrama ile temellendirilebileceğini savunan empirizmin en önemli temsilcilerinden olan 18.yüzyıl empiristlerinden Locke, Berkeley ve Hume un öğretilerini incelemek önemlidir."
- Açıklama
"Dil felsefesi en genel anlamda, dili tüm boyutlarıyla kavramsal bir analize tabi tutan, insanın dili kullanma etkinliği üzerinde yoğunlaşan bir felsefe disiplinidir. Dilin doğasını, kökenini, yapısını ve anlam problemini felsefi analiz yoluyla ele alan bağımsız araştırma alanıdır. Dil felsefesi yeni bir disiplindir ama dil felsefesi soruları her felsefe sorusu gibi İlkçağdan beri şu ya da bu biçimde sorulup yanıtları aranan sorulardır. Platon Kratylosta adlar ile onların adlandırdıkları şeyler arasındaki ilişkinin doğal mı yoksa uzlaşımsal mı olduğunu, Aristoteles De Interpretationede seslendirdiğimiz adların zihinde olanların, yazdığımız adlarınsa seslendirdiğimiz adların uzlaşımsal simgesi olduklarını belirtir. Ortaçağ boyunca sözcüklerin kavram ve nesnelerle olan ilişkisi sorgulanır. 17. ve 18. yüzyıllarda zihnin yapısı üzerine yazılan kitapların bir bölümü "Sözcükler Üzerine" dir. Ancak bütün bunlar bilginin yapısı ve kaynağı konusunda sorulan sorulara yanıt verilmeye çalışılırken dil ve anlam konusunda ortaya atılan birtakım görüşlerdir. Dil üstüne düşünüşün tarihi başta mantık olmak üzere bir bütün olarak felsefe tarihinden ayrılamaz. Geleneksel felsefe yapma tarzında bilgi, doğruluk, anlam, akıl gibi en önemli felsefe kategorileri üzerine düşünmek ile bu kategorileri dil yoluyla ifade etmek arasında bir ayrıma gidilmemiştir. Bu yüzden günümüzde çoğunlukla dil felsefesi başlığı altında yanıt aranan sorunların önemli bir bölümü geçmişte metafizik, bilgi kuramı, varlık bilgisi gibi temel felsefe dalları altında ele alınmışlardır. Bundan da anlaşılacağı üzere, felsefe tarihinde dil ile zihin ya da dil ile dünya arasındaki ilişkinin doğasına dair ortaya bir öğreti koymamış felsefe okulu ya da filozof yok gibidir. Bu genel çerçeve içerisinde, özünde bir anlam kuramı sunma çabasından daha çok bütün her şeyi açıklama savında olan metafizik bir dizge olan ve bu dizgide doğal yolla türetilen anlam açıklamasının deneyim olgusunun doğasını kavrama ile temellendirilebileceğini savunan empirizmin en önemli temsilcilerinden olan 18.yüzyıl empiristlerinden Locke, Berkeley ve Hume un öğretilerini incelemek önemlidir."
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.