Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9789944344572
Boyut
160-230
Sayfa Sayısı
440
Basım Yeri
İstanbul
Baskı
1
Basım Tarihi
2009-04
Çeviren
Serpil Atamaz Hazar
Kapak Türü
Karton
Kağıt Türü
2. Hamur
Dili
Türkçe
1831 - 1832 Türkiye'sinden Görünümler
Yazar:
James Ellsworth De Kay
Yayınevi : Odtü Yayıncılık
15,40TL
Satışta değil
9789944344572
438513
https://www.kitapburada.com/kitap/1831-1832-turkiyesinden-gorunumler
1831 - 1832 Türkiye'sinden Görünümler
15.40
Bu kitap bir yabancının gözüyle 1830lar Türkiyesinin bir panaroması, , içinde yaşayan insanların günlük yaşamlarından dillerine; kadının ailedeki ve toplumdaki yerinden saraydaki konumuna, ticari hayattan, basının oluşumuna ve Türk hükümeti tarafından basılan ilk gazete Moniteur Ottomana; okullardan kütüphanelere; isyankâr paşalardan, dilencilerden dervişlere; ülkenin siyasi durumundan, içinde yaşadığı sosyal çalkantılara; imparatorluğun su ve baraj sistemlerinden kölelerin durumuna kadar çoğu zaman şaşırtıcı yüzlerce kare ile bezenmiş bir sosyal tarihtir. Bu bizdik diyeceğimiz imparatorluk, yok oluşunun ya da dönüşümünün son yüzyılının ilk yarısını yaşarken ağır iktisadi çalkantılarıyla, tebaasıyla ve kurumlarıyla hâlâ vardır.
Köleler, burada satın alındıkları andan itibaren her açıdan ailenin bir üyesi oluyorlar; aynı masada aynı yemeği paylaşıyorlar, çocuklara dadılık yapıyorlar; bayram gezmelerinde aileye eşlik ediyorlar, her türlü ailevi meselede fikirleri soruluyor; aslında satın alınmış bir köleden çok mütevazı bir dost olarak görülüyorlar. Kendilerine karşı gösterilen merhamete içten bir sevgi ve minnettarlıkla karşılık veriyorlar, dünyada efendi ve köle ilişkisinde kölenin incitici durumlara bu kadar az maruz kaldığı bir başka ülke daha bilmiyoruz.
Türklerin zamanın değeri hakkında en ufak bir fikre bile sahip olmadığı görülüyor. En sevdikleri atasözü Öküz arabasıyla tavşanı geçebilirsindir ki bu, insanların işi ağırdan alma alışkanlıklarını oldukça çarpıcı bir şekilde gösterir.
Yakın zamanda, Türklere hisse senedi ve devlet güvencesi gibi modern kavramların bazıları öğretilmeye çalışıldı; ancak başarılı olunamadı.
Genel olarak Türklerin dişi cinse karşı gösterdiği derin saygıdan etkilenmemek mümkün değildir.
Sultanın kendisi bir sadelik timsalidir ve devlet törenleri dışında maiyetindekilerden ayırt edilemez. Harun el-Reşid gibi bazen tebdil-i kıyafet ederek sokakları dolaştığı, lakin kılığının dikkat çekici yüz hatlarını saklayacak kadar kusursuz olduğu söylenir.
Kitabı okurken, dönemin günlük yaşamının sıradan gerçeklikleri hüzün ve gururun iç içe girdiği çarpıcı fotoğraflara dönüşüyor ve yaklaşık 200 yıl önce çekilmiş bir belgesel tadında gözlerinizin önünden bir film şeridi gibi akıp gidiyor.
Köleler, burada satın alındıkları andan itibaren her açıdan ailenin bir üyesi oluyorlar; aynı masada aynı yemeği paylaşıyorlar, çocuklara dadılık yapıyorlar; bayram gezmelerinde aileye eşlik ediyorlar, her türlü ailevi meselede fikirleri soruluyor; aslında satın alınmış bir köleden çok mütevazı bir dost olarak görülüyorlar. Kendilerine karşı gösterilen merhamete içten bir sevgi ve minnettarlıkla karşılık veriyorlar, dünyada efendi ve köle ilişkisinde kölenin incitici durumlara bu kadar az maruz kaldığı bir başka ülke daha bilmiyoruz.
Türklerin zamanın değeri hakkında en ufak bir fikre bile sahip olmadığı görülüyor. En sevdikleri atasözü Öküz arabasıyla tavşanı geçebilirsindir ki bu, insanların işi ağırdan alma alışkanlıklarını oldukça çarpıcı bir şekilde gösterir.
Yakın zamanda, Türklere hisse senedi ve devlet güvencesi gibi modern kavramların bazıları öğretilmeye çalışıldı; ancak başarılı olunamadı.
Genel olarak Türklerin dişi cinse karşı gösterdiği derin saygıdan etkilenmemek mümkün değildir.
Sultanın kendisi bir sadelik timsalidir ve devlet törenleri dışında maiyetindekilerden ayırt edilemez. Harun el-Reşid gibi bazen tebdil-i kıyafet ederek sokakları dolaştığı, lakin kılığının dikkat çekici yüz hatlarını saklayacak kadar kusursuz olduğu söylenir.
Kitabı okurken, dönemin günlük yaşamının sıradan gerçeklikleri hüzün ve gururun iç içe girdiği çarpıcı fotoğraflara dönüşüyor ve yaklaşık 200 yıl önce çekilmiş bir belgesel tadında gözlerinizin önünden bir film şeridi gibi akıp gidiyor.
- Açıklama
- Bu kitap bir yabancının gözüyle 1830lar Türkiyesinin bir panaroması, , içinde yaşayan insanların günlük yaşamlarından dillerine; kadının ailedeki ve toplumdaki yerinden saraydaki konumuna, ticari hayattan, basının oluşumuna ve Türk hükümeti tarafından basılan ilk gazete Moniteur Ottomana; okullardan kütüphanelere; isyankâr paşalardan, dilencilerden dervişlere; ülkenin siyasi durumundan, içinde yaşadığı sosyal çalkantılara; imparatorluğun su ve baraj sistemlerinden kölelerin durumuna kadar çoğu zaman şaşırtıcı yüzlerce kare ile bezenmiş bir sosyal tarihtir. Bu bizdik diyeceğimiz imparatorluk, yok oluşunun ya da dönüşümünün son yüzyılının ilk yarısını yaşarken ağır iktisadi çalkantılarıyla, tebaasıyla ve kurumlarıyla hâlâ vardır.
Köleler, burada satın alındıkları andan itibaren her açıdan ailenin bir üyesi oluyorlar; aynı masada aynı yemeği paylaşıyorlar, çocuklara dadılık yapıyorlar; bayram gezmelerinde aileye eşlik ediyorlar, her türlü ailevi meselede fikirleri soruluyor; aslında satın alınmış bir köleden çok mütevazı bir dost olarak görülüyorlar. Kendilerine karşı gösterilen merhamete içten bir sevgi ve minnettarlıkla karşılık veriyorlar, dünyada efendi ve köle ilişkisinde kölenin incitici durumlara bu kadar az maruz kaldığı bir başka ülke daha bilmiyoruz.
Türklerin zamanın değeri hakkında en ufak bir fikre bile sahip olmadığı görülüyor. En sevdikleri atasözü Öküz arabasıyla tavşanı geçebilirsindir ki bu, insanların işi ağırdan alma alışkanlıklarını oldukça çarpıcı bir şekilde gösterir.
Yakın zamanda, Türklere hisse senedi ve devlet güvencesi gibi modern kavramların bazıları öğretilmeye çalışıldı; ancak başarılı olunamadı.
Genel olarak Türklerin dişi cinse karşı gösterdiği derin saygıdan etkilenmemek mümkün değildir.
Sultanın kendisi bir sadelik timsalidir ve devlet törenleri dışında maiyetindekilerden ayırt edilemez. Harun el-Reşid gibi bazen tebdil-i kıyafet ederek sokakları dolaştığı, lakin kılığının dikkat çekici yüz hatlarını saklayacak kadar kusursuz olduğu söylenir.
Kitabı okurken, dönemin günlük yaşamının sıradan gerçeklikleri hüzün ve gururun iç içe girdiği çarpıcı fotoğraflara dönüşüyor ve yaklaşık 200 yıl önce çekilmiş bir belgesel tadında gözlerinizin önünden bir film şeridi gibi akıp gidiyor.
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.