1915 - Bir Papazın GünlüğüBir Papazın Günlüğü
Fr. Hyac. Simon bir papazdır. İlk kez yayımlanan bu günlüklerde şöyle haykırmaktadır:
“Mart-Kasım 1915 tarihleri arasında kan rengi kızıl bir hat ile kapandı gökyüzü. Bu kızıllık, bu kan deryası kuzeyin kızılımsı şafağı ile aniden bastırdı.
Bu kan rengi önce korkuyu yaydı, sonra vurduğu tüm çizgilere cesetler dizdi.
Peki dünyanın bu köşesinde alışılmışın çok çok dışında, olanlar neydi? Kargaşanın anayurdu diye bilinen bu bölgede korkunun açığa vurulması hakkı bile kalmamış, şaşkınlıklar bile kolay değildir.
Hem de Avrupa silahlı müdahaleye hazırken ve Osmanlı İmparatorluğu'nun kendini oluşturan tüm unsurların toplu cesaret ve gayret birliklerine ihtiyacı varken neydi bu olanlar?
Bu korkunç, adsız ve akla uygun düşmeyen olayların faili, genç Osmanlı, kendi elleri ile kendi öz çocuklarını seçip öldürüyor, yok ediyordu. Kendi bayrağı altındaki bu insanların evlerini başlarına yıkıyor, kızlarının ırzına geçiyor, kadınlarını alıp götürüyor, aileleri kaybediyor, onların ölülerini yakıyor, ateşe veriyor ve öldüremediklerini tehcir ediyordu.
İçinde geliştiği koşullar, ulaşmak istediği amaç ile insanlık tarihinde eşi benzeri görülmemiş bu olay onu kararlaştıranların, emredenin sorumluluğunda kalacak; uygulayanlar, tamamlayanların utançları olacak, arta kalanların ise edebi takıntıları olacaktır.
Ben de o artakalanlardan biriyim işte.
Nasıl? diyeceksiniz. Nasıl kurtuldum?
Bu konuda hiçbir şey söyleyemem.
Beni o ateş ve kılıçtan ancak Tanrı kurtarabilirdi, kurtardı!
Ona minnettarım.
Bunu neden yaptı bilmem. Ancak bana öyle geliyor ki cesedimi sularla sürükleyip Atlas Okyanusu'na gömerek kaybetmektense çekilen açılara tanıklık etmemi istedi ve onların çığlıklarını bütün dünyaya haykırmak görevini yükledi bana.
Bu toprak içtiği kandan boğulup gitti zira. Şimdi bu çığlığı onun adına dört bir yandaki duyarlı çevrelere halden anlayacaklara anlatacak olan benim:
'Bizi kurtarın!'
Zira dini bir fanatizmin tekrar büyüteceği bir halk galeyanı karşısında bizimde yarınımız güvencede sayılmaz.
'Kurtarın bizi!'
Size aktardıklarımın sadece iki ruhun can çekişmesi arasında bir kağıt parçasına dökülmüş notlardır.
Zaferlerini dillendirmek için zafer şarkılarını söyleyen Kral David'in harbından nağmeler aşıramadım ama Simon'un çektiği acılara ağlayan Peygamber Jeremi'nin gözyaşlarından bir bölümünü ödünç aldım en azından.
Umarım bu notlar sizler için hem örnek, hemde esin kaynağı olurlar.“
- Açıklama
Fr. Hyac. Simon bir papazdır. İlk kez yayımlanan bu günlüklerde şöyle haykırmaktadır:
“Mart-Kasım 1915 tarihleri arasında kan rengi kızıl bir hat ile kapandı gökyüzü. Bu kızıllık, bu kan deryası kuzeyin kızılımsı şafağı ile aniden bastırdı.
Bu kan rengi önce korkuyu yaydı, sonra vurduğu tüm çizgilere cesetler dizdi.
Peki dünyanın bu köşesinde alışılmışın çok çok dışında, olanlar neydi? Kargaşanın anayurdu diye bilinen bu bölgede korkunun açığa vurulması hakkı bile kalmamış, şaşkınlıklar bile kolay değildir.
Hem de Avrupa silahlı müdahaleye hazırken ve Osmanlı İmparatorluğu'nun kendini oluşturan tüm unsurların toplu cesaret ve gayret birliklerine ihtiyacı varken neydi bu olanlar?
Bu korkunç, adsız ve akla uygun düşmeyen olayların faili, genç Osmanlı, kendi elleri ile kendi öz çocuklarını seçip öldürüyor, yok ediyordu. Kendi bayrağı altındaki bu insanların evlerini başlarına yıkıyor, kızlarının ırzına geçiyor, kadınlarını alıp götürüyor, aileleri kaybediyor, onların ölülerini yakıyor, ateşe veriyor ve öldüremediklerini tehcir ediyordu.
İçinde geliştiği koşullar, ulaşmak istediği amaç ile insanlık tarihinde eşi benzeri görülmemiş bu olay onu kararlaştıranların, emredenin sorumluluğunda kalacak; uygulayanlar, tamamlayanların utançları olacak, arta kalanların ise edebi takıntıları olacaktır.
Ben de o artakalanlardan biriyim işte.
Nasıl? diyeceksiniz. Nasıl kurtuldum?
Bu konuda hiçbir şey söyleyemem.
Beni o ateş ve kılıçtan ancak Tanrı kurtarabilirdi, kurtardı!
Ona minnettarım.
Bunu neden yaptı bilmem. Ancak bana öyle geliyor ki cesedimi sularla sürükleyip Atlas Okyanusu'na gömerek kaybetmektense çekilen açılara tanıklık etmemi istedi ve onların çığlıklarını bütün dünyaya haykırmak görevini yükledi bana.
Bu toprak içtiği kandan boğulup gitti zira. Şimdi bu çığlığı onun adına dört bir yandaki duyarlı çevrelere halden anlayacaklara anlatacak olan benim:
'Bizi kurtarın!'
Zira dini bir fanatizmin tekrar büyüteceği bir halk galeyanı karşısında bizimde yarınımız güvencede sayılmaz.
'Kurtarın bizi!'
Size aktardıklarımın sadece iki ruhun can çekişmesi arasında bir kağıt parçasına dökülmüş notlardır.
Zaferlerini dillendirmek için zafer şarkılarını söyleyen Kral David'in harbından nağmeler aşıramadım ama Simon'un çektiği acılara ağlayan Peygamber Jeremi'nin gözyaşlarından bir bölümünü ödünç aldım en azından.
Umarım bu notlar sizler için hem örnek, hemde esin kaynağı olurlar.“
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.