1984'te George Orwell, Okyanusya toplumunda Büyük Ağabey'in varlığı tarafından oluşturulan korkunun, bireyleri kontrol altında tutmak için bir araç olarak kullanıldığı teknolojik anlamda gelişmiş bir dünyayı ortaya koyar. Orwell, ütopya geleneğini manipüle edip ele geçirir ve yaşamın mahrumiyet, sıkıntı veya dehşet gibi unsurlar nedeniyle son derece kötü olduğu kurgusal bir mekân olan distopyayı (antiütopya) yaratır. Orwell'ın distopyası, insanların kendi yaşamları üzerinde herhangi bir etkisinin olmadığı, her bir olumlu duygunun bastırıldığı ve insanların sefalet, korku ve baskı altında yaşadıkları bir yerdir.
1984, günümüz ve geçmişin gerçekçi tasvirine dayanan, geleceği öngören ve hayali spekülasyonlardan çok eldeki malzemenin gerçekçi sentezi ve düzenlenmesinden kaynaklanan bir eserdir. Sosyalist kimliğiyle ünlü George Orwell, elit bir toplum kurma çabalarından doğan korku ve ümitsizliklerini ortaya koyduğu iki başyapıtı olan Hayvanlar Çiftliği ile 1984 adlı eserlerinde II. Dünya Savaşı sonrası Sovyetler Birliği'ndeki komünist, totaliter rejimi ve rejimin beraberinde getirdiği bozuklukları eleştirir. 20.yüzyılın en popüler disütopik romanlarından biri sayılan 1984'te totaliter ve baskıcı rejimin kontrolünde olan Okyanusya'daki çok katı kurallarıyla bilinen Parti ve onun lideri Büyük Ağabey'in diktatörlüğündeki sınıf ayrımcılıklarına maruz kalan bir toplum anlatılır. Bu antiütopik dünyada tek merkezli yönetimin mutlak bir hakimiyet ile ortaya koymaya çalıştığı husus korku, propaganda ve beyin yıkama yoluyla halk üzerinde otorite kurmasıdır. Bu romanı yazarken Orwell, komünizmin ilerlemesine kontrolsüz şekilde izin verilirse nelere yol açabileceğine dair dünyaya bir bakış açısı sunmayı amaç edinir. Orwell, Burma'da görevli olarak bulunduğu sıralarda edindiği tecrübelerle İngiliz emperyalizminin ne kadar da kötü ve iğrenç bir yönetim şekli olduğunun farkına varır. Ülkesinin acımasız emperyalist uygulamaları karşısında derin bir öfkeye kapılması neticesi bu eser ortaya çıkar. Orwell, 1946 yılında bu romanı yazma amacını şöyle açıklar: “Geçtiğimiz on yıl boyunca en çok yapmak istediğim şey politik yazıyı bir sanata dönüştürmektir. … çünkü ifşa etmek istediğim bazı yalanlar, dikkat çekmek istediğim bazı gerçekler var. … Görev, bu çağın bizi yapmaya zorladığı gerçek halk ve toplumsal aktiviteler yoluyla benim içime işlemiş olan hoşlandığım ve nefret ettiğim şeylerin uzlaşmasını sağlamaktır.”
- Açıklama
1984'te George Orwell, Okyanusya toplumunda Büyük Ağabey'in varlığı tarafından oluşturulan korkunun, bireyleri kontrol altında tutmak için bir araç olarak kullanıldığı teknolojik anlamda gelişmiş bir dünyayı ortaya koyar. Orwell, ütopya geleneğini manipüle edip ele geçirir ve yaşamın mahrumiyet, sıkıntı veya dehşet gibi unsurlar nedeniyle son derece kötü olduğu kurgusal bir mekân olan distopyayı (antiütopya) yaratır. Orwell'ın distopyası, insanların kendi yaşamları üzerinde herhangi bir etkisinin olmadığı, her bir olumlu duygunun bastırıldığı ve insanların sefalet, korku ve baskı altında yaşadıkları bir yerdir.
1984, günümüz ve geçmişin gerçekçi tasvirine dayanan, geleceği öngören ve hayali spekülasyonlardan çok eldeki malzemenin gerçekçi sentezi ve düzenlenmesinden kaynaklanan bir eserdir. Sosyalist kimliğiyle ünlü George Orwell, elit bir toplum kurma çabalarından doğan korku ve ümitsizliklerini ortaya koyduğu iki başyapıtı olan Hayvanlar Çiftliği ile 1984 adlı eserlerinde II. Dünya Savaşı sonrası Sovyetler Birliği'ndeki komünist, totaliter rejimi ve rejimin beraberinde getirdiği bozuklukları eleştirir. 20.yüzyılın en popüler disütopik romanlarından biri sayılan 1984'te totaliter ve baskıcı rejimin kontrolünde olan Okyanusya'daki çok katı kurallarıyla bilinen Parti ve onun lideri Büyük Ağabey'in diktatörlüğündeki sınıf ayrımcılıklarına maruz kalan bir toplum anlatılır. Bu antiütopik dünyada tek merkezli yönetimin mutlak bir hakimiyet ile ortaya koymaya çalıştığı husus korku, propaganda ve beyin yıkama yoluyla halk üzerinde otorite kurmasıdır. Bu romanı yazarken Orwell, komünizmin ilerlemesine kontrolsüz şekilde izin verilirse nelere yol açabileceğine dair dünyaya bir bakış açısı sunmayı amaç edinir. Orwell, Burma'da görevli olarak bulunduğu sıralarda edindiği tecrübelerle İngiliz emperyalizminin ne kadar da kötü ve iğrenç bir yönetim şekli olduğunun farkına varır. Ülkesinin acımasız emperyalist uygulamaları karşısında derin bir öfkeye kapılması neticesi bu eser ortaya çıkar. Orwell, 1946 yılında bu romanı yazma amacını şöyle açıklar: “Geçtiğimiz on yıl boyunca en çok yapmak istediğim şey politik yazıyı bir sanata dönüştürmektir. … çünkü ifşa etmek istediğim bazı yalanlar, dikkat çekmek istediğim bazı gerçekler var. … Görev, bu çağın bizi yapmaya zorladığı gerçek halk ve toplumsal aktiviteler yoluyla benim içime işlemiş olan hoşlandığım ve nefret ettiğim şeylerin uzlaşmasını sağlamaktır.”
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.