2. Meşrutiyet Dönemi Fikir Hareketleri ve Türk Edebiyatına Yansımaları
II. Meşrutiyet Dönemindeki Osmanlıcılık, İslamcılık, Türkçülük, Batıcılık gibi fikir hareketlerinin genel olarak çökmekte olan Osmanlı Devleti'nin nasıl kurtarılabileceği düşüncesinden doğduğunu görmekteyiz. Aslında bu fikir hareketleri aynı zamanda devletin kurtuluşu için birer çözüm önerisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Her fikir hareketi kendi düşünce dünyasından içinde bulunulan kötü duruma çare aramaya çalışmıştır. İçinde bulunulan devir ve gelişmeler, bu savaşlar asrının aslında milliyetler ve ulus devlet asrı olduğunu göstermiştir. Türkler, Osmanlı Devleti'nin kurucu unsuru olduğu için milliyetçilik cereyanına sonuna kadar temkinli yaklaşmışlar ve içlerinde yaşayan tüm unsurlar bağımsızlıklarını ilan ettikten sonra millî ruhlarını arayarak milliyetçiliği yükselen değerleri olarak düşünmeye başlamışlardır. Fuad Köprülü Türk Yurdu dergisinde bu düşüncesini "Türkler bir ruh-ı milli arıyor." diyerek ifade etmiştir.
Netice itibariyle Rıza Tevfik Bölükbaşı'nın ifadesiyle meşrutiyet fikrinin yılmaz savunucuları olan İttihat ve Terakki Partisi 'Bir çürük ipliğe hülyalar dizmek' ten öteye geçememiştir. Fakat bu dönem daha sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin fikri temellerinin atıldığı bir laboratuvar olması, herkes için çıkarılacak dersler içermesi ve düşünce hürriyetinin en üst düzeyde olması yönüyle önemini günümüzde de korumaya devam etmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesi ve fikrî temelleri ancak bu döneme iyi bir şekilde nüfuz edilerek anlaşılabilir. İşte bu eser dönemde fikirleriyle önem arzeden ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesinde de doğrudan ve dolaylı etkisi görülen Mehmet Âkif, Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin, Mehmet Emin Yurdakul, Tevfik Fikret, Abdullah Cevdet, Kılıçzade İbrahim Hakkı, Yusuf Akçura, Gaspıralı İsmail, Ahmet Ağaoğlu, Müfide Ferit Tek, Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Aka Gündüz gibi şahsiyetler etrafında dönemin kültür, sanat ve edebiyat hayatından örnekler ortaya koyarak fikri farklılıklarımıza ve zenginliklerimize bir bakış denemesidir. Ne kadar farklı fikirler ve çözüm önerileri olursa olsun Türk milletinin gerektiğinde çevresinde birleşecek ortak değerler yaratma becerisini göstermesi bakımından da ayrıca önemlidir.
- Açıklama
II. Meşrutiyet Dönemindeki Osmanlıcılık, İslamcılık, Türkçülük, Batıcılık gibi fikir hareketlerinin genel olarak çökmekte olan Osmanlı Devleti'nin nasıl kurtarılabileceği düşüncesinden doğduğunu görmekteyiz. Aslında bu fikir hareketleri aynı zamanda devletin kurtuluşu için birer çözüm önerisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Her fikir hareketi kendi düşünce dünyasından içinde bulunulan kötü duruma çare aramaya çalışmıştır. İçinde bulunulan devir ve gelişmeler, bu savaşlar asrının aslında milliyetler ve ulus devlet asrı olduğunu göstermiştir. Türkler, Osmanlı Devleti'nin kurucu unsuru olduğu için milliyetçilik cereyanına sonuna kadar temkinli yaklaşmışlar ve içlerinde yaşayan tüm unsurlar bağımsızlıklarını ilan ettikten sonra millî ruhlarını arayarak milliyetçiliği yükselen değerleri olarak düşünmeye başlamışlardır. Fuad Köprülü Türk Yurdu dergisinde bu düşüncesini "Türkler bir ruh-ı milli arıyor." diyerek ifade etmiştir.
Netice itibariyle Rıza Tevfik Bölükbaşı'nın ifadesiyle meşrutiyet fikrinin yılmaz savunucuları olan İttihat ve Terakki Partisi 'Bir çürük ipliğe hülyalar dizmek' ten öteye geçememiştir. Fakat bu dönem daha sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin fikri temellerinin atıldığı bir laboratuvar olması, herkes için çıkarılacak dersler içermesi ve düşünce hürriyetinin en üst düzeyde olması yönüyle önemini günümüzde de korumaya devam etmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesi ve fikrî temelleri ancak bu döneme iyi bir şekilde nüfuz edilerek anlaşılabilir. İşte bu eser dönemde fikirleriyle önem arzeden ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesinde de doğrudan ve dolaylı etkisi görülen Mehmet Âkif, Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin, Mehmet Emin Yurdakul, Tevfik Fikret, Abdullah Cevdet, Kılıçzade İbrahim Hakkı, Yusuf Akçura, Gaspıralı İsmail, Ahmet Ağaoğlu, Müfide Ferit Tek, Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Aka Gündüz gibi şahsiyetler etrafında dönemin kültür, sanat ve edebiyat hayatından örnekler ortaya koyarak fikri farklılıklarımıza ve zenginliklerimize bir bakış denemesidir. Ne kadar farklı fikirler ve çözüm önerileri olursa olsun Türk milletinin gerektiğinde çevresinde birleşecek ortak değerler yaratma becerisini göstermesi bakımından da ayrıca önemlidir.
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.