2016 Ajanda: Oyunlar
Her yıl bir tema çerçevesinde Türkçe, İngilizce, Ermenice olmak üzere 3 dilde hazırlanan Hrant Dink Vakfı 2016 Ajandası'nın bu yılki konusu “Oyunlar”. Ajandada her haftaya “oyun” kavramını farklı açılardan ele alan metinler ve görseller eşlik ediyor. “Oyunlar” ajandası unuttuğumuz veya hiç unutamadığımız farklı dönemlerin çocuk oyunlarını hatırlamakla kalmayıp toplumsal birçok olay ile oyunların nasıl ilişkilendiğini anlatıyor, sanattan siyasete, tarihten toplumsal cinsiyete pek çok konu içeriyor. Teknolojik cihazların ajandaların yerini aldığı günümüzde Hrant Dink Vakfı ajandası, içerdiği konular, ufuk açıcı ve bilgilendirici içeriği ile okuyucuların ilgisini çekmektedir.
Sunuş metni:
“Önde gelen kültür tarihçilerinden Johan Huizinga, 1938'de yayımladığı ‘Homo Ludens: Oyunun Toplumsal İşlevi Üzerine Bir Deneme' başlıklı çalışmasında insana dair yepyeni bir tanım ortaya attı. Tüm bir medeniyet tarihinden damıtılmış iki ‘insan tanımı'nın, Homo Sapiens (düşünen/akıllı insan) ve Homo Faber'in (üreten/yapan insan) yanına üçüncü bir ‘insan'ı, Homo Ludens'i yani oyun oynayan / oyuncu insanı ekledi.
Bazen bir çocuk, bazen bir dans, bazen de bir söz kılığında karşımıza çıkıverir oyun. En çok öne çıkan özelliği, oyuncunun kendi iradesiyle katılmayı seçtiği ve son verdiği bir aktivite olmasıdır. Bu yönüyle, özgürlük vadeden, oyuncularını da oynamak suretiyle özgürleştiren bir niteliğe sahiptir.
Oyuncu insan, düşünen insandır aynı zamanda. Oyunun temelinde hem kendi sınırlarını, hem de karşısındakinin, rakibinin sınırlarını zorlamak olduğunu bilir. Bu yönüyle oyun, insanın insanı anlayabilme çabasındaki en barışçıl araçlardan biridir. Öte yandan, oyuncu insan, yapan/üreten insandır da. Ürettiği, oyun oynarken karşısındakiyle kurduğu görünmez bağ, birliktir. Oyuncuların oyun kuralları dahilinde birbirlerinin hak ve özgürlüklerine saygı duymayı başarabildikleri bu etkileşim ânı, bir anlamıyla toplumsal hak ve özgürlüklerin tesisi için ihtiyaç duyulan güce de ilham kaynağı olur.
Peki ya en büyük özgürlük oyunu olan demokrasi? Sahip olduğumuz tüm kazanma isteğine, tüm hırsa ve tutkuya karşın kuralların içinde kalmayı başarmak, oyunu önde götürüyor olsak dahi oyundaki her rakip için eşit özgürlük alanının oluşturulmasını sağlamak, bir diğer deyişle, oyunbozanlık yapmamak... Hakkıyla oynayabildiğimizi söyleyebiliyor muyuz?
Öyleyse, bunu söyleyebileceğimiz güne kadar, oyunbozanlara inat, oyuna devam...”
- Açıklama
Her yıl bir tema çerçevesinde Türkçe, İngilizce, Ermenice olmak üzere 3 dilde hazırlanan Hrant Dink Vakfı 2016 Ajandası'nın bu yılki konusu “Oyunlar”. Ajandada her haftaya “oyun” kavramını farklı açılardan ele alan metinler ve görseller eşlik ediyor. “Oyunlar” ajandası unuttuğumuz veya hiç unutamadığımız farklı dönemlerin çocuk oyunlarını hatırlamakla kalmayıp toplumsal birçok olay ile oyunların nasıl ilişkilendiğini anlatıyor, sanattan siyasete, tarihten toplumsal cinsiyete pek çok konu içeriyor. Teknolojik cihazların ajandaların yerini aldığı günümüzde Hrant Dink Vakfı ajandası, içerdiği konular, ufuk açıcı ve bilgilendirici içeriği ile okuyucuların ilgisini çekmektedir.
Sunuş metni:
“Önde gelen kültür tarihçilerinden Johan Huizinga, 1938'de yayımladığı ‘Homo Ludens: Oyunun Toplumsal İşlevi Üzerine Bir Deneme' başlıklı çalışmasında insana dair yepyeni bir tanım ortaya attı. Tüm bir medeniyet tarihinden damıtılmış iki ‘insan tanımı'nın, Homo Sapiens (düşünen/akıllı insan) ve Homo Faber'in (üreten/yapan insan) yanına üçüncü bir ‘insan'ı, Homo Ludens'i yani oyun oynayan / oyuncu insanı ekledi.
Bazen bir çocuk, bazen bir dans, bazen de bir söz kılığında karşımıza çıkıverir oyun. En çok öne çıkan özelliği, oyuncunun kendi iradesiyle katılmayı seçtiği ve son verdiği bir aktivite olmasıdır. Bu yönüyle, özgürlük vadeden, oyuncularını da oynamak suretiyle özgürleştiren bir niteliğe sahiptir.
Oyuncu insan, düşünen insandır aynı zamanda. Oyunun temelinde hem kendi sınırlarını, hem de karşısındakinin, rakibinin sınırlarını zorlamak olduğunu bilir. Bu yönüyle oyun, insanın insanı anlayabilme çabasındaki en barışçıl araçlardan biridir. Öte yandan, oyuncu insan, yapan/üreten insandır da. Ürettiği, oyun oynarken karşısındakiyle kurduğu görünmez bağ, birliktir. Oyuncuların oyun kuralları dahilinde birbirlerinin hak ve özgürlüklerine saygı duymayı başarabildikleri bu etkileşim ânı, bir anlamıyla toplumsal hak ve özgürlüklerin tesisi için ihtiyaç duyulan güce de ilham kaynağı olur.
Peki ya en büyük özgürlük oyunu olan demokrasi? Sahip olduğumuz tüm kazanma isteğine, tüm hırsa ve tutkuya karşın kuralların içinde kalmayı başarmak, oyunu önde götürüyor olsak dahi oyundaki her rakip için eşit özgürlük alanının oluşturulmasını sağlamak, bir diğer deyişle, oyunbozanlık yapmamak... Hakkıyla oynayabildiğimizi söyleyebiliyor muyuz?
Öyleyse, bunu söyleyebileceğimiz güne kadar, oyunbozanlara inat, oyuna devam...”
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.