%25
Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9789753166836
Boyut
13.50x20.00
Sayfa Sayısı
152
Basım Yeri
İstanbul
Basım Tarihi
1989-02
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
2. Hamur
Dili
Türkçe

Adını Unutan Adam

Yayınevi : Everest Yayınları
6,00TL
4,50TL
%25
Satışta değil
9789753166836
372416
Adını Unutan Adam
Adını Unutan Adam
4.50

"Size komik ve anlamsız gelse de dünyaya âşıktık biz; insanın biyolojik bir varlık olmaktan öte, soyut kavramlara karşı özel sorumluluğu olan bir varlık olduğuna inanıyorduk, insansanız bazı şeylere âşık olmak zorundasınız çünkü. Mesela gülmeye, mesela güneşe, mesela Amcam'ın nedensiz özverisine, mesela direnmeye, mesela marul gibi ekili şeylere..."

Bu roman 1969'da Ölüdeniz ile Şeria Irmağı arasındaki bir tepede adını unutmak zorunda kalan, ama belleğini kaybetmeye de inatla direnen bir politik eylemcinin serüvenidir. Unutmak, kahramana ölüm gibi gelir, ama adını da unutmak zorundadır. Üç kişi, ölümün eşiğinde, birbirlerine söz vermişlerdir çünkü. Hatta kimin öleceğine karar vermek için kura çektiklerinde, ölümü gözünü kırpmadan iki cebine de taş koyarak hile yaparcasına kucaklayacak tipte insanlardır onlar.

"En büyük kusuru kusursuz olmak" olan Petra! En az roman kahramanları kadar gerçek olması gereken Petra! Peki, belleği ve anıları olmayan bir kadın ne kadar gerçektir? Bunu Adını Unutan Adam bilmiyor. On sekiz yıl gerideki o gecenin içinde yere uzanmış yatan üç genç adam da... Gülümsemelerinin ardında ise, bütün dünyayı kavrayacak kadar güçlü bir inanç vardır. Sonra da hep birlikte yürürler ölümün üstüne. Mehmet Eroğlu, "Auschwitz'den sonra Tanrı öldü, " çığlığını yineler burada: "Tanrı parmağını bile kıpırdatmadı; seyretmekle yetindi."

"Gökyüzünde başıboş bir aydınlatma fişeği, onun sağ yanında omzunu kaşıyıp duran Ali, solunda ise gecenin soğuğu vardı. Ben! Hatırlıyorum; ben O'nun birkaç metre..."

Mehmet Eroğlu'nun dördüncü romanı olan Adını Unutan Adam, aslında devrimci romantiklere, 1968 kuşağına yakılmış bir ağıt; bu kitabın öyküsü de unutulan adların hikayesidir.

  • Açıklama
    • "Size komik ve anlamsız gelse de dünyaya âşıktık biz; insanın biyolojik bir varlık olmaktan öte, soyut kavramlara karşı özel sorumluluğu olan bir varlık olduğuna inanıyorduk, insansanız bazı şeylere âşık olmak zorundasınız çünkü. Mesela gülmeye, mesela güneşe, mesela Amcam'ın nedensiz özverisine, mesela direnmeye, mesela marul gibi ekili şeylere..."

      Bu roman 1969'da Ölüdeniz ile Şeria Irmağı arasındaki bir tepede adını unutmak zorunda kalan, ama belleğini kaybetmeye de inatla direnen bir politik eylemcinin serüvenidir. Unutmak, kahramana ölüm gibi gelir, ama adını da unutmak zorundadır. Üç kişi, ölümün eşiğinde, birbirlerine söz vermişlerdir çünkü. Hatta kimin öleceğine karar vermek için kura çektiklerinde, ölümü gözünü kırpmadan iki cebine de taş koyarak hile yaparcasına kucaklayacak tipte insanlardır onlar.

      "En büyük kusuru kusursuz olmak" olan Petra! En az roman kahramanları kadar gerçek olması gereken Petra! Peki, belleği ve anıları olmayan bir kadın ne kadar gerçektir? Bunu Adını Unutan Adam bilmiyor. On sekiz yıl gerideki o gecenin içinde yere uzanmış yatan üç genç adam da... Gülümsemelerinin ardında ise, bütün dünyayı kavrayacak kadar güçlü bir inanç vardır. Sonra da hep birlikte yürürler ölümün üstüne. Mehmet Eroğlu, "Auschwitz'den sonra Tanrı öldü, " çığlığını yineler burada: "Tanrı parmağını bile kıpırdatmadı; seyretmekle yetindi."

      "Gökyüzünde başıboş bir aydınlatma fişeği, onun sağ yanında omzunu kaşıyıp duran Ali, solunda ise gecenin soğuğu vardı. Ben! Hatırlıyorum; ben O'nun birkaç metre..."

      Mehmet Eroğlu'nun dördüncü romanı olan Adını Unutan Adam, aslında devrimci romantiklere, 1968 kuşağına yakılmış bir ağıt; bu kitabın öyküsü de unutulan adların hikayesidir.

  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.
Kapat