Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9786055971052
Boyut
145-215
Sayfa Sayısı
288
Basım Yeri
İstanbul
Baskı
1
Basım Tarihi
2011-06
Kapak Türü
Karton
Kağıt Türü
2.Hamur
Dili
Türkçe
9786055971052
487276
https://www.kitapburada.com/kitap/amak-i-hayal-osmanlica-asli-serh-ve-izahi
Amak-ı Hayal - Osmanlıca Aslı Şerh ve İzahı
14.69
Hatıra ve roman üslubuyla kaleme alınmış bu kitap, bir edebiyat şaheseridir; iman ve maneviyat membaıdır. Yüksek derecede hikmet, irfan, bilgelik ve düşünce dersleridir. Her kelimesi bir makale kadar mana ve ibret taşıyan bir kütüphanedir. Çağımızda bütün kültürlere sel gibi saldıran moderniteyi hiciv üslubuyla değerlendiren, belli bir seviyede ifade edilmiş bir ironidir. 90 yıl önceki ilim seviyesini gösteren; bugünkü dindarların çoğunun bilim ve düşüncede Ortaçağın skolâstik felsefesi seviyesinde kaldıklarını bildiren bir belgedir. Bir felsefe manifestosudur. 200 yıldır yaşadığımız kültürel mağlubiyetimizin güzellikle alınmış bir intikamıdır.
Kitabın asaleti bozulmasın diye, matbaa hataları dışında hiçbir şeye dokunmadık. Sadece Osmanlıca kelimelerin manalarını parantez içinde gösterdik; şiirleri, orijinalleriyle birlikte bugünkü dile çevirdik. Ayrıca her kısmın sonunda, anlatılmak istenilen manaları, ilmî ve edebî anahtar kavramları gücümüz nispetinde açıklamaya çalıştık.
Maalesef, böyle temel bir eser ile ilgili çalışmalar bu şekilde yapılmadığından ve kitabı sadeleştirenler, çoğu yerde müellifin ne dediğini anlamadıklarından dolayı, milyonlar satan bu kitap hayali, sürrealist, kötü bir roman olarak okunmuş; en kötü bir Batı romanı kadar bile toplumda tesir icra etmemiştir. Maalesef Batıdan yapılan tercümelerin çoğu, asılları kadar güzel üsluplar gösterdiği halde, bu milletin 700 sene öz dili olan Osmanlıcadan sağlıklı bir sadeleştirme bile yapılamıyor. İşte ağlanılacak nokta asıl burasıdır!
Kitabın üslubundan ve müellifin diğer kitap ve makalelerinden anlaşılan odur ki; Filibeli Ahmed Hilmi Bey, bu gerçeklerin çoğunu veya benzerlerini bizzat yaşamıştır. Kitabın ismine gelince; hayal soyut bir manayı veya gerçeği görüntü şeklinde tasvir ve temsil etme duyumuz demektir. Kelimenin etimolojik yönü, çok güzel atlar kafilesinin insanın gözü önünden geçmesi manasına gelir. Duru görüş denilen, veli insanların keşifleri de bu hayal duygusunun biraz daha fazla gelişmesidir. Bu büyük zatlar, çok önemli, derin ve soyut manaları, hayal duygusu ile somut nesne ve olaylar olarak görürler. Normal insanların rüyada gördüğü gibi.. Nitekim bazı dinî kitaplarda keşfin ismi rüyettir. Rüyet somut görüş demektir.
Âmak-ı Hayal ise hayal, keşif ve rüyetin en derin ve gerçek şekilleri demektir. Evet, Ahmed Hilmi Bey bu kitabında bine yakın soyut ve manevî gerçeklerin fotoğrafını çekmiştir; tasvirini yazmıştır; o manevî ve soyut gerçekleri bizzat hayatında yaşamıştır. Mantık ilmine göre soyut ile somut, mahiyet ile hüviyet birleşirse hakikat ortaya çıkar. Demek bu kitap hakikatin en yüksek seviyede ifadesidir. Cenab-ı Hakk, müellifine saadet içinde sonsuz, ebedî bir hayat yaşatsın. Âmin.
Aslında müellifin âmak-ı hayal dediği gerçek, bilimsel olarak bütün varlığın, bütün kâinatın başka bir ifadesi ve yansıması olan insan bilincinin derinlikleridir. Bu bilinç o kadar geniş bir sahadır ki; bilinç, bilinçaltı ve bilinçdışı denilen üç isimle ve milyonlarca kitap ile ancak anlatılabiliyor. İşte meydan; işte mahzen; işte medfen; işte malımız!
Müellifin böyle büyük bir işte başarısının sebebi, hem Doğuyu hem Batıyı; hem dili hem fenni; hem bilimi hem inancı aynı gerçekler olarak ve eşit seviyede bilip yaşamasıdır. Osmanlıca gibi bir hazineye sahip olmasıdır. Cenab-ı Hak bu çalışmasının harfleri sayısınca onun ruhuna nur ve sevap yağdırsın.
Aslen Türk olmayan kardeşlerim, bu kitap Türk edebiyatıdır; bize ne, demesinler. Çünkü 1000 yıllık Türk edebiyatı gerek köken ve kaynak ve gerek zenginlik ve birikim olarak evrenseldir. Ayrıca bu kitapta anlatılan gerçekler, başta Müslüman milletler olmak üzere bütün insanlık için vazgeçilmeyecek kadar önemlidir. Ve eğer bu gerçekler tam bilinse; İbn Arabî, İbn Farid, Ahmed-i Cezerî, Mevlana Celaleddin-i Rumi gibi dünyada benzerleri olmayan kâşif, âşık ve mütefekkirlerin kitapları tamamıyla anlaşılır.
Fikir ve felsefe dünyasına böyle bir hazineyi açtığımdan dolayı kendimi son derece mesud hissediyorum. Bütün insanların bu güzel gerçekleri bilmekle gülümseyip belirsizlik ve nihilizmin verdiği sıkıntı ve karanlıklardan kurtulmalarını ve bununla mutlu olmalarını diliyorum.
Kitabın asaleti bozulmasın diye, matbaa hataları dışında hiçbir şeye dokunmadık. Sadece Osmanlıca kelimelerin manalarını parantez içinde gösterdik; şiirleri, orijinalleriyle birlikte bugünkü dile çevirdik. Ayrıca her kısmın sonunda, anlatılmak istenilen manaları, ilmî ve edebî anahtar kavramları gücümüz nispetinde açıklamaya çalıştık.
Maalesef, böyle temel bir eser ile ilgili çalışmalar bu şekilde yapılmadığından ve kitabı sadeleştirenler, çoğu yerde müellifin ne dediğini anlamadıklarından dolayı, milyonlar satan bu kitap hayali, sürrealist, kötü bir roman olarak okunmuş; en kötü bir Batı romanı kadar bile toplumda tesir icra etmemiştir. Maalesef Batıdan yapılan tercümelerin çoğu, asılları kadar güzel üsluplar gösterdiği halde, bu milletin 700 sene öz dili olan Osmanlıcadan sağlıklı bir sadeleştirme bile yapılamıyor. İşte ağlanılacak nokta asıl burasıdır!
Kitabın üslubundan ve müellifin diğer kitap ve makalelerinden anlaşılan odur ki; Filibeli Ahmed Hilmi Bey, bu gerçeklerin çoğunu veya benzerlerini bizzat yaşamıştır. Kitabın ismine gelince; hayal soyut bir manayı veya gerçeği görüntü şeklinde tasvir ve temsil etme duyumuz demektir. Kelimenin etimolojik yönü, çok güzel atlar kafilesinin insanın gözü önünden geçmesi manasına gelir. Duru görüş denilen, veli insanların keşifleri de bu hayal duygusunun biraz daha fazla gelişmesidir. Bu büyük zatlar, çok önemli, derin ve soyut manaları, hayal duygusu ile somut nesne ve olaylar olarak görürler. Normal insanların rüyada gördüğü gibi.. Nitekim bazı dinî kitaplarda keşfin ismi rüyettir. Rüyet somut görüş demektir.
Âmak-ı Hayal ise hayal, keşif ve rüyetin en derin ve gerçek şekilleri demektir. Evet, Ahmed Hilmi Bey bu kitabında bine yakın soyut ve manevî gerçeklerin fotoğrafını çekmiştir; tasvirini yazmıştır; o manevî ve soyut gerçekleri bizzat hayatında yaşamıştır. Mantık ilmine göre soyut ile somut, mahiyet ile hüviyet birleşirse hakikat ortaya çıkar. Demek bu kitap hakikatin en yüksek seviyede ifadesidir. Cenab-ı Hakk, müellifine saadet içinde sonsuz, ebedî bir hayat yaşatsın. Âmin.
Aslında müellifin âmak-ı hayal dediği gerçek, bilimsel olarak bütün varlığın, bütün kâinatın başka bir ifadesi ve yansıması olan insan bilincinin derinlikleridir. Bu bilinç o kadar geniş bir sahadır ki; bilinç, bilinçaltı ve bilinçdışı denilen üç isimle ve milyonlarca kitap ile ancak anlatılabiliyor. İşte meydan; işte mahzen; işte medfen; işte malımız!
Müellifin böyle büyük bir işte başarısının sebebi, hem Doğuyu hem Batıyı; hem dili hem fenni; hem bilimi hem inancı aynı gerçekler olarak ve eşit seviyede bilip yaşamasıdır. Osmanlıca gibi bir hazineye sahip olmasıdır. Cenab-ı Hak bu çalışmasının harfleri sayısınca onun ruhuna nur ve sevap yağdırsın.
Aslen Türk olmayan kardeşlerim, bu kitap Türk edebiyatıdır; bize ne, demesinler. Çünkü 1000 yıllık Türk edebiyatı gerek köken ve kaynak ve gerek zenginlik ve birikim olarak evrenseldir. Ayrıca bu kitapta anlatılan gerçekler, başta Müslüman milletler olmak üzere bütün insanlık için vazgeçilmeyecek kadar önemlidir. Ve eğer bu gerçekler tam bilinse; İbn Arabî, İbn Farid, Ahmed-i Cezerî, Mevlana Celaleddin-i Rumi gibi dünyada benzerleri olmayan kâşif, âşık ve mütefekkirlerin kitapları tamamıyla anlaşılır.
Fikir ve felsefe dünyasına böyle bir hazineyi açtığımdan dolayı kendimi son derece mesud hissediyorum. Bütün insanların bu güzel gerçekleri bilmekle gülümseyip belirsizlik ve nihilizmin verdiği sıkıntı ve karanlıklardan kurtulmalarını ve bununla mutlu olmalarını diliyorum.
- Açıklama
- Hatıra ve roman üslubuyla kaleme alınmış bu kitap, bir edebiyat şaheseridir; iman ve maneviyat membaıdır. Yüksek derecede hikmet, irfan, bilgelik ve düşünce dersleridir. Her kelimesi bir makale kadar mana ve ibret taşıyan bir kütüphanedir. Çağımızda bütün kültürlere sel gibi saldıran moderniteyi hiciv üslubuyla değerlendiren, belli bir seviyede ifade edilmiş bir ironidir. 90 yıl önceki ilim seviyesini gösteren; bugünkü dindarların çoğunun bilim ve düşüncede Ortaçağın skolâstik felsefesi seviyesinde kaldıklarını bildiren bir belgedir. Bir felsefe manifestosudur. 200 yıldır yaşadığımız kültürel mağlubiyetimizin güzellikle alınmış bir intikamıdır.
Kitabın asaleti bozulmasın diye, matbaa hataları dışında hiçbir şeye dokunmadık. Sadece Osmanlıca kelimelerin manalarını parantez içinde gösterdik; şiirleri, orijinalleriyle birlikte bugünkü dile çevirdik. Ayrıca her kısmın sonunda, anlatılmak istenilen manaları, ilmî ve edebî anahtar kavramları gücümüz nispetinde açıklamaya çalıştık.
Maalesef, böyle temel bir eser ile ilgili çalışmalar bu şekilde yapılmadığından ve kitabı sadeleştirenler, çoğu yerde müellifin ne dediğini anlamadıklarından dolayı, milyonlar satan bu kitap hayali, sürrealist, kötü bir roman olarak okunmuş; en kötü bir Batı romanı kadar bile toplumda tesir icra etmemiştir. Maalesef Batıdan yapılan tercümelerin çoğu, asılları kadar güzel üsluplar gösterdiği halde, bu milletin 700 sene öz dili olan Osmanlıcadan sağlıklı bir sadeleştirme bile yapılamıyor. İşte ağlanılacak nokta asıl burasıdır!
Kitabın üslubundan ve müellifin diğer kitap ve makalelerinden anlaşılan odur ki; Filibeli Ahmed Hilmi Bey, bu gerçeklerin çoğunu veya benzerlerini bizzat yaşamıştır. Kitabın ismine gelince; hayal soyut bir manayı veya gerçeği görüntü şeklinde tasvir ve temsil etme duyumuz demektir. Kelimenin etimolojik yönü, çok güzel atlar kafilesinin insanın gözü önünden geçmesi manasına gelir. Duru görüş denilen, veli insanların keşifleri de bu hayal duygusunun biraz daha fazla gelişmesidir. Bu büyük zatlar, çok önemli, derin ve soyut manaları, hayal duygusu ile somut nesne ve olaylar olarak görürler. Normal insanların rüyada gördüğü gibi.. Nitekim bazı dinî kitaplarda keşfin ismi rüyettir. Rüyet somut görüş demektir.
Âmak-ı Hayal ise hayal, keşif ve rüyetin en derin ve gerçek şekilleri demektir. Evet, Ahmed Hilmi Bey bu kitabında bine yakın soyut ve manevî gerçeklerin fotoğrafını çekmiştir; tasvirini yazmıştır; o manevî ve soyut gerçekleri bizzat hayatında yaşamıştır. Mantık ilmine göre soyut ile somut, mahiyet ile hüviyet birleşirse hakikat ortaya çıkar. Demek bu kitap hakikatin en yüksek seviyede ifadesidir. Cenab-ı Hakk, müellifine saadet içinde sonsuz, ebedî bir hayat yaşatsın. Âmin.
Aslında müellifin âmak-ı hayal dediği gerçek, bilimsel olarak bütün varlığın, bütün kâinatın başka bir ifadesi ve yansıması olan insan bilincinin derinlikleridir. Bu bilinç o kadar geniş bir sahadır ki; bilinç, bilinçaltı ve bilinçdışı denilen üç isimle ve milyonlarca kitap ile ancak anlatılabiliyor. İşte meydan; işte mahzen; işte medfen; işte malımız!
Müellifin böyle büyük bir işte başarısının sebebi, hem Doğuyu hem Batıyı; hem dili hem fenni; hem bilimi hem inancı aynı gerçekler olarak ve eşit seviyede bilip yaşamasıdır. Osmanlıca gibi bir hazineye sahip olmasıdır. Cenab-ı Hak bu çalışmasının harfleri sayısınca onun ruhuna nur ve sevap yağdırsın.
Aslen Türk olmayan kardeşlerim, bu kitap Türk edebiyatıdır; bize ne, demesinler. Çünkü 1000 yıllık Türk edebiyatı gerek köken ve kaynak ve gerek zenginlik ve birikim olarak evrenseldir. Ayrıca bu kitapta anlatılan gerçekler, başta Müslüman milletler olmak üzere bütün insanlık için vazgeçilmeyecek kadar önemlidir. Ve eğer bu gerçekler tam bilinse; İbn Arabî, İbn Farid, Ahmed-i Cezerî, Mevlana Celaleddin-i Rumi gibi dünyada benzerleri olmayan kâşif, âşık ve mütefekkirlerin kitapları tamamıyla anlaşılır.
Fikir ve felsefe dünyasına böyle bir hazineyi açtığımdan dolayı kendimi son derece mesud hissediyorum. Bütün insanların bu güzel gerçekleri bilmekle gülümseyip belirsizlik ve nihilizmin verdiği sıkıntı ve karanlıklardan kurtulmalarını ve bununla mutlu olmalarını diliyorum.
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.