Ampute Bireylerin Yaşam Kalitesi ve Depresif Durumları
Bilim ve teknoloji çağı olan günümüzde teknolojik gelişmeler birçok alanda insanoğlunun hayatını kolaylaştırmaktadır. Gereksinimlerinin karşılanması amacıyla tüm insanların hayatında var olan bu gelişmeler ve yenilikler, engelli insanların önlerindeki engellerin kaldırılabilmesi ve yaşam kalitelerinin artırılması yönünde son derece önemli fırsatlar sunmaktadır. Hayatımızda güzel bir değişiklik olarak gördüğümüz gelişmeler, engelliler için aslında temel bir ihtiyaç olabilmekte ve hayatını önemli ölçüde değiştirerek yaşama katılımlarını sağlayabilmektedir.
Teknolojik gelişmelere paralel olarak sanayileşme ve şehirleşme oranında ki artış yaşam koşullarının gittikçe durağanlaşmasına neden olmuştur. Bunun neticesinde ise stres, kaygı, panikatak, psikolojik bozukluklar ve depresyon gibi yaşamı tehdit eden olumsuzluklar ve hipokinetik hastalıkların görülme oranında artış meydana gelmiştir. Dünya Sağlık Örgütü raporlarına göre hareketsiz yaşam sağlıkla ilgili risk sıralamasında obeziteden önce, 4. sırada yer alıyor. Dünya'da her yıl 3.5 milyon insan hareketsizlik nedeniyle yaşamını yitiriyor. Çok daha fazlası da kronik hastalıklara maruz kalarak yaşamını mutsuz bir şekilde sürdürüyor. Hareketsizlik Türkiye'de ciddi bir sorun haline geldi. Nüfüsun %40'ının hareketsiz bir yaşam sürdüğü, çocukların giderek hareketsizleştiği, obezite gibi sağlık sorunlarının yaşam kalitesini olumsuz etkilediği bir dönemdeyiz (Demirel H., 2012). Belirtilen bu olumsuzlukların normal bireylere oranla engelli bireylerde daha yoğun yaşandığını veya hissedildiğini söylemek mümkündür.
Araştırmalar engelli bireylerin teknoloji kullanma zorluğunun daha çok strese ve depresyona neden olduğunu ve aynı zamanda kaygı düzeylerinin daha yüksek olduğunu göstermektedir (Esdaile ve Greenwood, 2003). Bu etkiler sadece engelli bireylerde değil, engelli bireye sahip olan ailelerde de görülmektedir. Engelli bireye sahip aileler de somatik yakınmalar, depresyon ve anksiyete bozukluğu gibi ruhsal sorunların engelli çocuğa sahip olmayan ailelerden daha sık görüldüğü bildirilmektedir (Miller ve ark., 1992).
- Açıklama
Bilim ve teknoloji çağı olan günümüzde teknolojik gelişmeler birçok alanda insanoğlunun hayatını kolaylaştırmaktadır. Gereksinimlerinin karşılanması amacıyla tüm insanların hayatında var olan bu gelişmeler ve yenilikler, engelli insanların önlerindeki engellerin kaldırılabilmesi ve yaşam kalitelerinin artırılması yönünde son derece önemli fırsatlar sunmaktadır. Hayatımızda güzel bir değişiklik olarak gördüğümüz gelişmeler, engelliler için aslında temel bir ihtiyaç olabilmekte ve hayatını önemli ölçüde değiştirerek yaşama katılımlarını sağlayabilmektedir.
Teknolojik gelişmelere paralel olarak sanayileşme ve şehirleşme oranında ki artış yaşam koşullarının gittikçe durağanlaşmasına neden olmuştur. Bunun neticesinde ise stres, kaygı, panikatak, psikolojik bozukluklar ve depresyon gibi yaşamı tehdit eden olumsuzluklar ve hipokinetik hastalıkların görülme oranında artış meydana gelmiştir. Dünya Sağlık Örgütü raporlarına göre hareketsiz yaşam sağlıkla ilgili risk sıralamasında obeziteden önce, 4. sırada yer alıyor. Dünya'da her yıl 3.5 milyon insan hareketsizlik nedeniyle yaşamını yitiriyor. Çok daha fazlası da kronik hastalıklara maruz kalarak yaşamını mutsuz bir şekilde sürdürüyor. Hareketsizlik Türkiye'de ciddi bir sorun haline geldi. Nüfüsun %40'ının hareketsiz bir yaşam sürdüğü, çocukların giderek hareketsizleştiği, obezite gibi sağlık sorunlarının yaşam kalitesini olumsuz etkilediği bir dönemdeyiz (Demirel H., 2012). Belirtilen bu olumsuzlukların normal bireylere oranla engelli bireylerde daha yoğun yaşandığını veya hissedildiğini söylemek mümkündür.
Araştırmalar engelli bireylerin teknoloji kullanma zorluğunun daha çok strese ve depresyona neden olduğunu ve aynı zamanda kaygı düzeylerinin daha yüksek olduğunu göstermektedir (Esdaile ve Greenwood, 2003). Bu etkiler sadece engelli bireylerde değil, engelli bireye sahip olan ailelerde de görülmektedir. Engelli bireye sahip aileler de somatik yakınmalar, depresyon ve anksiyete bozukluğu gibi ruhsal sorunların engelli çocuğa sahip olmayan ailelerden daha sık görüldüğü bildirilmektedir (Miller ve ark., 1992).
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.