%35
Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9786051276168
Boyut
13.00x20.50
Sayfa Sayısı
246
Basım Yeri
İstanbul
Baskı
1
Basım Tarihi
2013-02
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
2. Hamur
Dili
Türkçe

Angıtların Aşkı

Yayınevi : Cinius Yayınları
74,00TL
48,10TL
%35
Satışta değil
9786051276168
512776
Angıtların Aşkı
Angıtların Aşkı
48.10
"Bak sana bu gölün hikâyesini anlatayım. Bunun adı Angıt gölü. Bu gölde kiremit renginde ördekler yaşar." İsmet bunu söylerken iki ayrı çift angıt sağ tarafta gölün kıyısında kanatlarını havalandırıyordu. Sol tarafta daha uzakta da bir grup angıt sürüsü yüzüyordu. İsmet bunları Elif'e gösterdi. "Bu yörede angıtların kutsal bir kuş olduğuna inanılır. Bunların kutsallığı erkek ve dişilerinin birbirlerine çok sadık ve bağlı olmalarından kaynaklanır. Bak hep çift gezerler. Bunlardan bir tanesi ölürse diğeri de ölünceye kadar onun başından ayrılmaz. Ölüsü çürüyüp yok olursa veya etçil hayvanlar tarafından yenilerek yok edilirse eşi ölünceye kadar onun yasını tutar ve bir başka angıtı kendisine eş edinmez. Bir başkası ile zorla bir kümeste yaşamaya mahkûm edilse bile o hep ölen eşine sadık kalır. Yeni eşinin yanında yaşıyormuş gibi görünse de ölünceye kadar aklı fikri eski eşinde kalır. Onun için insanlar buna kutsal bir yaratık olarak bakarlar. Kutsal olduğu için insanlar bunları hiç avlamaz, öldürmez, hatta yumurtasını bile yemezler. Zamanın birinde Bunduk köyünde Avcı Osman varmış. Osman uçar kaçar demeden her attığını vururmuş. Yani köyün en iyi avcısı o imiş. Bir gün yine böyle bir eylül ayında şu karşıdaki Dumanlı dağına ayı avına gelmişler. Avcılar üç koldan ayıyı kuşatmışlar. Ayı onların arasından mezleğe ağaçlarını ve kayaları siper ederek kaçmış. Buradan Maraş yoluna doğru gözden kaybolmuş. İnatçı olan Avcı Osman hırsından onu takip ederek bu gölün kıyısına kadar gelmiş. Ayı karşı dağı aşıp gidince de yetişemeyeceğini anlamış. Hem acıkıp hem de susadığı için şu ilerideki çatal ardıcın dibinde mola vermiş. Nasıl olsa av eti yerim diyerek yanına da hiç azık almamış. Bu gölde angıtları görünce bunları da bir çeşit ördek zannederek bir tanesini ateş ederek avlamış. Avlanan Angıt ölür ölmez Avcı Osman'ın gözleri görmez olmuş, dili tutulmuş, elleri ve ayakları çont olmuş. Ardıcın dibine yığılıp kalmış. Tüfeğin sesini duyan diğer avcılar sesin geldiği yere giderek Avcı Osman'ı bulmuşlar. Bir de bakmışlar ki Osman'ın vurduğu ördeğin ölüsü gölün kıyısında otların arasında duruyor. Ölen angıtın eşi de onun başında bekliyor. ‘Bre Avcı Osman senin azığın bata da tüm gün aç dolanasın, hiç Angıt öldürülür mü, sen onun kutsal bir kuş olduğunu bilmez misin!' diye hayıflanmışlar. Avcı Osman'ı sırtlarına alarak köye götürmüşler. Avcı Osman o perişan haliyle acılar içerisinde 10 sene yaşamış ve sonunda ölmüş. Bu 10 sene boyunca hem kendisi hem de ailesi çok ızdırap çekmiş."
  • Açıklama
    • "Bak sana bu gölün hikâyesini anlatayım. Bunun adı Angıt gölü. Bu gölde kiremit renginde ördekler yaşar." İsmet bunu söylerken iki ayrı çift angıt sağ tarafta gölün kıyısında kanatlarını havalandırıyordu. Sol tarafta daha uzakta da bir grup angıt sürüsü yüzüyordu. İsmet bunları Elif'e gösterdi. "Bu yörede angıtların kutsal bir kuş olduğuna inanılır. Bunların kutsallığı erkek ve dişilerinin birbirlerine çok sadık ve bağlı olmalarından kaynaklanır. Bak hep çift gezerler. Bunlardan bir tanesi ölürse diğeri de ölünceye kadar onun başından ayrılmaz. Ölüsü çürüyüp yok olursa veya etçil hayvanlar tarafından yenilerek yok edilirse eşi ölünceye kadar onun yasını tutar ve bir başka angıtı kendisine eş edinmez. Bir başkası ile zorla bir kümeste yaşamaya mahkûm edilse bile o hep ölen eşine sadık kalır. Yeni eşinin yanında yaşıyormuş gibi görünse de ölünceye kadar aklı fikri eski eşinde kalır. Onun için insanlar buna kutsal bir yaratık olarak bakarlar. Kutsal olduğu için insanlar bunları hiç avlamaz, öldürmez, hatta yumurtasını bile yemezler. Zamanın birinde Bunduk köyünde Avcı Osman varmış. Osman uçar kaçar demeden her attığını vururmuş. Yani köyün en iyi avcısı o imiş. Bir gün yine böyle bir eylül ayında şu karşıdaki Dumanlı dağına ayı avına gelmişler. Avcılar üç koldan ayıyı kuşatmışlar. Ayı onların arasından mezleğe ağaçlarını ve kayaları siper ederek kaçmış. Buradan Maraş yoluna doğru gözden kaybolmuş. İnatçı olan Avcı Osman hırsından onu takip ederek bu gölün kıyısına kadar gelmiş. Ayı karşı dağı aşıp gidince de yetişemeyeceğini anlamış. Hem acıkıp hem de susadığı için şu ilerideki çatal ardıcın dibinde mola vermiş. Nasıl olsa av eti yerim diyerek yanına da hiç azık almamış. Bu gölde angıtları görünce bunları da bir çeşit ördek zannederek bir tanesini ateş ederek avlamış. Avlanan Angıt ölür ölmez Avcı Osman'ın gözleri görmez olmuş, dili tutulmuş, elleri ve ayakları çont olmuş. Ardıcın dibine yığılıp kalmış. Tüfeğin sesini duyan diğer avcılar sesin geldiği yere giderek Avcı Osman'ı bulmuşlar. Bir de bakmışlar ki Osman'ın vurduğu ördeğin ölüsü gölün kıyısında otların arasında duruyor. Ölen angıtın eşi de onun başında bekliyor. ‘Bre Avcı Osman senin azığın bata da tüm gün aç dolanasın, hiç Angıt öldürülür mü, sen onun kutsal bir kuş olduğunu bilmez misin!' diye hayıflanmışlar. Avcı Osman'ı sırtlarına alarak köye götürmüşler. Avcı Osman o perişan haliyle acılar içerisinde 10 sene yaşamış ve sonunda ölmüş. Bu 10 sene boyunca hem kendisi hem de ailesi çok ızdırap çekmiş."
  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.
Kapat