%25
Anılardaki Pegir (Sıra Konak) Hüsamettin Kırmızıgül
Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9786052019979
Boyut
13.50x21.00
Sayfa Sayısı
208
Basım Yeri
İstanbul
Baskı
1
Basım Tarihi
2020-06
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
2. Hamur
Dili
Türkçe

Anılardaki Pegir (Sıra Konak)

30,00TL
22,50TL
%25
Satışta değil
9786052019979
834538
Anılardaki Pegir (Sıra Konak)
Anılardaki Pegir (Sıra Konak)
22.50

Bir gün sabah güneşinin dut dallarının arasından süzülerek camii önündeki havuzun başına vurduğu saatlerde Eğin'e gitmeye hazırlanan komşumuz atın üstüne heybeyi atmış düzeltiyordu. O sırada Osman amcamız (avukat) bana bakarak şu dizeleri okudu:

Sabahtan kalktım ki güneş parlıyor
Ağam atın terkisini bağlıyor
Yüzüne baktım ki ağam ağlıyor.

Atın terkisinin bağlanması demek o kişinin gurbete gitmesi demekti.Ve gurbete giderken de istisnasız hep ağlanır. Ama usul usul, gözyaşları gösterilmeden.Güneşin ilk ışıklarının düştüğü anlar, atın terkisinin bağlandığı anlar ve usulca ağlandığı anlar çok gerilerde kaldı... Ama unutulmadı. Halen “yeşil kurbağalar” dedikçe bu anlar bir damla gözyaşı şeklinde de olsa hatırlanmakta.Çocukluğumda “gurbete çıkış” aynen dizelerdeki gibiydi. Sonra köyden gidişin şekli değişti. Atın yerini otomobiller aldı.

Ama gidiş hep sürdü. Hiç bitmedi. Ne zaman ki köyde yetişen kalmadı işte o zaman gidiş de sona erdi. Çünkü kaynak bitmişti. En son gurbete gitmeyen birkaç yaşlı kalmıştı ki onlar da Hak vaki olunca gitmişlerdi. Onlar, son Osmanlılar, onlar da “beyaz atlarına binip” ebediyen gitmişlerdi.
Şimdi ise herkes “sılaya dönüş” hasretliği içinde. “Bahar gelse de köye gitsek” hayalleri kurmaya başladı.Bu hayalleri kuranlardan birisi de benim.

  • Açıklama
    • Bir gün sabah güneşinin dut dallarının arasından süzülerek camii önündeki havuzun başına vurduğu saatlerde Eğin'e gitmeye hazırlanan komşumuz atın üstüne heybeyi atmış düzeltiyordu. O sırada Osman amcamız (avukat) bana bakarak şu dizeleri okudu:

      Sabahtan kalktım ki güneş parlıyor
      Ağam atın terkisini bağlıyor
      Yüzüne baktım ki ağam ağlıyor.

      Atın terkisinin bağlanması demek o kişinin gurbete gitmesi demekti.Ve gurbete giderken de istisnasız hep ağlanır. Ama usul usul, gözyaşları gösterilmeden.Güneşin ilk ışıklarının düştüğü anlar, atın terkisinin bağlandığı anlar ve usulca ağlandığı anlar çok gerilerde kaldı... Ama unutulmadı. Halen “yeşil kurbağalar” dedikçe bu anlar bir damla gözyaşı şeklinde de olsa hatırlanmakta.Çocukluğumda “gurbete çıkış” aynen dizelerdeki gibiydi. Sonra köyden gidişin şekli değişti. Atın yerini otomobiller aldı.

      Ama gidiş hep sürdü. Hiç bitmedi. Ne zaman ki köyde yetişen kalmadı işte o zaman gidiş de sona erdi. Çünkü kaynak bitmişti. En son gurbete gitmeyen birkaç yaşlı kalmıştı ki onlar da Hak vaki olunca gitmişlerdi. Onlar, son Osmanlılar, onlar da “beyaz atlarına binip” ebediyen gitmişlerdi.
      Şimdi ise herkes “sılaya dönüş” hasretliği içinde. “Bahar gelse de köye gitsek” hayalleri kurmaya başladı.Bu hayalleri kuranlardan birisi de benim.

  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.
Kapat