%5
Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9786054446933
Boyut
17.00x24.00
Sayfa Sayısı
300
Basım Yeri
Ankara
Baskı
1
Basım Tarihi
2014-03
Kapak Türü
Ciltli
Kağıt Türü
1. Hamur
Dili
Türkçe

Anonim Ortaklıkta Bağlı Nama Yazılı Hisseler (Ciltli)

130,00TL
123,50TL
%5
Satışta değil
9786054446933
547806
Anonim Ortaklıkta Bağlı Nama Yazılı Hisseler (Ciltli)
Anonim Ortaklıkta Bağlı Nama Yazılı Hisseler (Ciltli)
123.50
Anonim şirketler hukukunun en tartışmalı konularından birisi de kuşkusuz bağlı nama yazılı paylardır. Anonim şirketlerde bilhassa hisse senedi şeklinde bastırılarak kolayca tedavül etmesi öngörülen payların, üçüncü kişilere devrolunmaları esastır. Zira bu şirket tipinde kanun koyucu diğerlerinde olduğu gibi bir çıkma hakkını kural olarak tanımamıştır. Ancak diğer taraftan mevcut pay sahiplerinin çeşitli sebeplerle ortaklıktaki ortak profilinin değişmemesini istemeleri ve buna göre bazı düzenleme ve önlemleri almaları da kendileri için önem taşımaktadır. İşte bağlam kavramı hukuken korunmaya değer bu iki menfaatin çakışma noktasında yer almaktadır.



6762 sayılı ve 1956 tarihli, artık eski diye tanımlayabileceğimiz Türk Ticaret Kanunu bağlama ilişkin tek bir madde ihtiva etmektedir, 6762 s. TTK 418. maddenin 1, 2 ve 4. fıkraları sözleşmesel bağlamı, 3. fıkrası ise kanunî bağlamı düzenlemekte olup, mezkûr madde İsviçre Borçlar Kanunu m. 686dan esinlenilmek suretiyle kaleme alınmıştı.



Ülkemizde 2000li yıllardaki kodifikasyon çalışmalarının belki de en kapsamlı ve mühim olanını teşkil eden 6102 s. TTK diğerlerinin yanı sıra bilhassa sermaye şirketleri hukukunda çok köklü değişiklikleri beraberinde getirmiştir. Bu köklü değişikliklerin bir örneğini de anonim şirketlerdeki bağlam düzenlemeleri oluşturmaktadır. 6762 s. TTKda sadece bir maddeyle düzenlenen ve sözleşme serbestîsinin şirketler hukukundaki yansıması olan ana sözleşmelerin (emredici hükümlere aykırı olmamak kaydıyla) serbestçe düzenlenebilmesi ilkesi (Satzungsautonomie) çerçevesinde oldukça geniş bir düzenleme alanı bulan bağlam, 6102 s. TTKda 10 maddeyle ve oldukça da geniş bir biçimde, ancak kapsam itibarıyla sınırlayıcı bir şekilde tanzim olunmuştur.



Kanun koyucu, 6102 s. TTKda bağlama ilişkin olarak İsviçre Borçlar Kanununun 1991 yılında yapılan revizyonu sonrasında yürürlüğe giren düzenlemeleri esas alarak birebir tercüme etmiş ve neticede bizim bağlam sistemimizin İsviçreyle özdeş olması gibi bir sonuç kendiliğinden ortaya çıkmıştır. Bu yeni sistemde paylar, borsaya kote olan ve olmayanlar şeklinde iki kategoride değerlendirilmiştir.



Borsaya kote olmayan paylar, diğer bir deyimle kapalı anonim ortaklıklar için getirilmiş bulunan bağlam rejimi, red sebepleri bakımından ağırlıklı olarak hissesini satıp çıkmak isteyen hissedar lehine bir yaklaşımı benimsemişken, paydan doğan hakların geçişi açısından daha sınırlayıcı bir yaklaşımı kabul etmiştir. Kanun koyucu 6102 s. TTKda borsaya kote olmayan paylar için 6762 s. TTK döneminde kabul görmüş olan bölünme teorisini (Spaltungstheorie) terk etmek suretiyle birlik teorisini (Einheitstheorie) esas almıştır. Bu çerçevede payların devri bakımından şirketin onayı kurucu hale gelmiştir.



Borsaya kote olan paylar bakımından kanun koyucu borsadaki işlem güvenliğini dikkate alarak red sebeplerini ciddi biçimde sınırlandırmış ve payın devri ile paydan doğan hakların geçişini farklı rejimlere tabi kılmıştır. Bu yeni rejimde paylar üçüncü kişi tarafından devirle birlikte iktisap edilmekte, ancak payın, sahibine tanıdığı tüm haklardan faydalanmak için devralan üçüncü kişinin, pay sahibi olarak tanınması lazım gelmektedir.



Bu çalışmanın ilk bölümünde öncelikle eTTK dönemindeki bağlam hükümleri ve uygulamasına kısaca değinildikten sonra, İsviçre Hukukundaki 1991 revizyonu öncesi duruma ve revizyonun gerekçelerine ilişkin bilgi verilecek ve nihayet benzer hukuk sistemlerindeki bağlam hükümleri kısaca zikrolunarak değerlendirilecektir.



İkinci bölümdeyse çalışmanın ana konusunu teşkil eden sözleşmesel bağlam kavramı, borsaya kote olmayan paylar ve borsaya kote olan paylar bakımından ayrı ayı başlıklarda irdelendikten sonra, kanunî bağlam düzenlemesinin üzerinde durulacaktır. Nihayet bu bölümde son olarak TTKda önemli bir yere sahip olan payın gerçek değeri ve bu değerin nasıl tespit edilmesi gerektiği incelenecektir.



Son bölüm olan üçüncü bölümde bağlamla ilişkili olarak uygulama ve doktrinde karşılaşılabilecek bazı özel durumlara yer verilmiştir. Bunlardan ilki bağlam düzenlemelerinin kuruluştan sonra ana sözleşmelere ithal edilmek istenmesi durumunda bunun hangi koşullara tabi olacağıdır. Diğer bir husus pay defteri ile bağlam ilişkisidir. Her ne kadar pay defterinin pay sahipliğini göstermesi bakımından şekilsel bir değeri olduğu eTTK zamanında olduğu gibi bugün de (TTK bakımından da) kabul edilmekte ise de, kanun koyucunun getirmiş olduğu sisteme yakından bakıldığında pay defterinin aslında bu ilişkinin tevsiki çerçevesinde pek de önemsiz bir role sahip olmadığı anlaşılmaktadır.



Diğer taraftan uygulamamızda sıkça rastlanılan ve kullanılan devrolunacak paylara ilişkin teklifte bulunma zorunluluğu veya ön-alım hakları gibi haklar ile pay sahipleri sözleşmelerinin de bağlamla olan ilişkileri TTKdaki düzenlemeler çerçevesinde yeniden konumlandırılmak gerekecektir. 6103 s. Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun veya kısaca Tatbikat Kanunu diye tanımlayabileceğimiz düzenleme, yeni getirilen sisteme uymayan eski ana sözleşme hükümlerinin belli bir tarihten sonra geçersiz hale geleceğine ilişkin bir hüküm ihtiva etmektedir. Esas sözleşmelerinde gerekli düzenlemeleri yapmayan şirketlerin esas sözleşmelerindeki bağlam düzenlemelerinin akıbeti de bu noktada ayrıca mercek altına alınarak irdelenmek gerekmektedir.



Nihayet son olarak çalışmada uygulamacılar ve mahkemelere yol göstermek adına TTKnın getirdiği sistemle uyumlu, bağlama ilişkin esas sözleşme düzenlemelerinden örneklere yer verilecektir.



Çalışmada zaman zaman aynı kavramlar birden fazla kelime ile ifade edilmiş ve günümüz Türkçesinin yanı sıra daha eski bazı kavram ve sözcüklere yan yana aynı cümle veya paragraf içerisinde yer verilmiştir. Buna ilişkin en tipik örneği hiç kuşkusuz şirket-ortaklık ve ortak-pay sahibi esas sözleşme-ana sözleşme terimleri oluşturmaktadır. Ancak bu tesadüfî değil, bilinçli seçilmiş bir yaklaşım olup, bir taraftan aynı cümledeki sözcüklerin yan yana mükerrer kullanımından ileri gelebilecek karışıklıkları önlemeye yönelik olmakla birlikte, diğer taraftan eski-yeni ayrımı
  • Açıklama
    • Anonim şirketler hukukunun en tartışmalı konularından birisi de kuşkusuz bağlı nama yazılı paylardır. Anonim şirketlerde bilhassa hisse senedi şeklinde bastırılarak kolayca tedavül etmesi öngörülen payların, üçüncü kişilere devrolunmaları esastır. Zira bu şirket tipinde kanun koyucu diğerlerinde olduğu gibi bir çıkma hakkını kural olarak tanımamıştır. Ancak diğer taraftan mevcut pay sahiplerinin çeşitli sebeplerle ortaklıktaki ortak profilinin değişmemesini istemeleri ve buna göre bazı düzenleme ve önlemleri almaları da kendileri için önem taşımaktadır. İşte bağlam kavramı hukuken korunmaya değer bu iki menfaatin çakışma noktasında yer almaktadır.



      6762 sayılı ve 1956 tarihli, artık eski diye tanımlayabileceğimiz Türk Ticaret Kanunu bağlama ilişkin tek bir madde ihtiva etmektedir, 6762 s. TTK 418. maddenin 1, 2 ve 4. fıkraları sözleşmesel bağlamı, 3. fıkrası ise kanunî bağlamı düzenlemekte olup, mezkûr madde İsviçre Borçlar Kanunu m. 686dan esinlenilmek suretiyle kaleme alınmıştı.



      Ülkemizde 2000li yıllardaki kodifikasyon çalışmalarının belki de en kapsamlı ve mühim olanını teşkil eden 6102 s. TTK diğerlerinin yanı sıra bilhassa sermaye şirketleri hukukunda çok köklü değişiklikleri beraberinde getirmiştir. Bu köklü değişikliklerin bir örneğini de anonim şirketlerdeki bağlam düzenlemeleri oluşturmaktadır. 6762 s. TTKda sadece bir maddeyle düzenlenen ve sözleşme serbestîsinin şirketler hukukundaki yansıması olan ana sözleşmelerin (emredici hükümlere aykırı olmamak kaydıyla) serbestçe düzenlenebilmesi ilkesi (Satzungsautonomie) çerçevesinde oldukça geniş bir düzenleme alanı bulan bağlam, 6102 s. TTKda 10 maddeyle ve oldukça da geniş bir biçimde, ancak kapsam itibarıyla sınırlayıcı bir şekilde tanzim olunmuştur.



      Kanun koyucu, 6102 s. TTKda bağlama ilişkin olarak İsviçre Borçlar Kanununun 1991 yılında yapılan revizyonu sonrasında yürürlüğe giren düzenlemeleri esas alarak birebir tercüme etmiş ve neticede bizim bağlam sistemimizin İsviçreyle özdeş olması gibi bir sonuç kendiliğinden ortaya çıkmıştır. Bu yeni sistemde paylar, borsaya kote olan ve olmayanlar şeklinde iki kategoride değerlendirilmiştir.



      Borsaya kote olmayan paylar, diğer bir deyimle kapalı anonim ortaklıklar için getirilmiş bulunan bağlam rejimi, red sebepleri bakımından ağırlıklı olarak hissesini satıp çıkmak isteyen hissedar lehine bir yaklaşımı benimsemişken, paydan doğan hakların geçişi açısından daha sınırlayıcı bir yaklaşımı kabul etmiştir. Kanun koyucu 6102 s. TTKda borsaya kote olmayan paylar için 6762 s. TTK döneminde kabul görmüş olan bölünme teorisini (Spaltungstheorie) terk etmek suretiyle birlik teorisini (Einheitstheorie) esas almıştır. Bu çerçevede payların devri bakımından şirketin onayı kurucu hale gelmiştir.



      Borsaya kote olan paylar bakımından kanun koyucu borsadaki işlem güvenliğini dikkate alarak red sebeplerini ciddi biçimde sınırlandırmış ve payın devri ile paydan doğan hakların geçişini farklı rejimlere tabi kılmıştır. Bu yeni rejimde paylar üçüncü kişi tarafından devirle birlikte iktisap edilmekte, ancak payın, sahibine tanıdığı tüm haklardan faydalanmak için devralan üçüncü kişinin, pay sahibi olarak tanınması lazım gelmektedir.



      Bu çalışmanın ilk bölümünde öncelikle eTTK dönemindeki bağlam hükümleri ve uygulamasına kısaca değinildikten sonra, İsviçre Hukukundaki 1991 revizyonu öncesi duruma ve revizyonun gerekçelerine ilişkin bilgi verilecek ve nihayet benzer hukuk sistemlerindeki bağlam hükümleri kısaca zikrolunarak değerlendirilecektir.



      İkinci bölümdeyse çalışmanın ana konusunu teşkil eden sözleşmesel bağlam kavramı, borsaya kote olmayan paylar ve borsaya kote olan paylar bakımından ayrı ayı başlıklarda irdelendikten sonra, kanunî bağlam düzenlemesinin üzerinde durulacaktır. Nihayet bu bölümde son olarak TTKda önemli bir yere sahip olan payın gerçek değeri ve bu değerin nasıl tespit edilmesi gerektiği incelenecektir.



      Son bölüm olan üçüncü bölümde bağlamla ilişkili olarak uygulama ve doktrinde karşılaşılabilecek bazı özel durumlara yer verilmiştir. Bunlardan ilki bağlam düzenlemelerinin kuruluştan sonra ana sözleşmelere ithal edilmek istenmesi durumunda bunun hangi koşullara tabi olacağıdır. Diğer bir husus pay defteri ile bağlam ilişkisidir. Her ne kadar pay defterinin pay sahipliğini göstermesi bakımından şekilsel bir değeri olduğu eTTK zamanında olduğu gibi bugün de (TTK bakımından da) kabul edilmekte ise de, kanun koyucunun getirmiş olduğu sisteme yakından bakıldığında pay defterinin aslında bu ilişkinin tevsiki çerçevesinde pek de önemsiz bir role sahip olmadığı anlaşılmaktadır.



      Diğer taraftan uygulamamızda sıkça rastlanılan ve kullanılan devrolunacak paylara ilişkin teklifte bulunma zorunluluğu veya ön-alım hakları gibi haklar ile pay sahipleri sözleşmelerinin de bağlamla olan ilişkileri TTKdaki düzenlemeler çerçevesinde yeniden konumlandırılmak gerekecektir. 6103 s. Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun veya kısaca Tatbikat Kanunu diye tanımlayabileceğimiz düzenleme, yeni getirilen sisteme uymayan eski ana sözleşme hükümlerinin belli bir tarihten sonra geçersiz hale geleceğine ilişkin bir hüküm ihtiva etmektedir. Esas sözleşmelerinde gerekli düzenlemeleri yapmayan şirketlerin esas sözleşmelerindeki bağlam düzenlemelerinin akıbeti de bu noktada ayrıca mercek altına alınarak irdelenmek gerekmektedir.



      Nihayet son olarak çalışmada uygulamacılar ve mahkemelere yol göstermek adına TTKnın getirdiği sistemle uyumlu, bağlama ilişkin esas sözleşme düzenlemelerinden örneklere yer verilecektir.



      Çalışmada zaman zaman aynı kavramlar birden fazla kelime ile ifade edilmiş ve günümüz Türkçesinin yanı sıra daha eski bazı kavram ve sözcüklere yan yana aynı cümle veya paragraf içerisinde yer verilmiştir. Buna ilişkin en tipik örneği hiç kuşkusuz şirket-ortaklık ve ortak-pay sahibi esas sözleşme-ana sözleşme terimleri oluşturmaktadır. Ancak bu tesadüfî değil, bilinçli seçilmiş bir yaklaşım olup, bir taraftan aynı cümledeki sözcüklerin yan yana mükerrer kullanımından ileri gelebilecek karışıklıkları önlemeye yönelik olmakla birlikte, diğer taraftan eski-yeni ayrımı
  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.
Kapat