Arap Alevileri Tarihi
Atalarının yanlışları hakkında bir şey bilmeyen, o ataların ahlâk ve seciyelerini, toplumsal ve siyasal yaşamlarının kusurlarını öğrenmemiş kavimler, Allah'ın akıl yetisi bağışlamadığı kişiye benzerler ki azim ve kararlılık duygusundan yoksundurlar, oysa bu duygu halkların kalkınışının inşasında bir köşe taşıdır. Atalarından dâhi olanların ve öne çıkmış büyüklerin yolunu izlemeyen bir ortamdaki bireylerin, milletlerin ve halkların doluştuğu bu meydanda ileriye doğru geniş adımlarla yürümeleri kolay olmaz. Bu nedenle, sürekli ilerlemek isteyen her millete düşen şudur ki, zayıf ve güçlü yerlerini sorgulama, irdeleme, araştırma ve çıkarsamalar yoluyla ele alarak, öğüt ve ibretlerinden yararlanacağı kadim tarihini incelemektir, böylece uygulama zamanı geldiğinde güçlü olmanın gereklerini yerine getirebilir ve zayıf durumlara düşmekten kaçınabilir. Eğlenip neşelenmek amacıyla düşsel bir roman okuyan kişi, roman kahramanlarından birinin çekimine kapıldığını, hal ve hareketlerini taklide yöneldiğini hisseder. Bunun gibi halkının geçmişte kalanlarının tarihini ve özellikle kahraman olarak öne çıkanların yaşamöykülerini okumak, insanda yüce işler yapmaya ve o ölmüş olan, ama sonra tarihin, artık ne yaşlanmanın ne ölümün olduğu hayat sayfaları içinde dirilttiği kimselere benzemeye yönelik bir ataklık duygusu uyandırır. Evrensel işleyiş yenilenmeyle yürümektedir ve halkın eski alışkanlıklarını, iyisi ve kötüsüyle, kıl payı şaşmaksızın koruması, evrenin tasarlanmış düzenine, yaradılış yasasına ve varlığın kesintisiz bir süreklilikle hareket, değişim ve yenilenmeyi gerektiren düsturuna aykırıdır. Buradan şu sonuca varıyoruz ki, yaşamlarında tevekkülü ve eskiye bağlılığı şiar edinmiş milletler, doğa yasalarına ve evrensel ilkelere karşıt bir yol izleyen halklardır, toplumsal varlıklarını koru-mada güçlü değillerdir ve bu halklar devran-ı felekte bir dönem geçmeden zayıf düşer ve hep en uyumlunun yaşamda kalması ilkesi uyarınca, güç ve iktidar sahibi başka milletlere karışıp yok olurlar. Bu en büyük toplumsal illet, tevekkül ve eskiye bağlılık, Alevî (Aleviyy, Aliyy yani Ali adından türetilmiş bir mensubiyet sıfatı ve adı, sözlük anlamı Ali soyundan, Ali'yle ilgili, Ali'ye bağlı vb. demektir-ç.n.) halkın yani Arap Nusayrî topluluğunun üzerindeki ağırlığını sürdürüyor. Acı ve üzücü olan, saf bir Arap kaynağından özveri , özgeçi atılganlık ve medeniyet örneği ataların soyundan gelen bu kavmin, evet acı ve üzücü olan, toplumsal ve siyasal yaşamında, az önce belirttiğimiz gibi, doğa yasasına aykırı bir çizgide seyretmiş olmasından ötürü, bu sönüklük, donukluk, çöküş ve gerilemeden ibaret hale gelmiş olmasıdır. Alevî halkı eskiyi korumayı övüncelerinden ve erdemlerinden biri olarak görmektedir ve yine bu halk, tevekkülü ve çabadan uzak durma siyasetini insanı mutluluğun en uçlarına ulaştırabilecek en iyi siyaset olarak görmektedir. Tarih incelemesinde biraz derinleşen ve dört yüz elli yıl boyunca Ale-vîlerin peşini bırakmayan zulüm ve belaların şiddetini bilen biri için, Alevîlerin içine düştükleri düşünsel çöküşün ve benimsemeye zorlandıkları bozuk toplumsal yönelimlerin, beş yüz yıl boyunca son damlasına dek içegeldikleri istibdat kadehinin doğal bir sonucu olduğu açıklık kazanacaktır. And olsun ki, bir halk ne denli güçlü ve medenî olursa olsun, yaşadıkları çöküş ve geriliği yaşamaksızın, Alevîlerin katlandıkları karşısında sebat edemezdi!..
- Açıklama
Atalarının yanlışları hakkında bir şey bilmeyen, o ataların ahlâk ve seciyelerini, toplumsal ve siyasal yaşamlarının kusurlarını öğrenmemiş kavimler, Allah'ın akıl yetisi bağışlamadığı kişiye benzerler ki azim ve kararlılık duygusundan yoksundurlar, oysa bu duygu halkların kalkınışının inşasında bir köşe taşıdır. Atalarından dâhi olanların ve öne çıkmış büyüklerin yolunu izlemeyen bir ortamdaki bireylerin, milletlerin ve halkların doluştuğu bu meydanda ileriye doğru geniş adımlarla yürümeleri kolay olmaz. Bu nedenle, sürekli ilerlemek isteyen her millete düşen şudur ki, zayıf ve güçlü yerlerini sorgulama, irdeleme, araştırma ve çıkarsamalar yoluyla ele alarak, öğüt ve ibretlerinden yararlanacağı kadim tarihini incelemektir, böylece uygulama zamanı geldiğinde güçlü olmanın gereklerini yerine getirebilir ve zayıf durumlara düşmekten kaçınabilir. Eğlenip neşelenmek amacıyla düşsel bir roman okuyan kişi, roman kahramanlarından birinin çekimine kapıldığını, hal ve hareketlerini taklide yöneldiğini hisseder. Bunun gibi halkının geçmişte kalanlarının tarihini ve özellikle kahraman olarak öne çıkanların yaşamöykülerini okumak, insanda yüce işler yapmaya ve o ölmüş olan, ama sonra tarihin, artık ne yaşlanmanın ne ölümün olduğu hayat sayfaları içinde dirilttiği kimselere benzemeye yönelik bir ataklık duygusu uyandırır. Evrensel işleyiş yenilenmeyle yürümektedir ve halkın eski alışkanlıklarını, iyisi ve kötüsüyle, kıl payı şaşmaksızın koruması, evrenin tasarlanmış düzenine, yaradılış yasasına ve varlığın kesintisiz bir süreklilikle hareket, değişim ve yenilenmeyi gerektiren düsturuna aykırıdır. Buradan şu sonuca varıyoruz ki, yaşamlarında tevekkülü ve eskiye bağlılığı şiar edinmiş milletler, doğa yasalarına ve evrensel ilkelere karşıt bir yol izleyen halklardır, toplumsal varlıklarını koru-mada güçlü değillerdir ve bu halklar devran-ı felekte bir dönem geçmeden zayıf düşer ve hep en uyumlunun yaşamda kalması ilkesi uyarınca, güç ve iktidar sahibi başka milletlere karışıp yok olurlar. Bu en büyük toplumsal illet, tevekkül ve eskiye bağlılık, Alevî (Aleviyy, Aliyy yani Ali adından türetilmiş bir mensubiyet sıfatı ve adı, sözlük anlamı Ali soyundan, Ali'yle ilgili, Ali'ye bağlı vb. demektir-ç.n.) halkın yani Arap Nusayrî topluluğunun üzerindeki ağırlığını sürdürüyor. Acı ve üzücü olan, saf bir Arap kaynağından özveri , özgeçi atılganlık ve medeniyet örneği ataların soyundan gelen bu kavmin, evet acı ve üzücü olan, toplumsal ve siyasal yaşamında, az önce belirttiğimiz gibi, doğa yasasına aykırı bir çizgide seyretmiş olmasından ötürü, bu sönüklük, donukluk, çöküş ve gerilemeden ibaret hale gelmiş olmasıdır. Alevî halkı eskiyi korumayı övüncelerinden ve erdemlerinden biri olarak görmektedir ve yine bu halk, tevekkülü ve çabadan uzak durma siyasetini insanı mutluluğun en uçlarına ulaştırabilecek en iyi siyaset olarak görmektedir. Tarih incelemesinde biraz derinleşen ve dört yüz elli yıl boyunca Ale-vîlerin peşini bırakmayan zulüm ve belaların şiddetini bilen biri için, Alevîlerin içine düştükleri düşünsel çöküşün ve benimsemeye zorlandıkları bozuk toplumsal yönelimlerin, beş yüz yıl boyunca son damlasına dek içegeldikleri istibdat kadehinin doğal bir sonucu olduğu açıklık kazanacaktır. And olsun ki, bir halk ne denli güçlü ve medenî olursa olsun, yaşadıkları çöküş ve geriliği yaşamaksızın, Alevîlerin katlandıkları karşısında sebat edemezdi!..
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.