%20
ArtDog İstanbul Dergisi Sayı: 10 Nisan 2022 Kolektif
Teknik Bilgiler
Stok Kodu
3990000075655
Boyut
34.00x49.00
Sayfa Sayısı
24
Basım Yeri
İstanbul
Baskı
1
Basım Tarihi
2022-04
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
2. Hamur
Dili
Türkçe

ArtDog İstanbul Dergisi Sayı: 10 Nisan 2022

50,00TL
40,00TL
%20
Satışta değil
3990000075655
907347
ArtDog İstanbul Dergisi Sayı: 10 Nisan 2022
ArtDog İstanbul Dergisi Sayı: 10 Nisan 2022
40.00

Hüseyin Arıcı'nın CerModern'de açılan sergisi son dönemim en sağlam fikir barındıran sergilerinden biri. Sergiye girer girmez boynunun altından kopmuş çerçeve içinde bir leylek kafası ve yerde kanlar içinde bir leylek cesedi karşılıyor izleyiciyi. Sergi metnini okumadan direk yürümeye başladığım alanda bu görüntü ile karşılaşınca “İşte pis insanoğlu, öldürmüş zavallı leyleği” gibi bir şeyler geçti aklımdan. Bu kanlı hayvan cesedinin insan eliyle yapıldığına neredeyse emindim ve bir kez daha insandan, kendi türümden utanırken buldum kendimi. Çok tanıdık bir görüntü tabi bu. İnsan denen varlık sürekli zavallı hayvanları kanlar içinde bırakmıyor mu? Parçalama, öldürme, sömürme, gücü kötüye kullanma… Daha serginin yorgunluğunu atamayan Hüseyin Arıcı ile bu düşünceleri paylaşıp, onu bu sergiyi yapmaya iten dertlerini sordum.

Serginin bir hikayesi var. Bir Leylek bir bebeği binbir emekle dünyaya getiriyor, masum bebek sonradan bir canavara dönüşüyor ve leylek diğer kuşları örgütleyip insana saldırıyor ama eylemi başarısız oluyor. Leyleğin eyleminin başarısızlığı, insan türüne olan umutsuzluğun bir yansıması olarak son noktayı koyuyor. “Güzel bir canlının ölü bedeninin modellemesini yaptığım için kendime çok kızıyorum. İnsanın caniliğini daha farklı bir dille nasıl anlatabilirdim diyorum,” dedi Arıcı düşüncemi paylaşınca. “Gerçek bir hayvanı katletmişim gibi üzüntü duyuyorum. Bu üzüntüyü gelenlerin de benimle birlikte paylaşması, çoğunluğun katili kendisi gibi davranıp bu caniliği üstlenmesi, o kadar da umutsuz olmamam gerektirdiğini düşündürdü. Burada benim öldürdüğüm sadece bir kuşun temsili değil, içimde her defasında yeniden yeşeren insana olan inancım aynı zamanda. Bir hayvanın etini tokatlayarak tüketime sunan bir insanı takdir ederek izleyen insanlar ve bütün canlıların insana köle diye yaratıldığına inan zavallılar var oldukça bu umutsuzluğum daha da derinleşecek.”

Arıcı, iklim kriziyle iyice gözler önüne serilen insanoğlunun gezegene ve canlılara verdiği zararı gören, hisseden ve duyarsız kalamayan bir sanatçı ve çok iyi bir sergiye imza atmış. Serginin ardında ki fikir ve sanatçının mesele edindiği konular içinde yaşadığımız zamanın en önde gelen sorunsalı. Bunu dolaysız ve güç l ü bir şekilde ortaya koymayı başardığı için övgüyü hak ediyor.

Bu sayı kapağa taşıdığımız görsel, Brüksel KVS tiyatrosunun yönetmenlerinden, yine Belçika bazlı uluslararası sanat platformu 0090'ın kurucusu Mesut Arslan'ın Brüksel'de “Gılgamesh” ismiyle sahnelenen Gılgamış destanının oyununun afişi. Mesut Arslan Gılgamış destanını insanın ölümsüzlük hikayesi olarak değil, ölümlü olduğunu anlama yani faniliğini öğrenme kabul etme hikayesi olarak anlatıyor. Oyun, Hüseyin Arıcı'nın gördüğü “insan”ı anlatıyor aslında. “Sadece var olmayı unutup egolanan, her şeye sahip olmaya yeltenen. Doğaya, hayvanlara hükmettikçe, şiştikçe şişen. Ve bütün bunları öleceğini bildiği için yapan insan'ı. Öleceğini bile bile yaşayan, ölümsüzlüğe hep özenen, o yüzden ölmeyecekmiş gibi davranan tuhaf bir canlı olan insan”ı.

Mesut Arslan'ın “Gılgamış”ı da , Arıcı'nın “Güzel Olan HiçBir Şeyi Hak Etmiyorsun” sergisi de iyi işler. Zeynep Aksoy'un oyun için yazdıkları Arıcı'nın sergisi içinde geçerli: “ İyi yapıldığında tiyatro böyle bir şey: insanın çok temel bir derdini öyle bir anlatıyor ki, büyülüyor, soru sorduruyor, heyecanlandırıyor, anlam katmanlarının arasında yolunuzu kaybettiriyor.”

Oyunun tanıtımı olarak kullanılan fotoğraf Marsel van Oosten'a ait. Gılgamış destanını temsilen bu fotoğrafı seçen Arslan “Yuval Noah Harrari'nin bir sözü var “biz buğdayı evcilleştirecektik ama buğday bizi evcilleştirdi” Bizim Gılgamış hikayemizde, bu medeniyet dediğimiz meselede yani maymundan bugüne geldiğimiz noktada bir eleştirimiz var. Dolayısıyla “Maymun” kullanmalıydık bu oyunu temsilen görselde. Banksy'nin İngiliz Parlamentosunu hicvettiği yüzlerce maymunun oturduğu işe talip olduk ama 9.5 milyon sterline satılmıştı tablo ve hakları alınacak gibi değildi. Sonra, Marcel Van Oosten'ın bu elinde cep telefonu olan maymun fotoğrafında karar kıldık. Homo Sapiens, maymun ve çağdaş bir obje. Cuk oturdu oyuna bu görsel ”

Mesut Arslan'ın “Gılgamış”ı da, Arıcı'nın “Güzel Olan HiçBir Şeyi Hak Etmiyorsun” sergisi de iyi işler. Zeynep Aksoy'un oyun için yazdıkları Arıcı'nın sergisi içinde geçerli: “ İyi yapıldığında tiyatro böyle bir şey: insanın çok temel bir derdini öyle bir anlatıyor ki, büyülüyor, soru sorduruyor, heyecanlandırıyor, anlam katmanlarının arasında yolunuzu kaybettiriyor.”

  • Açıklama
    • Hüseyin Arıcı'nın CerModern'de açılan sergisi son dönemim en sağlam fikir barındıran sergilerinden biri. Sergiye girer girmez boynunun altından kopmuş çerçeve içinde bir leylek kafası ve yerde kanlar içinde bir leylek cesedi karşılıyor izleyiciyi. Sergi metnini okumadan direk yürümeye başladığım alanda bu görüntü ile karşılaşınca “İşte pis insanoğlu, öldürmüş zavallı leyleği” gibi bir şeyler geçti aklımdan. Bu kanlı hayvan cesedinin insan eliyle yapıldığına neredeyse emindim ve bir kez daha insandan, kendi türümden utanırken buldum kendimi. Çok tanıdık bir görüntü tabi bu. İnsan denen varlık sürekli zavallı hayvanları kanlar içinde bırakmıyor mu? Parçalama, öldürme, sömürme, gücü kötüye kullanma… Daha serginin yorgunluğunu atamayan Hüseyin Arıcı ile bu düşünceleri paylaşıp, onu bu sergiyi yapmaya iten dertlerini sordum.

      Serginin bir hikayesi var. Bir Leylek bir bebeği binbir emekle dünyaya getiriyor, masum bebek sonradan bir canavara dönüşüyor ve leylek diğer kuşları örgütleyip insana saldırıyor ama eylemi başarısız oluyor. Leyleğin eyleminin başarısızlığı, insan türüne olan umutsuzluğun bir yansıması olarak son noktayı koyuyor. “Güzel bir canlının ölü bedeninin modellemesini yaptığım için kendime çok kızıyorum. İnsanın caniliğini daha farklı bir dille nasıl anlatabilirdim diyorum,” dedi Arıcı düşüncemi paylaşınca. “Gerçek bir hayvanı katletmişim gibi üzüntü duyuyorum. Bu üzüntüyü gelenlerin de benimle birlikte paylaşması, çoğunluğun katili kendisi gibi davranıp bu caniliği üstlenmesi, o kadar da umutsuz olmamam gerektirdiğini düşündürdü. Burada benim öldürdüğüm sadece bir kuşun temsili değil, içimde her defasında yeniden yeşeren insana olan inancım aynı zamanda. Bir hayvanın etini tokatlayarak tüketime sunan bir insanı takdir ederek izleyen insanlar ve bütün canlıların insana köle diye yaratıldığına inan zavallılar var oldukça bu umutsuzluğum daha da derinleşecek.”

      Arıcı, iklim kriziyle iyice gözler önüne serilen insanoğlunun gezegene ve canlılara verdiği zararı gören, hisseden ve duyarsız kalamayan bir sanatçı ve çok iyi bir sergiye imza atmış. Serginin ardında ki fikir ve sanatçının mesele edindiği konular içinde yaşadığımız zamanın en önde gelen sorunsalı. Bunu dolaysız ve güç l ü bir şekilde ortaya koymayı başardığı için övgüyü hak ediyor.

      Bu sayı kapağa taşıdığımız görsel, Brüksel KVS tiyatrosunun yönetmenlerinden, yine Belçika bazlı uluslararası sanat platformu 0090'ın kurucusu Mesut Arslan'ın Brüksel'de “Gılgamesh” ismiyle sahnelenen Gılgamış destanının oyununun afişi. Mesut Arslan Gılgamış destanını insanın ölümsüzlük hikayesi olarak değil, ölümlü olduğunu anlama yani faniliğini öğrenme kabul etme hikayesi olarak anlatıyor. Oyun, Hüseyin Arıcı'nın gördüğü “insan”ı anlatıyor aslında. “Sadece var olmayı unutup egolanan, her şeye sahip olmaya yeltenen. Doğaya, hayvanlara hükmettikçe, şiştikçe şişen. Ve bütün bunları öleceğini bildiği için yapan insan'ı. Öleceğini bile bile yaşayan, ölümsüzlüğe hep özenen, o yüzden ölmeyecekmiş gibi davranan tuhaf bir canlı olan insan”ı.

      Mesut Arslan'ın “Gılgamış”ı da , Arıcı'nın “Güzel Olan HiçBir Şeyi Hak Etmiyorsun” sergisi de iyi işler. Zeynep Aksoy'un oyun için yazdıkları Arıcı'nın sergisi içinde geçerli: “ İyi yapıldığında tiyatro böyle bir şey: insanın çok temel bir derdini öyle bir anlatıyor ki, büyülüyor, soru sorduruyor, heyecanlandırıyor, anlam katmanlarının arasında yolunuzu kaybettiriyor.”

      Oyunun tanıtımı olarak kullanılan fotoğraf Marsel van Oosten'a ait. Gılgamış destanını temsilen bu fotoğrafı seçen Arslan “Yuval Noah Harrari'nin bir sözü var “biz buğdayı evcilleştirecektik ama buğday bizi evcilleştirdi” Bizim Gılgamış hikayemizde, bu medeniyet dediğimiz meselede yani maymundan bugüne geldiğimiz noktada bir eleştirimiz var. Dolayısıyla “Maymun” kullanmalıydık bu oyunu temsilen görselde. Banksy'nin İngiliz Parlamentosunu hicvettiği yüzlerce maymunun oturduğu işe talip olduk ama 9.5 milyon sterline satılmıştı tablo ve hakları alınacak gibi değildi. Sonra, Marcel Van Oosten'ın bu elinde cep telefonu olan maymun fotoğrafında karar kıldık. Homo Sapiens, maymun ve çağdaş bir obje. Cuk oturdu oyuna bu görsel ”

      Mesut Arslan'ın “Gılgamış”ı da, Arıcı'nın “Güzel Olan HiçBir Şeyi Hak Etmiyorsun” sergisi de iyi işler. Zeynep Aksoy'un oyun için yazdıkları Arıcı'nın sergisi içinde geçerli: “ İyi yapıldığında tiyatro böyle bir şey: insanın çok temel bir derdini öyle bir anlatıyor ki, büyülüyor, soru sorduruyor, heyecanlandırıyor, anlam katmanlarının arasında yolunuzu kaybettiriyor.”

  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.
Kapat