%40
Arzu Okulu Atalay Girgin
Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9786052492222
Boyut
13.50x21.00
Sayfa Sayısı
350
Basım Yeri
Eskişehir
Baskı
1
Basım Tarihi
2019-01
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
2. Hamur
Dili
Türkçe

Arzu Okulu

Yazar: Atalay Girgin
Yayınevi : Dorlion Yayınevi
36,00TL
21,60TL
%40
Satışta değil
9786052492222
773834
Arzu Okulu
Arzu Okulu
21.60

Hazza açılan kapılar, aralık ayının son cuma gününden aylar önce aralanmıştı.
Karar verilmiş ve eşik aşılmıştı.

Maddi haz ayrıcalığı gemisi, tepeden tırnağa arzuyla tutkuyla kuşanmış yolcularını, kimseler duymadan, kimseler bir şeyler sezinlemeden, sessiz ve sakince son limana bıraktığında, aylardan şubattı.

Kimisi gassal, kimisi gassalın önünde mevta olmaya gönüllü yolcular, Arzu Okulu'nun hazza açılan kapılarından birer ikişer geçebilirdi artık.

Onlar da “hayır” demediler.

Ya Öğrenciler…?

Onlar, başları dara düştüğünde en umulmaz dertlere bile çare bulurlardı. Uykusuz kalırlar, sınırları zorlayan hayallere, ucu bucağı kestirilemeyen düşlere yelken açarlar ama er geç bulurlardı, hem de neler neler…

Zeka; onların çalıştıkça keskinleşen, kıldan ince kılıçtan keskin sermayesiydi. Hele hele kolektif bir işleyişin parçasına dönüştükçe, öngörülemez yaratıcılıkların ve çözümlerin sınır tanımaz kaynağıydı. Yerine göre de birilerinin korkulu rüyası olup çıkıveren sorunların, fikirlerin, eylemlerin...

Lakin yönetenlerin de bunlara karşı kendilerine göre yöntemleri ve araçları vardı.

Bazen ellerinde kırbaçlar olurdu,
bazen de kutsal kitaplar…

Bazen okşarlardı, bazen döver, söver, hakaretler, küfürler savururlardı. Bazen böler, parçalar, uygun gördükleri gibi yeniden birleştirirlerdi. Diledikleri kıvama gelebilsinler, diledikleri biçimi verebilsinler, diledikleri kalıba sokabilsinler diye…

En özel, en gizli, en mahrem yerlerine dokunulduğunda bile seslerini çıkaramasınlar, hatta bunun meşru ve zorunlu olduğunu düşünebilsinler diye…

“Eğitim, niye yapılırdı ki zaten?”
Hele de Arzu Okulu'nda…

  • Açıklama
    • Hazza açılan kapılar, aralık ayının son cuma gününden aylar önce aralanmıştı.
      Karar verilmiş ve eşik aşılmıştı.

      Maddi haz ayrıcalığı gemisi, tepeden tırnağa arzuyla tutkuyla kuşanmış yolcularını, kimseler duymadan, kimseler bir şeyler sezinlemeden, sessiz ve sakince son limana bıraktığında, aylardan şubattı.

      Kimisi gassal, kimisi gassalın önünde mevta olmaya gönüllü yolcular, Arzu Okulu'nun hazza açılan kapılarından birer ikişer geçebilirdi artık.

      Onlar da “hayır” demediler.

      Ya Öğrenciler…?

      Onlar, başları dara düştüğünde en umulmaz dertlere bile çare bulurlardı. Uykusuz kalırlar, sınırları zorlayan hayallere, ucu bucağı kestirilemeyen düşlere yelken açarlar ama er geç bulurlardı, hem de neler neler…

      Zeka; onların çalıştıkça keskinleşen, kıldan ince kılıçtan keskin sermayesiydi. Hele hele kolektif bir işleyişin parçasına dönüştükçe, öngörülemez yaratıcılıkların ve çözümlerin sınır tanımaz kaynağıydı. Yerine göre de birilerinin korkulu rüyası olup çıkıveren sorunların, fikirlerin, eylemlerin...

      Lakin yönetenlerin de bunlara karşı kendilerine göre yöntemleri ve araçları vardı.

      Bazen ellerinde kırbaçlar olurdu,
      bazen de kutsal kitaplar…

      Bazen okşarlardı, bazen döver, söver, hakaretler, küfürler savururlardı. Bazen böler, parçalar, uygun gördükleri gibi yeniden birleştirirlerdi. Diledikleri kıvama gelebilsinler, diledikleri biçimi verebilsinler, diledikleri kalıba sokabilsinler diye…

      En özel, en gizli, en mahrem yerlerine dokunulduğunda bile seslerini çıkaramasınlar, hatta bunun meşru ve zorunlu olduğunu düşünebilsinler diye…

      “Eğitim, niye yapılırdı ki zaten?”
      Hele de Arzu Okulu'nda…

  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.
Kapat