Avrupa Eğitim TarihiAntikçağ'dan 19. Yüzyılın Sonlarına Kadar
Baldıran hazırlanırken, Sokrates flütle yeni bir ezgi öğreniyormuş. “Ne işine yarayacak?” diye sormuşlar. Sokrates, “Ölmeden önce bu ezgiyi öğrenmeye” demiş…
Avrupa Eğitim Tarihi, eğitim alanında etkili olmuş birçok düşünür ve akımı özetleyen bir kitaptır. Burada, ayrıntılara inilmeden fakat eğitim tarihiyle ilgili olarak genel ve bütünlüklü bir fikir sunulmaktadır. Her şeyden önce eğitimin tek bir boyutunun olmadığı birbirini besleyen birçok aşamadan geçerek günümüze kadar nasıl geldiği tezi didaktik biçimde özetlenmektedir. Antikler, eğitimi beden ve ruhun kusursuz bir uyumu olarak görürlerdi.
17. yüzyılda Fénelon, eğitime erken yaşlarda başlanmasının önemi üzerinde durur. Yüksek yetenekli çocukları, psikolojik yönden doğru alışkanlıklar yoluyla erken yaşta sabırlı, dengeli, neşeli ve sakin tutumlu yapmak mümkündür. Eğer bu yapılmazsa, çocuklar bütün hayat boyunca kaprisli ve huysuz olurlar. Montaigne, geleneksel ukala öğretmen tipi ile öğretim sistemini eleştirir. İnsan okul için değil, yaşam için öğrenmelidir der. Ona göre insanın ahlâken iyi olması, bilgili olmasından daha önemlidir. İnsan Latince ve Yunanca öğrenmek yerine, bilge olmaya çalışmalıdır.
Fransız Devrimi'nin zorunlu gördüğü bu eğitim zümresel bir eğitim değil, genel insan eğitimidir. Buna göre, herkes, mensup olduğu sosyal ve ekonomik menşeine bakılmadan, eğitim ve öğretimde eşit haklara sahip kılınmış olmalıdır. Karşıt bir görüş olarak ise Rousseau, geleneksel eğitimi hiç beğenmemektedir. Mevcut eğitimin yetiştirdiği medenî insan (l'homme civil), kendi içerisinde son derece sarsılmış ve bozulmuş bir tiptir. Belki de en iyi tanımı Erasmus getirmiştir. Erasmus'a göre eğitim ve öğretim yoluyla ulaşılan asalet, doğuştan getirilen ve bayraklarla süslenen asaletten daha üstündür.
- Açıklama
Baldıran hazırlanırken, Sokrates flütle yeni bir ezgi öğreniyormuş. “Ne işine yarayacak?” diye sormuşlar. Sokrates, “Ölmeden önce bu ezgiyi öğrenmeye” demiş…
Avrupa Eğitim Tarihi, eğitim alanında etkili olmuş birçok düşünür ve akımı özetleyen bir kitaptır. Burada, ayrıntılara inilmeden fakat eğitim tarihiyle ilgili olarak genel ve bütünlüklü bir fikir sunulmaktadır. Her şeyden önce eğitimin tek bir boyutunun olmadığı birbirini besleyen birçok aşamadan geçerek günümüze kadar nasıl geldiği tezi didaktik biçimde özetlenmektedir. Antikler, eğitimi beden ve ruhun kusursuz bir uyumu olarak görürlerdi.
17. yüzyılda Fénelon, eğitime erken yaşlarda başlanmasının önemi üzerinde durur. Yüksek yetenekli çocukları, psikolojik yönden doğru alışkanlıklar yoluyla erken yaşta sabırlı, dengeli, neşeli ve sakin tutumlu yapmak mümkündür. Eğer bu yapılmazsa, çocuklar bütün hayat boyunca kaprisli ve huysuz olurlar. Montaigne, geleneksel ukala öğretmen tipi ile öğretim sistemini eleştirir. İnsan okul için değil, yaşam için öğrenmelidir der. Ona göre insanın ahlâken iyi olması, bilgili olmasından daha önemlidir. İnsan Latince ve Yunanca öğrenmek yerine, bilge olmaya çalışmalıdır.
Fransız Devrimi'nin zorunlu gördüğü bu eğitim zümresel bir eğitim değil, genel insan eğitimidir. Buna göre, herkes, mensup olduğu sosyal ve ekonomik menşeine bakılmadan, eğitim ve öğretimde eşit haklara sahip kılınmış olmalıdır. Karşıt bir görüş olarak ise Rousseau, geleneksel eğitimi hiç beğenmemektedir. Mevcut eğitimin yetiştirdiği medenî insan (l'homme civil), kendi içerisinde son derece sarsılmış ve bozulmuş bir tiptir. Belki de en iyi tanımı Erasmus getirmiştir. Erasmus'a göre eğitim ve öğretim yoluyla ulaşılan asalet, doğuştan getirilen ve bayraklarla süslenen asaletten daha üstündür.
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.