Balık Nefesi insan olmanın bütün pencerelerinden bakıp en çarpıcı ruh hallerine tanıklık etmemizi, kendimizle yüzleşmemizi sağlıyor. Eylemlerden çok duyguların odağında bir dil şöleniyle baş başa, sürükleyici dünyalar kuruyor. Nil Sakman, sekiz öyküde farklı insanlık durumlarından yola çıkarak kalabalığa karşı yalnızlığı seçiyor.
Söylenmesi hiçbir şeyi değiştirmeyecek cümleleri içinde bir umut gibi büyütenler, kendini yollara vuranlar ve bütün bir edebiyat tarihinden beslenen karakterler yol arkadaşı oluyor. Aslolanın yol ve yolculuk, varılan yerin yeni yolculuklar için bir durak olduğuna inananların, bu düzenin kurallarına uyamayanların, kendi hayatlarının kahramanı olurken arkasında bıraktığı izlerle böbürlenmeden mütevazı bir dünya kuranların öyküleri.
Rüzgârın uğultusu, yaprağın hışırtısı, ırmağın çağıltısı insan sesine karışırken umutla, tutkuyla, inançla özlediğimiz uyum sayfaların arasından çıkıp ete kemiğe bürünüyor.
Nil Sakman, böyle de yaşayabilirdik, diyor. Böyle de yaşayabilirdik…
“Ölümün alametifarikası sükûttur, diye geçiyor aklından. Ölümün bulunduğu her yerde sükût da hazır bulunur. Önce ölüm yaklaşır, alır alacağını; ardından, kısa ya da uzun bir an; ama mutlaka sükût gelir. Yerküre üzerinde ne var ne yok hepsi susar. Çıt çıkmaz. Eğer bir araf varsa zamanı çelen, işte burası orasıdır.”
- Açıklama
Balık Nefesi insan olmanın bütün pencerelerinden bakıp en çarpıcı ruh hallerine tanıklık etmemizi, kendimizle yüzleşmemizi sağlıyor. Eylemlerden çok duyguların odağında bir dil şöleniyle baş başa, sürükleyici dünyalar kuruyor. Nil Sakman, sekiz öyküde farklı insanlık durumlarından yola çıkarak kalabalığa karşı yalnızlığı seçiyor.
Söylenmesi hiçbir şeyi değiştirmeyecek cümleleri içinde bir umut gibi büyütenler, kendini yollara vuranlar ve bütün bir edebiyat tarihinden beslenen karakterler yol arkadaşı oluyor. Aslolanın yol ve yolculuk, varılan yerin yeni yolculuklar için bir durak olduğuna inananların, bu düzenin kurallarına uyamayanların, kendi hayatlarının kahramanı olurken arkasında bıraktığı izlerle böbürlenmeden mütevazı bir dünya kuranların öyküleri.
Rüzgârın uğultusu, yaprağın hışırtısı, ırmağın çağıltısı insan sesine karışırken umutla, tutkuyla, inançla özlediğimiz uyum sayfaların arasından çıkıp ete kemiğe bürünüyor.
Nil Sakman, böyle de yaşayabilirdik, diyor. Böyle de yaşayabilirdik…
“Ölümün alametifarikası sükûttur, diye geçiyor aklından. Ölümün bulunduğu her yerde sükût da hazır bulunur. Önce ölüm yaklaşır, alır alacağını; ardından, kısa ya da uzun bir an; ama mutlaka sükût gelir. Yerküre üzerinde ne var ne yok hepsi susar. Çıt çıkmaz. Eğer bir araf varsa zamanı çelen, işte burası orasıdır.”
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.