Balkanlar ve Osmanlı DevletiMilliyetçilik ve Emperyalizm Yüzyılında
19. yüzyılda hızlanan ulusçuluk hareketleri içinde öne çıkan “Balkanlar. Balkan halklarına!” sloganı, kısa bir süre sonra Balkan halklarının “kendi geleceklerini kendilerinin belirlemesi mücadelesi” olmaktan çıkarak büyük devletlerin emperyalist çıkarları tarafından kullanılan bir siyasetin aracı haline getirildi. Emperyalist siyasetin karmaşık çıkar ilişkilerini güden Avrupa diplomasisi Balkanları, yapay olarak yalıtılmış parçalar şeklinde birbirleriyle çatışacak; kan ve gözyaşlarıyla sulanmış bu topraklarda bir arada yaşama koşullarını, değişik kültürlerin birlikteliğini ortadan kaldıracak biçimde böldü. Osmanlı İmparatorluğu'nun kesin çöküşüne giden yolda bir dönüm noktası olan Balkan Harbi, Birinci Dünya Savaşı öncesinde, “insan emeğinin birikmiş sonuçlarının” uğradığı talan ve bolca dökülen kanın yanı sıra, Avrupa devletlerinin aralarındaki hesaplaşmaya ve paylaşım savaşına hazırlık amacıyla, ürettikleri modern silahların da denendiği “kostümlü” bir provaydı. Nitekim imparatorluğun parçalanması da bu provanın ardından gelen gerçek oyunla yani Birinci Dünya Savaşı'yla birlikte tamamlanacaktı. Sacit Kutlu'nun Milliyetçilik ve Emperyalizm Yüzyılında Balkanlar ve Osmanlı Devleti adlı eseri geçmişi bir tarafa “atarken” tarihin her dönemde yeniden ve farklı koşullarda yorumlanmasının önemine işaret edip, tarih bilincinin sabit ve durağan olmadığını kanıtlıyor. Kitap aynı zamanda birçoğu ilk kez günışığına çıkan 300 kadar gravür, kartpostal ve fotokartla birlikte, Balkanlarda yaşananlarla ilgili “bellek tazeleme” işlevini de yerine getiriyor. Türkiye dünya coğrafyasında nerede duruyor? Bu bir siyasal coğrafya sorusudur. Petrol ve benzeri gerekçelerle 20. yüzyıl başlarından itibaren Orta Doğu denen bir coğrafya yaratılmış ve Türkiye İkinci Dünya Savaşı ertesi stratejik kaygılarla Orta Doğu'ya kaydırılmıştır. Günümüz Türkiyesi bu kimliği aşıp Avrupa'yla bütünleşme çabasındadır. Oysa Osmanlı Devleti Balkanlar üzerinden Viyana kapılarına dayanmış ve Doğu Avrupa'yı kuşatmıştır. Bu bağlamda Osmanlı'nın kaderi Balkanlar'da çizilmiştir. Osmanlı'nın beşeri sermayesinin önemli bir kısmı Balkan kökenlidir. Avrupa-i Osmanî uzun yıllar Osmanlı'nın omurgasını oluşturmuştur. Türkiye, Cumhuriyet'in ilk on yıllarında barışı Balkanlar'da aramıştır. Türkiye'nin geçmişi ile örtüşmesinin ötesinde Balkanlar dünya tarihini de şekillendiren bir coğrafyadır. Birinci ve İkinci Dünya Savaşını bir bütün olarak alacak olursak fitili ateşleyen Balkanlar olmuştur. Günümüz Balkanları Avrupa'nın çözümsüz kaldığı bir coğrafya olmayı sürdürmektedir. Tüm bu gerçeklerin gerisinde Balkanlar'ın geçmişi yatmaktadır. Sacit Kutlu'nun bu çalışması bize bu denli karmaşık bir yapının, bir Osmanlı toprağının dününe ışık tutuyor. Geniş bir zaman perspektifiyle soruna eğilen Sacit Kutlu bizlere Balkanlar'ın çok yönlü gerçeğini bir kez daha anımsatıyor.
- Açıklama
19. yüzyılda hızlanan ulusçuluk hareketleri içinde öne çıkan “Balkanlar. Balkan halklarına!” sloganı, kısa bir süre sonra Balkan halklarının “kendi geleceklerini kendilerinin belirlemesi mücadelesi” olmaktan çıkarak büyük devletlerin emperyalist çıkarları tarafından kullanılan bir siyasetin aracı haline getirildi. Emperyalist siyasetin karmaşık çıkar ilişkilerini güden Avrupa diplomasisi Balkanları, yapay olarak yalıtılmış parçalar şeklinde birbirleriyle çatışacak; kan ve gözyaşlarıyla sulanmış bu topraklarda bir arada yaşama koşullarını, değişik kültürlerin birlikteliğini ortadan kaldıracak biçimde böldü. Osmanlı İmparatorluğu'nun kesin çöküşüne giden yolda bir dönüm noktası olan Balkan Harbi, Birinci Dünya Savaşı öncesinde, “insan emeğinin birikmiş sonuçlarının” uğradığı talan ve bolca dökülen kanın yanı sıra, Avrupa devletlerinin aralarındaki hesaplaşmaya ve paylaşım savaşına hazırlık amacıyla, ürettikleri modern silahların da denendiği “kostümlü” bir provaydı. Nitekim imparatorluğun parçalanması da bu provanın ardından gelen gerçek oyunla yani Birinci Dünya Savaşı'yla birlikte tamamlanacaktı. Sacit Kutlu'nun Milliyetçilik ve Emperyalizm Yüzyılında Balkanlar ve Osmanlı Devleti adlı eseri geçmişi bir tarafa “atarken” tarihin her dönemde yeniden ve farklı koşullarda yorumlanmasının önemine işaret edip, tarih bilincinin sabit ve durağan olmadığını kanıtlıyor. Kitap aynı zamanda birçoğu ilk kez günışığına çıkan 300 kadar gravür, kartpostal ve fotokartla birlikte, Balkanlarda yaşananlarla ilgili “bellek tazeleme” işlevini de yerine getiriyor. Türkiye dünya coğrafyasında nerede duruyor? Bu bir siyasal coğrafya sorusudur. Petrol ve benzeri gerekçelerle 20. yüzyıl başlarından itibaren Orta Doğu denen bir coğrafya yaratılmış ve Türkiye İkinci Dünya Savaşı ertesi stratejik kaygılarla Orta Doğu'ya kaydırılmıştır. Günümüz Türkiyesi bu kimliği aşıp Avrupa'yla bütünleşme çabasındadır. Oysa Osmanlı Devleti Balkanlar üzerinden Viyana kapılarına dayanmış ve Doğu Avrupa'yı kuşatmıştır. Bu bağlamda Osmanlı'nın kaderi Balkanlar'da çizilmiştir. Osmanlı'nın beşeri sermayesinin önemli bir kısmı Balkan kökenlidir. Avrupa-i Osmanî uzun yıllar Osmanlı'nın omurgasını oluşturmuştur. Türkiye, Cumhuriyet'in ilk on yıllarında barışı Balkanlar'da aramıştır. Türkiye'nin geçmişi ile örtüşmesinin ötesinde Balkanlar dünya tarihini de şekillendiren bir coğrafyadır. Birinci ve İkinci Dünya Savaşını bir bütün olarak alacak olursak fitili ateşleyen Balkanlar olmuştur. Günümüz Balkanları Avrupa'nın çözümsüz kaldığı bir coğrafya olmayı sürdürmektedir. Tüm bu gerçeklerin gerisinde Balkanlar'ın geçmişi yatmaktadır. Sacit Kutlu'nun bu çalışması bize bu denli karmaşık bir yapının, bir Osmanlı toprağının dününe ışık tutuyor. Geniş bir zaman perspektifiyle soruna eğilen Sacit Kutlu bizlere Balkanlar'ın çok yönlü gerçeğini bir kez daha anımsatıyor.
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.