Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9789756065068
Boyut
160-235
Sayfa Sayısı
328
Basım Yeri
İstanbul
Baskı
1
Basım Tarihi
2005-11
Kapak Türü
Karton
Kağıt Türü
2. Hamur
Dili
Türkçe
9789756065068
394990
https://www.kitapburada.com/kitap/baris-kopruleri
Barış Köprüleri Dünyaya Açılan Türk Okulları
8.00
Dünya'ya açılan Türk Okulları ve onun arkasındaki düşünce ve kitlesel destek bize, bu yeni dünyada Şu çılgın Türkler adına çok şeyler söylüyor. Çağları aşan bir mefkurenin ilmek ilmek dokunuşunun öyküsüne, yapıp edenlerin tevazuuyla saklanma çabalarına rağmen ayan beyan görünüyor.
Ortada insanlık için inşa edilmiş Türk tarzı bir eğitim modeli var. O model, hangi ülkeye, hangi sisteme, hangi coğrafyaya, hangi kıtaya, hangi insanlara gitmişse hepsinde aynı ilgiyle, aynı sevgiyle karşılanmış. Hepsinde de aynı başarıyı yakalamış, aynı heyecanı oluşturmuş.
Daha gençliğinin baharında binlerce insan, kimisi taze duvaklı gelinle birlikte merkezine 'insan sevgisi'ni yerleştirdiği o mefkure için yurdundan yuvasından uçup gitmiş. Bu milletin darda kalana el uzattığı, o tarihi tablolarından ve dinamizminden beslenen günümüzün kara sevdalıları, tarihi o tabloyu sanki bu milletin tekelindeymişçesine bir kere daha canlandırmaya koyulurlar.
On beş yıl gibi kısa bir sürede, o büyük düşünce, o büyük eğitim hareketi, sevginin gücüyle, rengi, dini, dili ne olursa olsun insanı sevmeyi sevda haline getiren ve bunu hayatın rutini olarak içselleştiren kahramanların omuzlarında dünyanın dört bir yanına dağılmıştır. Siz ülkelere gidip, o gençleri, o öğretmenleri, sınıfta, koridorlarda, yönetici odasında ya da veli ziyaretinde görüp de hayranlıkla takdir etmeye kalktığınızda karşınızda mahcubiyetten ter döken, sizin sena edici sözlerinizden kaçmak isteyen insanları görürsünüz. Çünkü onlar bu işi yeme içme gibi tabii bir iş haline getirmiş, kendi seciyelerin gereğini yapıyorlar. Çoğu zaman bu taktirlere bir anlam veremiyorlar. Çünkü başka türlü bir hayatı hiç düşünmemişler, kendilerini bu eğitim hizmetine, insanlığa adamışlar.
Tarih onlara böylesine bir evrensel misyon yüklemiş. Çünkü onlar da, bu okullarda bir tarih yazıldığının farkındalar. Dil götürüyorlar, anlayış götürüyorlar, kültür götürüyorlar. Türkiye küresel sürece en büyük katkıyı bu okullarla veriyor. Bu eğitim hareketi, Türkiyeli kalarak dünyayı Türkiye'ye, Türkiye'yi de dünyaya taşıyor. Orada sürekli işleyen, üzerinden her iki istikamette de yolcuları olan bir köprü var. Mevlana örneğinde olduğu gibi bir ağına Türkiye'ye koyup sabitlemiş, diğer ayağıyla tüm dünyayı dolaşıyor.
O köprü 1990'lı yıllarda ilk defa Azerbaycan'a kurulmuştu. Bu hareket dışarıda ilk okulunu Bakü'de açmıştı.
1990'lı yıların başı. Rusya Federasyonu dağılma sürecindedir. Federasyona bağlı yarı bağımlı ülkeler bağımsızlık sürecine girerler. En başta Azerbaycan vardır. Olayın canlı tanığı olan Ali Bayram, o tarihlerde Erzurum'da görev yapmaktadır. Azerbaycan bağımsızlık mücadelesini verirken, Nahcivan'da kıtlık hat safhaya varır. Ali Bayram yardım için Azarbeycan Başbakanı İbrahim Bey'le temasa geçer. Başbakan; telefonda bu işi halletmemiz zor. Durumu Haydar Aliyev cenaplarına da anlattım. Kanaati sizin Aralık sınırına gelmeniz ve orada bu işi konuşmamızdır der. Belirlenen tarihte Ali Bayram oradadır. Ali Bayramın aklına, Cumhurbaşkanı Turgut Özal'dan dinlediği bir proje gelir, Kars'ın Aralık ilçesinden öte tarafa, Aras Nehri üzerine Hasret Köprüsü yapılacaktır... Nehrin en dar yerinde iki kıyıda insanlar beklerler. Ancak küçük bir kayıkla karşıdan karşıya geçiş sağlanmaktadır. Ali Bayram, o kayıkla karşıya geçer. Ali Bayram, ihtiyaçlarınızı söyleyin, bizim milletimiz vefalıdır, duyarlıdır, kendisi tok olduğu halde komşusunun aç yatmasına asla tahammül etmez... der ve geri döner. Yardımlar hızla toplanır.
Haydar Aliyev, Aras Nehrini o en dar yerine, hem yardımların Nahcivan'a ulaştırılması hem de iki ülke arasındaki dostluğun sembolü olması için bir köprü yapmaya karar verir. Köprü yapılır ve açılışını Ali Bayram'la birlikte yapacaklardır... Köprünü iki uçunda binlerce insan heyecanla açılış için beklemektedir. Aralık tarafında asker barikat kurar, karşıdan gelişleri keser, açılısı köprünü ortasında kurdele keserek yapın der. Ali Bayram köprüyü geçip, Aliyev'in yanına gider ve durumu anlatır. Maden izin vermiyorlar, gidip kurdeleyi kesip köprüyü açalım. Gerisine bakarız der. Köprünün ortasında birlikte kurdeleyi keserler, fakat halk iki taraftan köprüye ilerlerler... Köprü sallanmaya başlar. Bazı tahtaları sökülür. Aliyev ve Ali Bayram düşmemek için birbirlerine sarılırlar. Aliyev, Ali Bayram, endişe etme, ikimiz bu iki milletin kavuşması için gösterdiğimiz çabadan dolayı düşersek de düşelim. İki Ali feda olsun bu halkın dostluğuna, hasretinin bitmesine... der. Güç bela iki Ali, Türkiye tarafına geçerler. Aliyev'in komutana da bir çift lafı vardır: Albay, askerin geri çek. Buraya kalmaya gelmedik. Bu halk, hasretle yanıyor, gözlerin uyku girmiyor, vatan toprağını öpüp koklamak için. Biz süngüyü yetmiş yıl gördük, birde sizden mi görmeliydik. Merak etme, toprağı öptükten sonra gideceğiz... Asker geri çekilir ve toprak hasretle, öpülüp koklanır...
O Hasret Köprüsünden, geldikleri gibi dönüp giderler... Onları Türkiye'den yardım götüren konvoylar izler...
Kısa sürede Hasret Köprüsü'nden Eğitim Köprüsüne bir yol açılır. Bakü'de atılan sağlam temeller, yere sağlam basan köprü ayakları yeni köprülere yıllar içinde model olur. Ve o köprüler şimdilerde 90 ülkede, 300'ü aşmıştır.
O köprülerden sık sık gelip geçen Türk aydını, bugünde o yolun genç eğitimcilerine kendi ışıklarını tutuyorlar. Bu, çaplı eğitim meşalesinin her yerden gözükmesi ve ateşinin hiç sönmemesi için 'gayret' diyorlar. O köprüden yıllardır dünya milletleri de geçiyorlar.
Batarsak birlikte batalım diyenlerin sayısı her geçen gün artıyor.
Şu Çılgın Türklerin gençleri de bir tek cümleyle cevap veriyorlar bu samimi sese:
Kurtulursak birlikte kurtulalım...
Elinizdeki kitaptan çıkacak evrensel bir ses bu.
Barış Köprüleri ile sizi baş başa bırakırken, başta bu küresel barış ve eğitim hamlesine fikir mimarlığı yapan Muhterem M. F. Gülen'e; bu kurumlardan her türlü desteği esirgemeyen 21. yüzyılın alperen- gönüllü iş adamlarına; fedakar ve çilekeş eğitim kadrolarına; bu akademik entelektüel çalışmanın editörleri Sayın Prof. Dr. İlber Ortaylı ve Prof. Dr. Toktamış Ateş Hocalarımıza gönülden teşekkürlerimizi ve minnetlerimizi sunmayı bir görev addederiz.
Ufuk Kitap
Ortada insanlık için inşa edilmiş Türk tarzı bir eğitim modeli var. O model, hangi ülkeye, hangi sisteme, hangi coğrafyaya, hangi kıtaya, hangi insanlara gitmişse hepsinde aynı ilgiyle, aynı sevgiyle karşılanmış. Hepsinde de aynı başarıyı yakalamış, aynı heyecanı oluşturmuş.
Daha gençliğinin baharında binlerce insan, kimisi taze duvaklı gelinle birlikte merkezine 'insan sevgisi'ni yerleştirdiği o mefkure için yurdundan yuvasından uçup gitmiş. Bu milletin darda kalana el uzattığı, o tarihi tablolarından ve dinamizminden beslenen günümüzün kara sevdalıları, tarihi o tabloyu sanki bu milletin tekelindeymişçesine bir kere daha canlandırmaya koyulurlar.
On beş yıl gibi kısa bir sürede, o büyük düşünce, o büyük eğitim hareketi, sevginin gücüyle, rengi, dini, dili ne olursa olsun insanı sevmeyi sevda haline getiren ve bunu hayatın rutini olarak içselleştiren kahramanların omuzlarında dünyanın dört bir yanına dağılmıştır. Siz ülkelere gidip, o gençleri, o öğretmenleri, sınıfta, koridorlarda, yönetici odasında ya da veli ziyaretinde görüp de hayranlıkla takdir etmeye kalktığınızda karşınızda mahcubiyetten ter döken, sizin sena edici sözlerinizden kaçmak isteyen insanları görürsünüz. Çünkü onlar bu işi yeme içme gibi tabii bir iş haline getirmiş, kendi seciyelerin gereğini yapıyorlar. Çoğu zaman bu taktirlere bir anlam veremiyorlar. Çünkü başka türlü bir hayatı hiç düşünmemişler, kendilerini bu eğitim hizmetine, insanlığa adamışlar.
Tarih onlara böylesine bir evrensel misyon yüklemiş. Çünkü onlar da, bu okullarda bir tarih yazıldığının farkındalar. Dil götürüyorlar, anlayış götürüyorlar, kültür götürüyorlar. Türkiye küresel sürece en büyük katkıyı bu okullarla veriyor. Bu eğitim hareketi, Türkiyeli kalarak dünyayı Türkiye'ye, Türkiye'yi de dünyaya taşıyor. Orada sürekli işleyen, üzerinden her iki istikamette de yolcuları olan bir köprü var. Mevlana örneğinde olduğu gibi bir ağına Türkiye'ye koyup sabitlemiş, diğer ayağıyla tüm dünyayı dolaşıyor.
O köprü 1990'lı yıllarda ilk defa Azerbaycan'a kurulmuştu. Bu hareket dışarıda ilk okulunu Bakü'de açmıştı.
1990'lı yıların başı. Rusya Federasyonu dağılma sürecindedir. Federasyona bağlı yarı bağımlı ülkeler bağımsızlık sürecine girerler. En başta Azerbaycan vardır. Olayın canlı tanığı olan Ali Bayram, o tarihlerde Erzurum'da görev yapmaktadır. Azerbaycan bağımsızlık mücadelesini verirken, Nahcivan'da kıtlık hat safhaya varır. Ali Bayram yardım için Azarbeycan Başbakanı İbrahim Bey'le temasa geçer. Başbakan; telefonda bu işi halletmemiz zor. Durumu Haydar Aliyev cenaplarına da anlattım. Kanaati sizin Aralık sınırına gelmeniz ve orada bu işi konuşmamızdır der. Belirlenen tarihte Ali Bayram oradadır. Ali Bayramın aklına, Cumhurbaşkanı Turgut Özal'dan dinlediği bir proje gelir, Kars'ın Aralık ilçesinden öte tarafa, Aras Nehri üzerine Hasret Köprüsü yapılacaktır... Nehrin en dar yerinde iki kıyıda insanlar beklerler. Ancak küçük bir kayıkla karşıdan karşıya geçiş sağlanmaktadır. Ali Bayram, o kayıkla karşıya geçer. Ali Bayram, ihtiyaçlarınızı söyleyin, bizim milletimiz vefalıdır, duyarlıdır, kendisi tok olduğu halde komşusunun aç yatmasına asla tahammül etmez... der ve geri döner. Yardımlar hızla toplanır.
Haydar Aliyev, Aras Nehrini o en dar yerine, hem yardımların Nahcivan'a ulaştırılması hem de iki ülke arasındaki dostluğun sembolü olması için bir köprü yapmaya karar verir. Köprü yapılır ve açılışını Ali Bayram'la birlikte yapacaklardır... Köprünü iki uçunda binlerce insan heyecanla açılış için beklemektedir. Aralık tarafında asker barikat kurar, karşıdan gelişleri keser, açılısı köprünü ortasında kurdele keserek yapın der. Ali Bayram köprüyü geçip, Aliyev'in yanına gider ve durumu anlatır. Maden izin vermiyorlar, gidip kurdeleyi kesip köprüyü açalım. Gerisine bakarız der. Köprünün ortasında birlikte kurdeleyi keserler, fakat halk iki taraftan köprüye ilerlerler... Köprü sallanmaya başlar. Bazı tahtaları sökülür. Aliyev ve Ali Bayram düşmemek için birbirlerine sarılırlar. Aliyev, Ali Bayram, endişe etme, ikimiz bu iki milletin kavuşması için gösterdiğimiz çabadan dolayı düşersek de düşelim. İki Ali feda olsun bu halkın dostluğuna, hasretinin bitmesine... der. Güç bela iki Ali, Türkiye tarafına geçerler. Aliyev'in komutana da bir çift lafı vardır: Albay, askerin geri çek. Buraya kalmaya gelmedik. Bu halk, hasretle yanıyor, gözlerin uyku girmiyor, vatan toprağını öpüp koklamak için. Biz süngüyü yetmiş yıl gördük, birde sizden mi görmeliydik. Merak etme, toprağı öptükten sonra gideceğiz... Asker geri çekilir ve toprak hasretle, öpülüp koklanır...
O Hasret Köprüsünden, geldikleri gibi dönüp giderler... Onları Türkiye'den yardım götüren konvoylar izler...
Kısa sürede Hasret Köprüsü'nden Eğitim Köprüsüne bir yol açılır. Bakü'de atılan sağlam temeller, yere sağlam basan köprü ayakları yeni köprülere yıllar içinde model olur. Ve o köprüler şimdilerde 90 ülkede, 300'ü aşmıştır.
O köprülerden sık sık gelip geçen Türk aydını, bugünde o yolun genç eğitimcilerine kendi ışıklarını tutuyorlar. Bu, çaplı eğitim meşalesinin her yerden gözükmesi ve ateşinin hiç sönmemesi için 'gayret' diyorlar. O köprüden yıllardır dünya milletleri de geçiyorlar.
Batarsak birlikte batalım diyenlerin sayısı her geçen gün artıyor.
Şu Çılgın Türklerin gençleri de bir tek cümleyle cevap veriyorlar bu samimi sese:
Kurtulursak birlikte kurtulalım...
Elinizdeki kitaptan çıkacak evrensel bir ses bu.
Barış Köprüleri ile sizi baş başa bırakırken, başta bu küresel barış ve eğitim hamlesine fikir mimarlığı yapan Muhterem M. F. Gülen'e; bu kurumlardan her türlü desteği esirgemeyen 21. yüzyılın alperen- gönüllü iş adamlarına; fedakar ve çilekeş eğitim kadrolarına; bu akademik entelektüel çalışmanın editörleri Sayın Prof. Dr. İlber Ortaylı ve Prof. Dr. Toktamış Ateş Hocalarımıza gönülden teşekkürlerimizi ve minnetlerimizi sunmayı bir görev addederiz.
Ufuk Kitap
- Açıklama
- Dünya'ya açılan Türk Okulları ve onun arkasındaki düşünce ve kitlesel destek bize, bu yeni dünyada Şu çılgın Türkler adına çok şeyler söylüyor. Çağları aşan bir mefkurenin ilmek ilmek dokunuşunun öyküsüne, yapıp edenlerin tevazuuyla saklanma çabalarına rağmen ayan beyan görünüyor.
Ortada insanlık için inşa edilmiş Türk tarzı bir eğitim modeli var. O model, hangi ülkeye, hangi sisteme, hangi coğrafyaya, hangi kıtaya, hangi insanlara gitmişse hepsinde aynı ilgiyle, aynı sevgiyle karşılanmış. Hepsinde de aynı başarıyı yakalamış, aynı heyecanı oluşturmuş.
Daha gençliğinin baharında binlerce insan, kimisi taze duvaklı gelinle birlikte merkezine 'insan sevgisi'ni yerleştirdiği o mefkure için yurdundan yuvasından uçup gitmiş. Bu milletin darda kalana el uzattığı, o tarihi tablolarından ve dinamizminden beslenen günümüzün kara sevdalıları, tarihi o tabloyu sanki bu milletin tekelindeymişçesine bir kere daha canlandırmaya koyulurlar.
On beş yıl gibi kısa bir sürede, o büyük düşünce, o büyük eğitim hareketi, sevginin gücüyle, rengi, dini, dili ne olursa olsun insanı sevmeyi sevda haline getiren ve bunu hayatın rutini olarak içselleştiren kahramanların omuzlarında dünyanın dört bir yanına dağılmıştır. Siz ülkelere gidip, o gençleri, o öğretmenleri, sınıfta, koridorlarda, yönetici odasında ya da veli ziyaretinde görüp de hayranlıkla takdir etmeye kalktığınızda karşınızda mahcubiyetten ter döken, sizin sena edici sözlerinizden kaçmak isteyen insanları görürsünüz. Çünkü onlar bu işi yeme içme gibi tabii bir iş haline getirmiş, kendi seciyelerin gereğini yapıyorlar. Çoğu zaman bu taktirlere bir anlam veremiyorlar. Çünkü başka türlü bir hayatı hiç düşünmemişler, kendilerini bu eğitim hizmetine, insanlığa adamışlar.
Tarih onlara böylesine bir evrensel misyon yüklemiş. Çünkü onlar da, bu okullarda bir tarih yazıldığının farkındalar. Dil götürüyorlar, anlayış götürüyorlar, kültür götürüyorlar. Türkiye küresel sürece en büyük katkıyı bu okullarla veriyor. Bu eğitim hareketi, Türkiyeli kalarak dünyayı Türkiye'ye, Türkiye'yi de dünyaya taşıyor. Orada sürekli işleyen, üzerinden her iki istikamette de yolcuları olan bir köprü var. Mevlana örneğinde olduğu gibi bir ağına Türkiye'ye koyup sabitlemiş, diğer ayağıyla tüm dünyayı dolaşıyor.
O köprü 1990'lı yıllarda ilk defa Azerbaycan'a kurulmuştu. Bu hareket dışarıda ilk okulunu Bakü'de açmıştı.
1990'lı yıların başı. Rusya Federasyonu dağılma sürecindedir. Federasyona bağlı yarı bağımlı ülkeler bağımsızlık sürecine girerler. En başta Azerbaycan vardır. Olayın canlı tanığı olan Ali Bayram, o tarihlerde Erzurum'da görev yapmaktadır. Azerbaycan bağımsızlık mücadelesini verirken, Nahcivan'da kıtlık hat safhaya varır. Ali Bayram yardım için Azarbeycan Başbakanı İbrahim Bey'le temasa geçer. Başbakan; telefonda bu işi halletmemiz zor. Durumu Haydar Aliyev cenaplarına da anlattım. Kanaati sizin Aralık sınırına gelmeniz ve orada bu işi konuşmamızdır der. Belirlenen tarihte Ali Bayram oradadır. Ali Bayramın aklına, Cumhurbaşkanı Turgut Özal'dan dinlediği bir proje gelir, Kars'ın Aralık ilçesinden öte tarafa, Aras Nehri üzerine Hasret Köprüsü yapılacaktır... Nehrin en dar yerinde iki kıyıda insanlar beklerler. Ancak küçük bir kayıkla karşıdan karşıya geçiş sağlanmaktadır. Ali Bayram, o kayıkla karşıya geçer. Ali Bayram, ihtiyaçlarınızı söyleyin, bizim milletimiz vefalıdır, duyarlıdır, kendisi tok olduğu halde komşusunun aç yatmasına asla tahammül etmez... der ve geri döner. Yardımlar hızla toplanır.
Haydar Aliyev, Aras Nehrini o en dar yerine, hem yardımların Nahcivan'a ulaştırılması hem de iki ülke arasındaki dostluğun sembolü olması için bir köprü yapmaya karar verir. Köprü yapılır ve açılışını Ali Bayram'la birlikte yapacaklardır... Köprünü iki uçunda binlerce insan heyecanla açılış için beklemektedir. Aralık tarafında asker barikat kurar, karşıdan gelişleri keser, açılısı köprünü ortasında kurdele keserek yapın der. Ali Bayram köprüyü geçip, Aliyev'in yanına gider ve durumu anlatır. Maden izin vermiyorlar, gidip kurdeleyi kesip köprüyü açalım. Gerisine bakarız der. Köprünün ortasında birlikte kurdeleyi keserler, fakat halk iki taraftan köprüye ilerlerler... Köprü sallanmaya başlar. Bazı tahtaları sökülür. Aliyev ve Ali Bayram düşmemek için birbirlerine sarılırlar. Aliyev, Ali Bayram, endişe etme, ikimiz bu iki milletin kavuşması için gösterdiğimiz çabadan dolayı düşersek de düşelim. İki Ali feda olsun bu halkın dostluğuna, hasretinin bitmesine... der. Güç bela iki Ali, Türkiye tarafına geçerler. Aliyev'in komutana da bir çift lafı vardır: Albay, askerin geri çek. Buraya kalmaya gelmedik. Bu halk, hasretle yanıyor, gözlerin uyku girmiyor, vatan toprağını öpüp koklamak için. Biz süngüyü yetmiş yıl gördük, birde sizden mi görmeliydik. Merak etme, toprağı öptükten sonra gideceğiz... Asker geri çekilir ve toprak hasretle, öpülüp koklanır...
O Hasret Köprüsünden, geldikleri gibi dönüp giderler... Onları Türkiye'den yardım götüren konvoylar izler...
Kısa sürede Hasret Köprüsü'nden Eğitim Köprüsüne bir yol açılır. Bakü'de atılan sağlam temeller, yere sağlam basan köprü ayakları yeni köprülere yıllar içinde model olur. Ve o köprüler şimdilerde 90 ülkede, 300'ü aşmıştır.
O köprülerden sık sık gelip geçen Türk aydını, bugünde o yolun genç eğitimcilerine kendi ışıklarını tutuyorlar. Bu, çaplı eğitim meşalesinin her yerden gözükmesi ve ateşinin hiç sönmemesi için 'gayret' diyorlar. O köprüden yıllardır dünya milletleri de geçiyorlar.
Batarsak birlikte batalım diyenlerin sayısı her geçen gün artıyor.
Şu Çılgın Türklerin gençleri de bir tek cümleyle cevap veriyorlar bu samimi sese:
Kurtulursak birlikte kurtulalım...
Elinizdeki kitaptan çıkacak evrensel bir ses bu.
Barış Köprüleri ile sizi baş başa bırakırken, başta bu küresel barış ve eğitim hamlesine fikir mimarlığı yapan Muhterem M. F. Gülen'e; bu kurumlardan her türlü desteği esirgemeyen 21. yüzyılın alperen- gönüllü iş adamlarına; fedakar ve çilekeş eğitim kadrolarına; bu akademik entelektüel çalışmanın editörleri Sayın Prof. Dr. İlber Ortaylı ve Prof. Dr. Toktamış Ateş Hocalarımıza gönülden teşekkürlerimizi ve minnetlerimizi sunmayı bir görev addederiz.
Ufuk Kitap
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.