Belki Bir Gün Dönerim
Kostas Emilios Tsolakidis, Lozan Antlaşması hükümleri gereğince gerçekleştirilen Mübadele'nin kurbanlarından sadece biri. Kayseri'nin Zincirdere köyünden koparılıp, annesi ve anneannesiyle birlikte adı tanıdık ama kendisi yabancı bir ülkeye, Yunanistan'a göçe zorlanan bir mübadil... Bundan dolayı, doğduğu topraklara ve sevdiği insanlara duyduğu özlemi büyüterek yaşamış ömrü boyunca. Hayatının son demlerinde de, yaşadıklarını kâğıda dökmüş.
İşte bu kitapta, öncelikle 1914-1922 yılları arasında yaşanan trajik olaylara yer veriyor K. Tsolakidis. Mübadele döneminde Türk halkının onlara nasıl dostça davrandığından, yılların emeğiyle edindikleri servetlerini nasıl çift tabanlı tavalarla Yunanistan'a geçirdiklerinden, geride bıraktıkları topraklarının ve evlerinin kısa sürede nasıl bir harabeye dönüştürüldüğünden bahsediyor. Ayrıca, günlük hayatın çekişmelerinin, yersiz hasetlerin ve iletişimsizliğin bir insanın hayatını nasıl karartabileceğini
gözler önüne seriyor tanıklık ettiği olaylarla.
Anadolu ruhuna sahip bir kişinin tatlı ama iğneleyici üslubuyla, çocukluğuna ve gençliğine dair zaman zaman ciddi, zaman zaman edepsiz, zaman zaman da eğlendirici hikâyeler anlatıyor. Göçü yaşayan son Mikrasyalılardan biri olarak, sözcüklerle Mikrasya'nın resmini çiziyor.
Kapadokya'nın güzelliklerini görmüş, İkinci Dünya Savaşı'na katılmış, Mübadele'ye ve faşizm felaketine bizzat tanıklık etmiş K. Tsolakidis bütün yaşadıklarını, kendisinin de söylediği gibi, yarı şaka yarı ciddi bir dille anlatıyor bu kitapta. Bir hayattan yola çıkarak, yaşanan tüm acılara ortak olmak ve barışa bir mum yakmak adına...
- Açıklama
Kostas Emilios Tsolakidis, Lozan Antlaşması hükümleri gereğince gerçekleştirilen Mübadele'nin kurbanlarından sadece biri. Kayseri'nin Zincirdere köyünden koparılıp, annesi ve anneannesiyle birlikte adı tanıdık ama kendisi yabancı bir ülkeye, Yunanistan'a göçe zorlanan bir mübadil... Bundan dolayı, doğduğu topraklara ve sevdiği insanlara duyduğu özlemi büyüterek yaşamış ömrü boyunca. Hayatının son demlerinde de, yaşadıklarını kâğıda dökmüş.
İşte bu kitapta, öncelikle 1914-1922 yılları arasında yaşanan trajik olaylara yer veriyor K. Tsolakidis. Mübadele döneminde Türk halkının onlara nasıl dostça davrandığından, yılların emeğiyle edindikleri servetlerini nasıl çift tabanlı tavalarla Yunanistan'a geçirdiklerinden, geride bıraktıkları topraklarının ve evlerinin kısa sürede nasıl bir harabeye dönüştürüldüğünden bahsediyor. Ayrıca, günlük hayatın çekişmelerinin, yersiz hasetlerin ve iletişimsizliğin bir insanın hayatını nasıl karartabileceğini
gözler önüne seriyor tanıklık ettiği olaylarla.Anadolu ruhuna sahip bir kişinin tatlı ama iğneleyici üslubuyla, çocukluğuna ve gençliğine dair zaman zaman ciddi, zaman zaman edepsiz, zaman zaman da eğlendirici hikâyeler anlatıyor. Göçü yaşayan son Mikrasyalılardan biri olarak, sözcüklerle Mikrasya'nın resmini çiziyor.
Kapadokya'nın güzelliklerini görmüş, İkinci Dünya Savaşı'na katılmış, Mübadele'ye ve faşizm felaketine bizzat tanıklık etmiş K. Tsolakidis bütün yaşadıklarını, kendisinin de söylediği gibi, yarı şaka yarı ciddi bir dille anlatıyor bu kitapta. Bir hayattan yola çıkarak, yaşanan tüm acılara ortak olmak ve barışa bir mum yakmak adına...
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.