%35
Bir Dersim Hikayesi %15 indirimli Turan Uysal
Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9786059038232
Boyut
13.50x21.00
Sayfa Sayısı
174
Basım Yeri
İstanbul
Baskı
2
Basım Tarihi
2015-09
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
2. Hamur
Dili
Türkçe

Bir Dersim Hikayesi : Kül ve DumanKül ve Duman

Yazar: Turan Uysal
Yayınevi : Ceylan Yayınları
34,00TL
22,10TL
%35
Satışta değil
9786059038232
613060
Bir Dersim Hikayesi : Kül ve Duman
Bir Dersim Hikayesi : Kül ve Duman Kül ve Duman
22.10

Diyarı Dersim, Osmanlı zamanında bile bu kadar çok askere tanıklık etmemişti. Yıl 1937'ydi ve dağ taş gökten yağmışcasına, yerden bitmişçesine asker doluydu. Osmanlı'yı, Birinci Cihan Harbini görüp de hala nefes alıp verenler büyük bir şaşkınlık içinde “Neler oluyor, biz çok şey yaşadık da böylesini ne gördük ne duyduk" dediler. Sadece asker mi, top vardı, tüfek vardı; Munzur'un, Aliboğaz'ın semalarında ise tayyareler uçuyordu. Puslu şafakların ılık yeline karışarak gümbürdeyen davul sesleri değildi, top ve tüfek sesleriydi. Her yanı, insan ayağı değmemiş en kuytu ormanları bile, git gide derin bir korku sarıyordu. Çok geçmeden çatışma haberleri gelmeye başladı. Bıçak kemiğe dayanınca Dersimli, çoluğunu çocuğunu geride bırakıp çareyi silaha sarılmakta buldu. Kadın, erkek, genç, yaşlı... Zulme boyun eğmeyip de direnmeye ahdedenler... Sayıları çoğaldıkça çoğaldı... Bunlar, ata toprağı Haydaranları, Demenanları, Akvanos'u, Agvasor'u, Zaxge'yi, Sultan Baba'nın heybetli zirvelerini kendilerine mesken tuttular. “Sizin topunuz, tayyareleriniz varsa bizim de düşmanların girip de diz çöktüremediği, Pirlerimiz gibi vakur, başı dik dağlarımız var" dediler...

  • Açıklama
    • Diyarı Dersim, Osmanlı zamanında bile bu kadar çok askere tanıklık etmemişti. Yıl 1937'ydi ve dağ taş gökten yağmışcasına, yerden bitmişçesine asker doluydu. Osmanlı'yı, Birinci Cihan Harbini görüp de hala nefes alıp verenler büyük bir şaşkınlık içinde “Neler oluyor, biz çok şey yaşadık da böylesini ne gördük ne duyduk" dediler. Sadece asker mi, top vardı, tüfek vardı; Munzur'un, Aliboğaz'ın semalarında ise tayyareler uçuyordu. Puslu şafakların ılık yeline karışarak gümbürdeyen davul sesleri değildi, top ve tüfek sesleriydi. Her yanı, insan ayağı değmemiş en kuytu ormanları bile, git gide derin bir korku sarıyordu. Çok geçmeden çatışma haberleri gelmeye başladı. Bıçak kemiğe dayanınca Dersimli, çoluğunu çocuğunu geride bırakıp çareyi silaha sarılmakta buldu. Kadın, erkek, genç, yaşlı... Zulme boyun eğmeyip de direnmeye ahdedenler... Sayıları çoğaldıkça çoğaldı... Bunlar, ata toprağı Haydaranları, Demenanları, Akvanos'u, Agvasor'u, Zaxge'yi, Sultan Baba'nın heybetli zirvelerini kendilerine mesken tuttular. “Sizin topunuz, tayyareleriniz varsa bizim de düşmanların girip de diz çöktüremediği, Pirlerimiz gibi vakur, başı dik dağlarımız var" dediler...

  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.
Kapat