%30
Bir Şehrin Hayatına Dokunan Adam Tolga Aydoğan
Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9789944264723
Boyut
13.50x21.00
Sayfa Sayısı
375
Basım Yeri
İstanbul
Baskı
1
Basım Tarihi
2016
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
2. Hamur
Dili
Türkçe

Bir Şehrin Hayatına Dokunan AdamSelahattin Duman'ın Önsüzü ve Derlemesiyle

Yayınevi : Denizler Kitabevi
40,00TL
28,00TL
%30
Satışta değil
9789944264723
783994
Bir Şehrin Hayatına Dokunan Adam
Bir Şehrin Hayatına Dokunan Adam Selahattin Duman'ın Önsüzü ve Derlemesiyle
28.00

İstanbul'un Taşradaki Kültür Elçisi...

Anadolu binlerce yıldır çeşitli medeniyetlere kucak açmış bir coğrafyadır. Bu coğrafya içerisinde birçok kavimin kültürü, folkloru, gelenekleri bu topraklara sinip harmanlanırken, kendisinden sonra gelen medeniyetlere de kültür mirasını sunmuştur. Nasıl ki Romalılardan kalma bir hamam günümüzde halen ayakta kalıp korunuyorsa, o dönemin izleri sonradan Türk egemenliği altında Türk Hamamının yaratılmasına önayak olmuştur. Kültürler ve medeniyetler bu topraklarda birbirini etkileyerek beslemiştir.

Anadolu eşsiz güzellikleri, tarihi ve kültürel alt yapısıyla, hangi taşı kaldırsanız altında çıkan tarihi miras ile günümüze kadar ulaşmış zengin bir coğrafya olmuştur. En son olarak da bunu taçlandıran ve inkılaplarıyla gerek Müslüman dünyasına gerekse Batı-Doğu toplumlarına örnek teşkil eden devlet yapısıyla günümüz Türkiye'sinin temellerini oluşturmuştur. Bu bağlamda Türk toplumu sinemayı, tiyatroyu, Latin harflerini, çağdaş giyim tarzını ve sayısız modernliği bu topraklarda Gazi Mustafa Kemal sayesinde tanımıştır.

Atatürk'ün izinde yürüyen insanlar henüz emeklemekte olan Cumhuriyet Türkiye'sini kalkındırmaya çalışırken kültürel ve ekonomik alanda birtakım hamleler göze çarpar. Atatürk'ün iki sözü bu dönemde dikkat çeker; "Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş olur." ve "Siyasi, askeri zaferler ne kadar büyük olurlarsa olsunlar, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazlarsa meydana gelen zaferler devamlı olamaz, az zamanda söner."
Atatürk hem kültürel anlamda hem de ekonomik anlamda Anadolu insanının ilerlemesini istemiştir.

Yılmaz Oruç işte bu minvalde ticari hayatına atılarak hem Anadolu'da bir kültür elçisi, hem de Afyonlular başta olmak üzere birçok insana istihdam yaratan bir işadamı olarak karşımıza çıkar.

Anadolu'da ilkleri gerçekleştiren Yılmaz Oruç, Afyon'da işlettiği sinemalarla ve tiyatroyu sevdirmek için yöre halkına ücretsiz seyrettirdiği oyunlarla örnek teşkil eder. Türkiye'de jeotermal kaynakların henüz ne olduğu bilinmezken bunun ülkeye ve yöreye katacağı artıları öngörerek Türkiye'nin ilk jeotermal otelini Afyon'da açar ve yöre insanına istihdam yaratır. Ardından geleceklere de vesile olur "sağlık turizmi" kavramını literatüre sokar. Birçok sektörde yer alan, et, nakliyat, mermercilik, madencilik, hayvancılık ve daha birçok alanda Türkiye'ye hizmetleri olan Yılmaz Oruç vefatından kısa bir süre önce de TBMM tarafından üstün hizmet ödülüyle onurlandırılmıştır.
Türk ticari ve kültürel hayatına önemli katkıları olan Yılmaz Oruç'un başlıca gerçekleştirdikleri;
18 Aralık 1992'de açtığı ve dünya standartlarındaki Afyon'dakiThermalResort Oruçoğlu Otel "Türkiye'nin Termal Başkenti" sloganıyla faaliyete geçerken, kuruluşundan bu yana yerli ve yabancı birçok insanı misafir ederek Türkiye'nin sağlık turizminde ilk modern tesisleşmesini gerçekleştirdi.

İnşaat, gıda, mermer, hayvancılık, meşrubat, yem, yatçılık vb. alanlarda hizmet vererek Orta Anadolu'nun ekonomik gelişmesinde ve yarattığı istihdamlarla Afyonadının duyulmasına vesile oldu; bu katkılarından ötürü 2007 senesinde TBMM tarafından Üstün Hizmet Madalyası ve beratı ile ödüllendirilen nadir iş adamlarından oldu.

Orta Anadolu'nun sinemadaki gelişimi adına büyük hizmetlerde bulunmuş, Türkiye'ye Cinemeccanica'yı ilk getiren sinemacılardan biri olarak tarihe geçmiştir. Bunun yanı sıra Afyon'a o dönemin ünlü simalarını davet ederek; tiyatro ve konser organizasyonları düzenlemiş, Yunus Emre ve Mevlana'yı sevdirmek adına bu gösterileri ücretsiz olarak halka sunmuştur.

Türkiye'nin ilk yağ fabrikalarından birini kurmuş Oruçoğlu Yağları ülkenin ayçiçek sıkıntısı çektiği ve karaborsaya düştüğü dönemde hizmet vermiştir. Bu nedenle Süleyman Demirel "Ülkede yağ biter, Oruçoğlu'nda en son biter" diye Yılmaz Oruç'tan övgüyle söz etmiştir.

Türkiye'de ayçiçek yağı bittiği zaman, alternatif yaratarak Türkiye'de ilk kez haşhaş yağının üretimine geçmiş, bu sebeple Yılmaz Oruç Süleyman Demirel tarafından ödüllendirilmiştir.

Anadolu'da gazeteler basıldıktan iki gün sonra vilayetlere gönderildiği dönemde, Yılmaz Oruç kurduğu nakliye ağı ile gazetelerin gününde ulaşmasını sağlamıştır.

Yurtdışından getirttiği mühendisler ile Türkiye'nin en modern ekstraksiyon tesisini kurarak ayçiçeğinin rafine edilmesini sağlamıştır.

Türkiye'ye ilk defa oleometre cihazını getirerek ağ sanayisinde kullanmıştır.

Türkiye'nin ilk yem fabrikalarından birini kurmuştur; "Oruçoğlu Yem Sanayi"

Türkiye'deki ilk mermercilik bölümünün açılmasına maddi destekte bulunmuş, Eskişehir Anadolu Üniversitesi bünyesinde kurulan bu yüksekokul sayesinde birçok genç ekonomiye kazandırılmış, Rektör Yılmaz Büyükerşen tarafından onurlandırılmıştır.

Afyon'daki çocukların okuması için Oruçoğlu İlkokulu'nu yaptırarak, talebelere eğitim teşviki için çalışmalarda bulunmuş, birçok öğrencinin yetişmesini sağlamıştır.

Oruçoğlu ThermalResort Otel bünyesinde eşi Tülay Oruç ile Türkiye'de ilk kez modern SPA hizmeti verilmesini sağlamıştır. Ayrıca çamurla tedavi konusunda da çalışmalar yapmış ve yine bu konuda da öncü olmuştur.


Selahattin Duman'ın önsüzü ve derlemesiyle kaleme alınan Yılmaz Oruç'un bu biyografisinde; gerçekleştirdiği ilklerden, ticari hayatta başarılı olmanın yollarını okuyucuya sunulurken; onun dehası, yaratıcılığı, patron değil "Yılmaz Abi" oluşuyla birçok işadamının feyz alabileceği şahsiyetini gözler önüne serer. Anadolu'nun mütevazi bir insanı olan fakat gerçekleştirdiği yeniliklerle fark yaratan Yılmaz Oruç'un bu kitabı sizleri düşünmeye zorlarken, eserde karşınıza çıkacak ilginç anılar bir yol gösterici olacaktır.

  • Açıklama
    • İstanbul'un Taşradaki Kültür Elçisi...

      Anadolu binlerce yıldır çeşitli medeniyetlere kucak açmış bir coğrafyadır. Bu coğrafya içerisinde birçok kavimin kültürü, folkloru, gelenekleri bu topraklara sinip harmanlanırken, kendisinden sonra gelen medeniyetlere de kültür mirasını sunmuştur. Nasıl ki Romalılardan kalma bir hamam günümüzde halen ayakta kalıp korunuyorsa, o dönemin izleri sonradan Türk egemenliği altında Türk Hamamının yaratılmasına önayak olmuştur. Kültürler ve medeniyetler bu topraklarda birbirini etkileyerek beslemiştir.

      Anadolu eşsiz güzellikleri, tarihi ve kültürel alt yapısıyla, hangi taşı kaldırsanız altında çıkan tarihi miras ile günümüze kadar ulaşmış zengin bir coğrafya olmuştur. En son olarak da bunu taçlandıran ve inkılaplarıyla gerek Müslüman dünyasına gerekse Batı-Doğu toplumlarına örnek teşkil eden devlet yapısıyla günümüz Türkiye'sinin temellerini oluşturmuştur. Bu bağlamda Türk toplumu sinemayı, tiyatroyu, Latin harflerini, çağdaş giyim tarzını ve sayısız modernliği bu topraklarda Gazi Mustafa Kemal sayesinde tanımıştır.

      Atatürk'ün izinde yürüyen insanlar henüz emeklemekte olan Cumhuriyet Türkiye'sini kalkındırmaya çalışırken kültürel ve ekonomik alanda birtakım hamleler göze çarpar. Atatürk'ün iki sözü bu dönemde dikkat çeker; "Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş olur." ve "Siyasi, askeri zaferler ne kadar büyük olurlarsa olsunlar, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazlarsa meydana gelen zaferler devamlı olamaz, az zamanda söner."
      Atatürk hem kültürel anlamda hem de ekonomik anlamda Anadolu insanının ilerlemesini istemiştir.

      Yılmaz Oruç işte bu minvalde ticari hayatına atılarak hem Anadolu'da bir kültür elçisi, hem de Afyonlular başta olmak üzere birçok insana istihdam yaratan bir işadamı olarak karşımıza çıkar.

      Anadolu'da ilkleri gerçekleştiren Yılmaz Oruç, Afyon'da işlettiği sinemalarla ve tiyatroyu sevdirmek için yöre halkına ücretsiz seyrettirdiği oyunlarla örnek teşkil eder. Türkiye'de jeotermal kaynakların henüz ne olduğu bilinmezken bunun ülkeye ve yöreye katacağı artıları öngörerek Türkiye'nin ilk jeotermal otelini Afyon'da açar ve yöre insanına istihdam yaratır. Ardından geleceklere de vesile olur "sağlık turizmi" kavramını literatüre sokar. Birçok sektörde yer alan, et, nakliyat, mermercilik, madencilik, hayvancılık ve daha birçok alanda Türkiye'ye hizmetleri olan Yılmaz Oruç vefatından kısa bir süre önce de TBMM tarafından üstün hizmet ödülüyle onurlandırılmıştır.
      Türk ticari ve kültürel hayatına önemli katkıları olan Yılmaz Oruç'un başlıca gerçekleştirdikleri;
      18 Aralık 1992'de açtığı ve dünya standartlarındaki Afyon'dakiThermalResort Oruçoğlu Otel "Türkiye'nin Termal Başkenti" sloganıyla faaliyete geçerken, kuruluşundan bu yana yerli ve yabancı birçok insanı misafir ederek Türkiye'nin sağlık turizminde ilk modern tesisleşmesini gerçekleştirdi.

      İnşaat, gıda, mermer, hayvancılık, meşrubat, yem, yatçılık vb. alanlarda hizmet vererek Orta Anadolu'nun ekonomik gelişmesinde ve yarattığı istihdamlarla Afyonadının duyulmasına vesile oldu; bu katkılarından ötürü 2007 senesinde TBMM tarafından Üstün Hizmet Madalyası ve beratı ile ödüllendirilen nadir iş adamlarından oldu.

      Orta Anadolu'nun sinemadaki gelişimi adına büyük hizmetlerde bulunmuş, Türkiye'ye Cinemeccanica'yı ilk getiren sinemacılardan biri olarak tarihe geçmiştir. Bunun yanı sıra Afyon'a o dönemin ünlü simalarını davet ederek; tiyatro ve konser organizasyonları düzenlemiş, Yunus Emre ve Mevlana'yı sevdirmek adına bu gösterileri ücretsiz olarak halka sunmuştur.

      Türkiye'nin ilk yağ fabrikalarından birini kurmuş Oruçoğlu Yağları ülkenin ayçiçek sıkıntısı çektiği ve karaborsaya düştüğü dönemde hizmet vermiştir. Bu nedenle Süleyman Demirel "Ülkede yağ biter, Oruçoğlu'nda en son biter" diye Yılmaz Oruç'tan övgüyle söz etmiştir.

      Türkiye'de ayçiçek yağı bittiği zaman, alternatif yaratarak Türkiye'de ilk kez haşhaş yağının üretimine geçmiş, bu sebeple Yılmaz Oruç Süleyman Demirel tarafından ödüllendirilmiştir.

      Anadolu'da gazeteler basıldıktan iki gün sonra vilayetlere gönderildiği dönemde, Yılmaz Oruç kurduğu nakliye ağı ile gazetelerin gününde ulaşmasını sağlamıştır.

      Yurtdışından getirttiği mühendisler ile Türkiye'nin en modern ekstraksiyon tesisini kurarak ayçiçeğinin rafine edilmesini sağlamıştır.

      Türkiye'ye ilk defa oleometre cihazını getirerek ağ sanayisinde kullanmıştır.

      Türkiye'nin ilk yem fabrikalarından birini kurmuştur; "Oruçoğlu Yem Sanayi"

      Türkiye'deki ilk mermercilik bölümünün açılmasına maddi destekte bulunmuş, Eskişehir Anadolu Üniversitesi bünyesinde kurulan bu yüksekokul sayesinde birçok genç ekonomiye kazandırılmış, Rektör Yılmaz Büyükerşen tarafından onurlandırılmıştır.

      Afyon'daki çocukların okuması için Oruçoğlu İlkokulu'nu yaptırarak, talebelere eğitim teşviki için çalışmalarda bulunmuş, birçok öğrencinin yetişmesini sağlamıştır.

      Oruçoğlu ThermalResort Otel bünyesinde eşi Tülay Oruç ile Türkiye'de ilk kez modern SPA hizmeti verilmesini sağlamıştır. Ayrıca çamurla tedavi konusunda da çalışmalar yapmış ve yine bu konuda da öncü olmuştur.


      Selahattin Duman'ın önsüzü ve derlemesiyle kaleme alınan Yılmaz Oruç'un bu biyografisinde; gerçekleştirdiği ilklerden, ticari hayatta başarılı olmanın yollarını okuyucuya sunulurken; onun dehası, yaratıcılığı, patron değil "Yılmaz Abi" oluşuyla birçok işadamının feyz alabileceği şahsiyetini gözler önüne serer. Anadolu'nun mütevazi bir insanı olan fakat gerçekleştirdiği yeniliklerle fark yaratan Yılmaz Oruç'un bu kitabı sizleri düşünmeye zorlarken, eserde karşınıza çıkacak ilginç anılar bir yol gösterici olacaktır.

  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.
Kapat