Celili Divanıİnceleme - Metin
Hâmidî-zâde Celîlî
16. Yüzyıl hamse şairlerinden Celîlî'nin asıl adı Abdülcelîl, lakabı Hâmidî-zâde'dir. II. Bayezîd zamanında Bursa'da, H.893/M.1487-88 yılında doğan Celîlî, II. Selim zamanında yine aynı şehirde H.977/M.1569-70 yılında vefat etmiştir.
Celîlî, Hecr-nâme'sini Husrev ü Şîrîn mesnevisinden önce, yirmi iki yaşındayken (H.915/M.1509-1510) yazmıştır. Nizâmî gibi “Penc Genc” sahibi olmak için, yirmi dört yaşında Husrev ü Şîrîn mesnevisini kaleme almış ve yirmi beş yaşında (H.918/M.1512) tamamlamıştır. Bir makam veya maddî karşılık umarak mesnevisini Yavuz Sultan Selim'e arz etmiş; ancak beklediğini elde edememiştir. Bir yıl sonra, ikinci mesnevisi olan Leylâ vü Mecnûn'unu (H.919/M.1514) yazmış, yine beklediği ilgiyi görememiştir. Şairin M.1514'ten sonra kaleme aldığı Gül-i Sad-berg'i, mesnevi nazım biçiminde bir bakıma mukaddime olarak yazılmış ve arkasına yüz gazel eklenmiş bir eserdir. Bir “dîbâce”yle başlayan ve şairin ifadesiyle “hasb-i hâl” niteliğinde iki yüz bir gazelin harf sırasına göre dizildiği Bahâr-nâme adlı eserini (H.921/M.1515) tamamladıktan sonra Mehek-nâme adlı küçük mesnevisini yazmıştır. Firdevsî'nin otuz yılda meydana getirdiği Şeh-nâme'yi kendisinin otuz ayda yazabileceğini iddia ettiği Şeh-nâme Tercümesi de aynı tarihlerde kaleme alınmış manzum bir Osmanlı tarihidir.
Celîlî; Türkçe ve Farsça'ya hâkim, iyi bir tahsil görmüş ve küçük yaşta öğrenmiş olduğu bilgileri hazmetmiş bir şair olmasına rağmen hak ettiği şöhreti bulamamıştır. Yalnız yaşamayı seven ve içine kapanık bir mizaca sahip olan şair, kaynaklara göre genç bir yaşta iken tecennün etmiş ve manzumelerinin bir kısmını cinnet halindeyken yazmıştır.
Metin tenkitinde külliyattaki Divan esas alınmış; ancak şairin “Gül-i Sad-berg” adını koyduğu ve yüz gazeli eklediğini söylediği eseri ile kendi halini anlattığını ve iki yüz bir gazeli harf sırasına göre dizdiğini söylediği “Bahâr-nâme” adlı eseri de güvenilir birer nüsha olarak kabul edilmiştir. Ayrıca nazire mecmualarındaki Celîlî'ye ait olan şiirler taranmış; özellikle Edirneli Nazmi'nin Mecma‘u'n-nezâir'indeki şiirler ayıklanarak metne dâhil edilmiştir.
Celîlî, “bülbülün divanı” ve “hasb-i hal” olarak nitelediği gazellerini, kendi yaşam tarzına uygun bir biçimde, her şeyden vazgeçmiş bir insanın duygularıyla yazmıştır. Şiirlerinde lirizmin yanı sıra zarif edası ve ince hayalleriyle birlikte tüm Osmanlı şairleri arasında önemli bir yere sahiptir.
- Açıklama
Hâmidî-zâde Celîlî
16. Yüzyıl hamse şairlerinden Celîlî'nin asıl adı Abdülcelîl, lakabı Hâmidî-zâde'dir. II. Bayezîd zamanında Bursa'da, H.893/M.1487-88 yılında doğan Celîlî, II. Selim zamanında yine aynı şehirde H.977/M.1569-70 yılında vefat etmiştir.
Celîlî, Hecr-nâme'sini Husrev ü Şîrîn mesnevisinden önce, yirmi iki yaşındayken (H.915/M.1509-1510) yazmıştır. Nizâmî gibi “Penc Genc” sahibi olmak için, yirmi dört yaşında Husrev ü Şîrîn mesnevisini kaleme almış ve yirmi beş yaşında (H.918/M.1512) tamamlamıştır. Bir makam veya maddî karşılık umarak mesnevisini Yavuz Sultan Selim'e arz etmiş; ancak beklediğini elde edememiştir. Bir yıl sonra, ikinci mesnevisi olan Leylâ vü Mecnûn'unu (H.919/M.1514) yazmış, yine beklediği ilgiyi görememiştir. Şairin M.1514'ten sonra kaleme aldığı Gül-i Sad-berg'i, mesnevi nazım biçiminde bir bakıma mukaddime olarak yazılmış ve arkasına yüz gazel eklenmiş bir eserdir. Bir “dîbâce”yle başlayan ve şairin ifadesiyle “hasb-i hâl” niteliğinde iki yüz bir gazelin harf sırasına göre dizildiği Bahâr-nâme adlı eserini (H.921/M.1515) tamamladıktan sonra Mehek-nâme adlı küçük mesnevisini yazmıştır. Firdevsî'nin otuz yılda meydana getirdiği Şeh-nâme'yi kendisinin otuz ayda yazabileceğini iddia ettiği Şeh-nâme Tercümesi de aynı tarihlerde kaleme alınmış manzum bir Osmanlı tarihidir.
Celîlî; Türkçe ve Farsça'ya hâkim, iyi bir tahsil görmüş ve küçük yaşta öğrenmiş olduğu bilgileri hazmetmiş bir şair olmasına rağmen hak ettiği şöhreti bulamamıştır. Yalnız yaşamayı seven ve içine kapanık bir mizaca sahip olan şair, kaynaklara göre genç bir yaşta iken tecennün etmiş ve manzumelerinin bir kısmını cinnet halindeyken yazmıştır.
Metin tenkitinde külliyattaki Divan esas alınmış; ancak şairin “Gül-i Sad-berg” adını koyduğu ve yüz gazeli eklediğini söylediği eseri ile kendi halini anlattığını ve iki yüz bir gazeli harf sırasına göre dizdiğini söylediği “Bahâr-nâme” adlı eseri de güvenilir birer nüsha olarak kabul edilmiştir. Ayrıca nazire mecmualarındaki Celîlî'ye ait olan şiirler taranmış; özellikle Edirneli Nazmi'nin Mecma‘u'n-nezâir'indeki şiirler ayıklanarak metne dâhil edilmiştir.
Celîlî, “bülbülün divanı” ve “hasb-i hal” olarak nitelediği gazellerini, kendi yaşam tarzına uygun bir biçimde, her şeyden vazgeçmiş bir insanın duygularıyla yazmıştır. Şiirlerinde lirizmin yanı sıra zarif edası ve ince hayalleriyle birlikte tüm Osmanlı şairleri arasında önemli bir yere sahiptir.
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.