Copleston Felsefe Tarihi Yararcılık ve Pragmatizm Cilt: 8 Bölüm a
Yararcılık olarak bilinen dünya görüşü Fransız Aydınlanmasının ve İngiliz Görgücülüğünün izdekçi düşüncelerinin ahlak ve törellik alanında uygulanışıdır. Yararcılığın temel varsayımı insan doğasında haz ve acının belirleyiciliği ve evrensel bencilliktir. Birey davranışında özgür değil ama tutkularının kölesidir. Ahlak felsefesi ya da törebilim buna göre Bentham tarafından "insanların eylemlerini çıkarları söz konusu olanlar payına olanaklı en büyük mutluluk niceliğini üretmeye yönlendirme sanatı" olarak tanımlanır.
İnsanın tüm düşüncesini ve davranışını fiçiksel terimlerde açıklayan bu kuramda a priori 'doğal hak' kavramı ya da evrensel 'insan hakları' kavramı yalnızca bir aldatmaca, bir uydurma olarak görülür. Duyusal dürtüleriyle davranan birey yalnızca kendi çıkarını arar, bencildir. Böyle bireylerden oluşan bir toplumun her üyesi atomik, yalıtılmış bir kentiliktir.
Böyle bireylerin aralarındaki biricik ilişki biçimi çorunlu çıkar ilişkisidir ve ortaya çıkması kaçınılmaz olan çıkar çatışmalarında kazanan yan güçlü olan yandır. Bu bireylerden oluşan toplumun dağılmamak için, yokolmamak için doğal olarak bir düzenleme ve denetime gereksinimi vardır. Ama bu durumda kurumsallaşan yasa, yani devlet evrensel istencin anlatımı olmak yerine güçlünün azınlıklar ve kadınlar politik süreçten dışlanmış ve söz hakkı güçlünün olmuştur.
Bu yolda belirlenen yasanın üzerinde bir doğal yasa (insan hakları) yoktur. İnsanların yalnızca insan olmalarından gelen geri alınamaz evrensel haklarının olduğunu doğrulayabilmek için, herşeyden önce insanda içgüdüsel dürtülerin ötesinde duygu ve düşünce yetilerinin olduğunun, insanların çıkarsızca sevgi duyabildiklerinin, iyi ve kötüyü çıkarsızca ayırdedebilecek bir duyunç taşıdırlarını haz verici olana eşitleyen yararcılık ve pragmatizm için "çıkarları söz konusu olan insanlar payına en büyük sayının en büyük mutluluğuna" ulaşmanın her yolu geçerlidir-bu yol kendinde ne denli eğri, ne denli kötü olursa olsun.
Bu çözümlemeden yola çıkıldığında, düşünce haz ve acının hizmetinde olmalıdır, ve görevi toplumsal yapıyı dah düzenli, daha tahmin edilebilir ve gerektiğinde daha kolay denetlenebilir kılmak için kimi düzeltmeler sağlayabilmektedir. Bu pragmatik düşünce yapısı içerisinde kapitalizmin daha pürüzsüz işlemesi için gereken ince ayarlar yapılabir, bir laissez faire politikasının önündeki duyunç engelleri çürütebilir. Kendileri East India Company'nin üst düzey memurları olan yararcılardan gelen felsefi destekle, Avrupa 'insanlığın' yararı için sömügecilii, 'insanlığın' ilerlemesi için kölecililiği savunabilir ve uygulayabilir, ve yüreğinde en ufak bir kuşku taşımaksızın kendi haklılığı için derin bir inanç duyabilirdi.
-Deniz Canefe
- Açıklama
Yararcılık olarak bilinen dünya görüşü Fransız Aydınlanmasının ve İngiliz Görgücülüğünün izdekçi düşüncelerinin ahlak ve törellik alanında uygulanışıdır. Yararcılığın temel varsayımı insan doğasında haz ve acının belirleyiciliği ve evrensel bencilliktir. Birey davranışında özgür değil ama tutkularının kölesidir. Ahlak felsefesi ya da törebilim buna göre Bentham tarafından "insanların eylemlerini çıkarları söz konusu olanlar payına olanaklı en büyük mutluluk niceliğini üretmeye yönlendirme sanatı" olarak tanımlanır.
İnsanın tüm düşüncesini ve davranışını fiçiksel terimlerde açıklayan bu kuramda a priori 'doğal hak' kavramı ya da evrensel 'insan hakları' kavramı yalnızca bir aldatmaca, bir uydurma olarak görülür. Duyusal dürtüleriyle davranan birey yalnızca kendi çıkarını arar, bencildir. Böyle bireylerden oluşan bir toplumun her üyesi atomik, yalıtılmış bir kentiliktir.
Böyle bireylerin aralarındaki biricik ilişki biçimi çorunlu çıkar ilişkisidir ve ortaya çıkması kaçınılmaz olan çıkar çatışmalarında kazanan yan güçlü olan yandır. Bu bireylerden oluşan toplumun dağılmamak için, yokolmamak için doğal olarak bir düzenleme ve denetime gereksinimi vardır. Ama bu durumda kurumsallaşan yasa, yani devlet evrensel istencin anlatımı olmak yerine güçlünün azınlıklar ve kadınlar politik süreçten dışlanmış ve söz hakkı güçlünün olmuştur.
Bu yolda belirlenen yasanın üzerinde bir doğal yasa (insan hakları) yoktur. İnsanların yalnızca insan olmalarından gelen geri alınamaz evrensel haklarının olduğunu doğrulayabilmek için, herşeyden önce insanda içgüdüsel dürtülerin ötesinde duygu ve düşünce yetilerinin olduğunun, insanların çıkarsızca sevgi duyabildiklerinin, iyi ve kötüyü çıkarsızca ayırdedebilecek bir duyunç taşıdırlarını haz verici olana eşitleyen yararcılık ve pragmatizm için "çıkarları söz konusu olan insanlar payına en büyük sayının en büyük mutluluğuna" ulaşmanın her yolu geçerlidir-bu yol kendinde ne denli eğri, ne denli kötü olursa olsun.
Bu çözümlemeden yola çıkıldığında, düşünce haz ve acının hizmetinde olmalıdır, ve görevi toplumsal yapıyı dah düzenli, daha tahmin edilebilir ve gerektiğinde daha kolay denetlenebilir kılmak için kimi düzeltmeler sağlayabilmektedir. Bu pragmatik düşünce yapısı içerisinde kapitalizmin daha pürüzsüz işlemesi için gereken ince ayarlar yapılabir, bir laissez faire politikasının önündeki duyunç engelleri çürütebilir. Kendileri East India Company'nin üst düzey memurları olan yararcılardan gelen felsefi destekle, Avrupa 'insanlığın' yararı için sömügecilii, 'insanlığın' ilerlemesi için kölecililiği savunabilir ve uygulayabilir, ve yüreğinde en ufak bir kuşku taşımaksızın kendi haklılığı için derin bir inanç duyabilirdi.
-Deniz Canefe
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.