Erdoğdu Uslu' nun ilk önemli romanı olan Çürüyüş' ün roman kahramanı Cevahir UZKUL yayın dünyasında mütercimlikle uğraşmaktadır. Eve sinir buhranı içerisinde döndüğü bir akşamüstü aynaya baktığında kendini çirkin hir canavara benzetir. Bununla birlikte bir iç çürümesine uğrar. Delirmiş olabileceğini düşünür. Her şeye rağmen bilincini yitirmemeye, bütün güçlüklere karşın insanların acımasız dünyasına cephe alır. Kırılgan bir yapıya sahiptir.
Çevresinin kendisini aşağılayıp durduğu bir ortamda bütün yönlendirmeler karşısında direnmeye çalışır. Uğradığı haksızlıklar karşısında yaptığı eleştirilere herkes kulaklarını tıkar. Sonuçta beceriksizliğini kendisi de kabullenmek zorundadır. Çünkü hiçbir şeyin üstesinden gelemediği yönünde suçlamalarla karşılaşmıştır. Herkes onun bir sinir kliniğine yatırılması gerektiğini düşünür. Kendisini götürmeye gelen klinik görevlilerine direnmeyi bile düşünemez olmuştur. Gerçek ve gerçek dışının güçlü bir anlatımla sentezlendiğini görüyoruz.
Karmaşa içindeki yaşamda, dilin dokunaklılığı, açık yürekliliği ve örgüdeki başarısıyla kötücüllüğü kaçınılmaz olan bir dünyanı gözler önüne serer ve okuru kendisi ile yüzleştirir. Düşlemsel gerçekçilik, artık çelişkili yön değiştirme olarak değil, bu çelişkili yapıdaki gerçekçiliğin olağan hale geldiğini ve ruhumuzun katmanlarında gezindiğini görürüz. Homan zor bir görevi yerine getiriyor. Yazar, dış dünya karşısında sezgilerle yüklü bir amaç uğrunda insanın derinlerdeki muammaları gözlemlemeyi, gerçekçiliği ortaya koymak için vazgeçilmez bir kaynak olarak görür.
- Açıklama
Erdoğdu Uslu' nun ilk önemli romanı olan Çürüyüş' ün roman kahramanı Cevahir UZKUL yayın dünyasında mütercimlikle uğraşmaktadır. Eve sinir buhranı içerisinde döndüğü bir akşamüstü aynaya baktığında kendini çirkin hir canavara benzetir. Bununla birlikte bir iç çürümesine uğrar. Delirmiş olabileceğini düşünür. Her şeye rağmen bilincini yitirmemeye, bütün güçlüklere karşın insanların acımasız dünyasına cephe alır. Kırılgan bir yapıya sahiptir.
Çevresinin kendisini aşağılayıp durduğu bir ortamda bütün yönlendirmeler karşısında direnmeye çalışır. Uğradığı haksızlıklar karşısında yaptığı eleştirilere herkes kulaklarını tıkar. Sonuçta beceriksizliğini kendisi de kabullenmek zorundadır. Çünkü hiçbir şeyin üstesinden gelemediği yönünde suçlamalarla karşılaşmıştır. Herkes onun bir sinir kliniğine yatırılması gerektiğini düşünür. Kendisini götürmeye gelen klinik görevlilerine direnmeyi bile düşünemez olmuştur. Gerçek ve gerçek dışının güçlü bir anlatımla sentezlendiğini görüyoruz.
Karmaşa içindeki yaşamda, dilin dokunaklılığı, açık yürekliliği ve örgüdeki başarısıyla kötücüllüğü kaçınılmaz olan bir dünyanı gözler önüne serer ve okuru kendisi ile yüzleştirir. Düşlemsel gerçekçilik, artık çelişkili yön değiştirme olarak değil, bu çelişkili yapıdaki gerçekçiliğin olağan hale geldiğini ve ruhumuzun katmanlarında gezindiğini görürüz. Homan zor bir görevi yerine getiriyor. Yazar, dış dünya karşısında sezgilerle yüklü bir amaç uğrunda insanın derinlerdeki muammaları gözlemlemeyi, gerçekçiliği ortaya koymak için vazgeçilmez bir kaynak olarak görür.
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.