%30
Debreli Hasan Akın Üner
Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9789752487406
Boyut
13.50x21.00
Sayfa Sayısı
368
Basım Yeri
İstanbul
Baskı
1
Basım Tarihi
2021-08
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
2. Hamur
Dili
Türkçe

Debreli Hasan

40,00TL
28,00TL
%30
Satışta değil
9789752487406
884617
Debreli Hasan
Debreli Hasan
28.00

Günlerden ihanet, mevsimlerden intihar... Güllerin kendi dikenleriyle kanatıldığı zamanlar. Balkanlarda akşam, gözleri yollarda kalmak demektir. Güneş, bin bir kollu şamdan misali ufukları yakarak çekilirken, yüreklerin asılmasıdır biraz. Karanlıklara teslim edilemeyecek kadar kıymetli ne varsa, hepsinin derdini çekme vaktidir. Sanma ki insanların kavgası güneşle... Ne yapsın ademoğlu? Can da gitmiş, yongası da...

"Çal Dağında benim köyüm." demişti Kara Kedi. "Adı Çayleyik... Ta en tepede... Aşağı bakınca goca Sarışaban ovasını görürsün. Meydanda ehtiyar bi çınar, gaynar dibinden buz gibice bi pınar." İki zurna, bir davul... Bir araya gelmişse, Çal Dağı'nda acıyla karışık bir şenlik var demektir... Zurnanın sesi ağlatır, davulun ki neşelendirir.

Güz girince Rumeli dağlarında sevenler, sevdiklerine kavuşur. Düğün horaları, damat halayları, gelin ağlatma türküleri yürekleri yangın yerine çevirir. Yiğidin martini tüfeği elinde; anadan geçmişti, şimdi sıra yârinde. Sevgi, umutla arkadaşmış... Cesaret ise yalnızlıkla! Cesur olmak istemiyordu artık Hasan. Sevmek istiyordu.

Hayatı, evi, aileyi... Onun için de kalbinin gizli bir hücresinde umudu yaşatmaya çalışıyordu. Tıpkı, semerinin altına gizlediği altınlar gibi, derin ve korunaklı bir yerdeydi son umutları. Peşinden gitmeye de kararlıydı. Bindikleri gemi onları Rumeli kıyılarından uzaklaştırırken, Debreli Hasan da Balkan türkülerinin ezgilerine gizlenmeye başlamıştı bile...

  • Açıklama
    • Günlerden ihanet, mevsimlerden intihar... Güllerin kendi dikenleriyle kanatıldığı zamanlar. Balkanlarda akşam, gözleri yollarda kalmak demektir. Güneş, bin bir kollu şamdan misali ufukları yakarak çekilirken, yüreklerin asılmasıdır biraz. Karanlıklara teslim edilemeyecek kadar kıymetli ne varsa, hepsinin derdini çekme vaktidir. Sanma ki insanların kavgası güneşle... Ne yapsın ademoğlu? Can da gitmiş, yongası da...

      "Çal Dağında benim köyüm." demişti Kara Kedi. "Adı Çayleyik... Ta en tepede... Aşağı bakınca goca Sarışaban ovasını görürsün. Meydanda ehtiyar bi çınar, gaynar dibinden buz gibice bi pınar." İki zurna, bir davul... Bir araya gelmişse, Çal Dağı'nda acıyla karışık bir şenlik var demektir... Zurnanın sesi ağlatır, davulun ki neşelendirir.

      Güz girince Rumeli dağlarında sevenler, sevdiklerine kavuşur. Düğün horaları, damat halayları, gelin ağlatma türküleri yürekleri yangın yerine çevirir. Yiğidin martini tüfeği elinde; anadan geçmişti, şimdi sıra yârinde. Sevgi, umutla arkadaşmış... Cesaret ise yalnızlıkla! Cesur olmak istemiyordu artık Hasan. Sevmek istiyordu.

      Hayatı, evi, aileyi... Onun için de kalbinin gizli bir hücresinde umudu yaşatmaya çalışıyordu. Tıpkı, semerinin altına gizlediği altınlar gibi, derin ve korunaklı bir yerdeydi son umutları. Peşinden gitmeye de kararlıydı. Bindikleri gemi onları Rumeli kıyılarından uzaklaştırırken, Debreli Hasan da Balkan türkülerinin ezgilerine gizlenmeye başlamıştı bile...

  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.
Kapat