Değer Duygusundan Duygunun Değerine Ahlak Felsefesi Açısından Duygu-Değer İlişkisi
Felsefe, “bilgelik sevgisi” anlamına gelen ve insanın iki temel yönüne atıf yapan bir kavramdır. Bilgelik, insanın bilişsel doğasından; sevgi ise duygusal doğasından kaynaklanmaktadır. Bilgi, sevgiyi hayranlığa dönüştürürken; sevgi de bilgiyi hikmete dönüştürmektedir. İnsanın mahiyetini, onun sahip olduğu akıl duygu bütünlüğü içerisinde hakiki anlamda ancak bilimsel yöntemlerin ulaşamayacağı sorgulamalar yapabilen ve merkezinde duygu meselesi olan felsefi soruşturmalar başarabilir. Ahlak felsefesi açısından duygunun ahlaki değerlerin oluşumundaki dinamik rolü konusuna odaklanan bu çalışmanın problematiğini ifade eden soru şudur. Duygu, doğası ve insan bütünlüğü içinde nasıl oluyor da ahlaki değer sahasında kendisini var edebiliyor? Bu soruya Batı felsefesinden yola çıkarak ipuçları arayan bu çalışma, neticede duygu-değer ilişkisini ortaya koymayı hedeflemektedir. Ayrıca bu çalışma ile ahlakın duygu boyutu ön plana çıkarılmak suretiyle duygunun, insanda ahlaki bir tutum ve şuur oluşturma konusundaki katkısı tartışılmaktadır. Duygu, insanın yaşamında, karar alma süreçlerinde, niyetlerinde, yönelimlerinde ve seçimlerinde etkin, tüm bu süreçlere içkin, dinamik, öznel, içsel duyumsamalar ve izlenimlerdir. İnsan, hem rasyonel, hem duyuşsal hem de duygusal bir varlık olarak çok boyutlu bir birliktir. Bütün bu özellikleriyle insan; hakikati, düzeni, harmoniyi, uyumu kısacası adaleti arzulayan varlıktır. İnsan, adil olanda tamamlanan varlıktır. O, adaletin tecelli etmediği hiçbir nesnede kendi içsel huzurunu bulamaz. Adalet, tıpkı bir duvar ustasının kullandığı su terazisi gibi insanın, kendi ahlaki yapısını inşa ederken kullandığı vazgeçilmez bir terazidir. İnsandaki değer duygusu bizzat adalet duygusudur ki adalet sağlanmadan hiçbir şey onun nezdinde “iyi” ve “değerli” niteliği kazanamaz. İnsan, ne yapması gerektiği hususunda kararlar verirken yalnızca mantığını değil; duygularını da işin içine katmaktadır ki bu, insan için varoluşsal bir zorunluluktur. Elinizdeki bu kitap, Türkiye'de neredeyse hiç çalışılmamış bir konuyu gündeme getirmekle duygu felsefesine giden yolu açmayı ve felsefenin engin sınırlarını kendi çapında genişleterek bu alanda önemli bir katkı yapmayı hedeflemektedir.
- Açıklama
Felsefe, “bilgelik sevgisi” anlamına gelen ve insanın iki temel yönüne atıf yapan bir kavramdır. Bilgelik, insanın bilişsel doğasından; sevgi ise duygusal doğasından kaynaklanmaktadır. Bilgi, sevgiyi hayranlığa dönüştürürken; sevgi de bilgiyi hikmete dönüştürmektedir. İnsanın mahiyetini, onun sahip olduğu akıl duygu bütünlüğü içerisinde hakiki anlamda ancak bilimsel yöntemlerin ulaşamayacağı sorgulamalar yapabilen ve merkezinde duygu meselesi olan felsefi soruşturmalar başarabilir. Ahlak felsefesi açısından duygunun ahlaki değerlerin oluşumundaki dinamik rolü konusuna odaklanan bu çalışmanın problematiğini ifade eden soru şudur. Duygu, doğası ve insan bütünlüğü içinde nasıl oluyor da ahlaki değer sahasında kendisini var edebiliyor? Bu soruya Batı felsefesinden yola çıkarak ipuçları arayan bu çalışma, neticede duygu-değer ilişkisini ortaya koymayı hedeflemektedir. Ayrıca bu çalışma ile ahlakın duygu boyutu ön plana çıkarılmak suretiyle duygunun, insanda ahlaki bir tutum ve şuur oluşturma konusundaki katkısı tartışılmaktadır. Duygu, insanın yaşamında, karar alma süreçlerinde, niyetlerinde, yönelimlerinde ve seçimlerinde etkin, tüm bu süreçlere içkin, dinamik, öznel, içsel duyumsamalar ve izlenimlerdir. İnsan, hem rasyonel, hem duyuşsal hem de duygusal bir varlık olarak çok boyutlu bir birliktir. Bütün bu özellikleriyle insan; hakikati, düzeni, harmoniyi, uyumu kısacası adaleti arzulayan varlıktır. İnsan, adil olanda tamamlanan varlıktır. O, adaletin tecelli etmediği hiçbir nesnede kendi içsel huzurunu bulamaz. Adalet, tıpkı bir duvar ustasının kullandığı su terazisi gibi insanın, kendi ahlaki yapısını inşa ederken kullandığı vazgeçilmez bir terazidir. İnsandaki değer duygusu bizzat adalet duygusudur ki adalet sağlanmadan hiçbir şey onun nezdinde “iyi” ve “değerli” niteliği kazanamaz. İnsan, ne yapması gerektiği hususunda kararlar verirken yalnızca mantığını değil; duygularını da işin içine katmaktadır ki bu, insan için varoluşsal bir zorunluluktur. Elinizdeki bu kitap, Türkiye'de neredeyse hiç çalışılmamış bir konuyu gündeme getirmekle duygu felsefesine giden yolu açmayı ve felsefenin engin sınırlarını kendi çapında genişleterek bu alanda önemli bir katkı yapmayı hedeflemektedir.
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.