Delilik nedir? Bir tür kendini bilememe durumu mu? Bütün toplumsal kuralların, ahlak değerlerinin dışına çıkıp içinden geldiği gibi davranmak, ağzına geleni saymak ve yine de bu yaptıklarından sorumlu tutulmama lüksüne sahip olmak mı? Toplumun ‘normal' kabul ettiği tarza aykırı bir yaşam sürmek mi? Yoksa hepsi mi? Peki ya aşk nedir? Beynin sürekli bir mutluluk hali içinde dopamin ve serotonin salgılayıp karar mekanizmasını çökertmesi, insanın gözünü tamamen kör etmesi mi? Ne olursa olsun asla ‘onsuz' yapamama hali mi? Birini kendinden bile çok sevebilmek mi? Senin için hiç mücadele etmeyip başkasıyla evlenerek kendi hayatına dalıp gitmiş bir adamı/kadını ömür boyu inatla sevip bekleyebilmek mi? Onun uğruna her şeyini, herkesi ve hatta akli dengeni bile yitirmeyi göze alabilmek mi? Kısacası aşk dediğimiz de bir nevi delilik mi?
“Ben ise kurtarmak isterken söylediğim bir yalan ile öldürmüştüm sevdiğimi. Ne dalkavukça sözler, ne bir bakış, ne öpücük ne de bıçak darbeleri…Ucuz, ama onsuz kalıp acı çekmeyi göze alabilecek kadar onun iyiliğini düşünüp tamamen iyi niyetle ve beceriksizce söylenmiş, sonunun böyle olacağı asla tahmin edilememiş bir yalanla”.
“Sevgili Sadık, aşkımızın en güzel kanıtı olan kızımıza hamile kaldığım kentteyim. Onu çok sevdiğimiz bu şehirde büyütmeye karar verdim. Bu fotoğrafı Kaleiçi'nde kiraladığım eski evin bodrumundaki evrakların arasında buldum. Senin minarelerine hayran olduğun cami olduğunu fark edince de sana yollamaya karar verdim. Gelecek olursan, biz artık buradayız, Edirne'deyiz. Sevgiler…Edeltrud Weißman (Keşke soyadım ‘Kräftig' yani Güçlü olabilseydi).”
- Açıklama
Delilik nedir? Bir tür kendini bilememe durumu mu? Bütün toplumsal kuralların, ahlak değerlerinin dışına çıkıp içinden geldiği gibi davranmak, ağzına geleni saymak ve yine de bu yaptıklarından sorumlu tutulmama lüksüne sahip olmak mı? Toplumun ‘normal' kabul ettiği tarza aykırı bir yaşam sürmek mi? Yoksa hepsi mi? Peki ya aşk nedir? Beynin sürekli bir mutluluk hali içinde dopamin ve serotonin salgılayıp karar mekanizmasını çökertmesi, insanın gözünü tamamen kör etmesi mi? Ne olursa olsun asla ‘onsuz' yapamama hali mi? Birini kendinden bile çok sevebilmek mi? Senin için hiç mücadele etmeyip başkasıyla evlenerek kendi hayatına dalıp gitmiş bir adamı/kadını ömür boyu inatla sevip bekleyebilmek mi? Onun uğruna her şeyini, herkesi ve hatta akli dengeni bile yitirmeyi göze alabilmek mi? Kısacası aşk dediğimiz de bir nevi delilik mi?
“Ben ise kurtarmak isterken söylediğim bir yalan ile öldürmüştüm sevdiğimi. Ne dalkavukça sözler, ne bir bakış, ne öpücük ne de bıçak darbeleri…Ucuz, ama onsuz kalıp acı çekmeyi göze alabilecek kadar onun iyiliğini düşünüp tamamen iyi niyetle ve beceriksizce söylenmiş, sonunun böyle olacağı asla tahmin edilememiş bir yalanla”.
“Sevgili Sadık, aşkımızın en güzel kanıtı olan kızımıza hamile kaldığım kentteyim. Onu çok sevdiğimiz bu şehirde büyütmeye karar verdim. Bu fotoğrafı Kaleiçi'nde kiraladığım eski evin bodrumundaki evrakların arasında buldum. Senin minarelerine hayran olduğun cami olduğunu fark edince de sana yollamaya karar verdim. Gelecek olursan, biz artık buradayız, Edirne'deyiz. Sevgiler…Edeltrud Weißman (Keşke soyadım ‘Kräftig' yani Güçlü olabilseydi).”
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.