Diplomasi ve Denge Politikasının Utkusuİkinci Dünya Savaşında Türk Dış Politikası
İnsanlığın son iki bin yıl içinde yaşadığı bin beş yüzden fazla savaş içinde, içerdiği ülke sayısı ve nüfus, silahlı kuvvetler sayısı, harcama ve yıkımlar yönünden en büyüğü, 22 milyonu asker, 34 milyonu sivil olmak üzere toplam 56 milyon kişinin hayatını kaybettiği İkinci Dünya Savaşı olmuştur.
1939-1945 yıllarında Mihver devletler ile Müttefikler arasınada 2,174 gün süren bir felaket serüveni olan İkinci Dünya Savaşı'ndan Türkiye, çektiği sıkıntı ve güçlüklerin yanında, yara almadan, güçlenmiş ve saygınlığı artmış bir Avrupa devleti olarak çıkmıştır. Çevresinde savaşılan bir ada durumunda olmasına karşın hareket özgürlüğünü koruyan Türkiye, bir tek silah bile ateşlemeden, toprak ve can kaybı vermeden, dünyanın en kanlı savaşını atlatmıştır.
Türkiye, anılan savaşın güçlü aktörlerini, elindeki olanakları en iyi bir şekilde değerlendirme yetisine sahip bir “yönetici kadro” nun varlığı ve ülke topraklarının olağanüstü stratejik konumunun sağladığı avantaj ve dezavantajların akıllıca dengelenmesi sayesinde başarı ile etkilemiş ve bu yolla savaşa karıştırılma olasılığını azaltmıştır. Bir diğer anlatımla Türkiye, serüvene girmek, Müttefik veya Mihver zaferinde yer almak yerine, ülkenin güvenliğini sağlamayı hedef almayı yeğlenmişti. Türkiye'nin tarafsızlık siyasetinin kapsamı, bu yönüyle, küçük ve yeni bir devletin bağımsız bir güç olarak kendini saldırıdan koruyup, dev ülkeler arasında bir denge unsuru olma politikasının uygulanması şeklinde özetlenebilir.
Türklerin bu dönem diplomasisinde uyguladığı yöntem, “tarafsızlığı”nın, tüm taraflar için en iyi sonucu verdiğine tarafları inandırmak olmuştur. Türkiye bir yandan kendini SSCB'ne karşı garantiye alıp, diğer yandan da İngiltere'yi ikna etmeye ve Almanya'yı da ürkütmemeye çalışarak, çok temkinli, bir diğer ifade ile “bıçağın sırtında” bir politika izlemiştir. Bu politikanın dayandığı temel strateji ise, savaşan güçlerle belirli bir mesafenin korunması ve değişen güç dengesinin Türkiye'nin avantajına kullanılmasıdır Hiç şüphesiz bu süreç sonunda Türkiye'nin elde ettiği en önemli ulusal yarar, 1923 yılında kazandığı bağımsızlık ve toprak bütünlüğünden ödün vermeden ve fiilen savaşmadan süreci sonlandırması olmuştur.
İşte, 6 yılı kapsayan bu serüvenin Türk dış politikasının öne çıkan “diplomasi” ve “denge “ politikaları açısından irdelenmesi, bu kitabın konusudur.
- Açıklama
İnsanlığın son iki bin yıl içinde yaşadığı bin beş yüzden fazla savaş içinde, içerdiği ülke sayısı ve nüfus, silahlı kuvvetler sayısı, harcama ve yıkımlar yönünden en büyüğü, 22 milyonu asker, 34 milyonu sivil olmak üzere toplam 56 milyon kişinin hayatını kaybettiği İkinci Dünya Savaşı olmuştur.
1939-1945 yıllarında Mihver devletler ile Müttefikler arasınada 2,174 gün süren bir felaket serüveni olan İkinci Dünya Savaşı'ndan Türkiye, çektiği sıkıntı ve güçlüklerin yanında, yara almadan, güçlenmiş ve saygınlığı artmış bir Avrupa devleti olarak çıkmıştır. Çevresinde savaşılan bir ada durumunda olmasına karşın hareket özgürlüğünü koruyan Türkiye, bir tek silah bile ateşlemeden, toprak ve can kaybı vermeden, dünyanın en kanlı savaşını atlatmıştır.
Türkiye, anılan savaşın güçlü aktörlerini, elindeki olanakları en iyi bir şekilde değerlendirme yetisine sahip bir “yönetici kadro” nun varlığı ve ülke topraklarının olağanüstü stratejik konumunun sağladığı avantaj ve dezavantajların akıllıca dengelenmesi sayesinde başarı ile etkilemiş ve bu yolla savaşa karıştırılma olasılığını azaltmıştır. Bir diğer anlatımla Türkiye, serüvene girmek, Müttefik veya Mihver zaferinde yer almak yerine, ülkenin güvenliğini sağlamayı hedef almayı yeğlenmişti. Türkiye'nin tarafsızlık siyasetinin kapsamı, bu yönüyle, küçük ve yeni bir devletin bağımsız bir güç olarak kendini saldırıdan koruyup, dev ülkeler arasında bir denge unsuru olma politikasının uygulanması şeklinde özetlenebilir.
Türklerin bu dönem diplomasisinde uyguladığı yöntem, “tarafsızlığı”nın, tüm taraflar için en iyi sonucu verdiğine tarafları inandırmak olmuştur. Türkiye bir yandan kendini SSCB'ne karşı garantiye alıp, diğer yandan da İngiltere'yi ikna etmeye ve Almanya'yı da ürkütmemeye çalışarak, çok temkinli, bir diğer ifade ile “bıçağın sırtında” bir politika izlemiştir. Bu politikanın dayandığı temel strateji ise, savaşan güçlerle belirli bir mesafenin korunması ve değişen güç dengesinin Türkiye'nin avantajına kullanılmasıdır Hiç şüphesiz bu süreç sonunda Türkiye'nin elde ettiği en önemli ulusal yarar, 1923 yılında kazandığı bağımsızlık ve toprak bütünlüğünden ödün vermeden ve fiilen savaşmadan süreci sonlandırması olmuştur.
İşte, 6 yılı kapsayan bu serüvenin Türk dış politikasının öne çıkan “diplomasi” ve “denge “ politikaları açısından irdelenmesi, bu kitabın konusudur.
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.