Ekoeleştiri - Folklor ve Edebiyat İncelemeleri
Ağaçlara, nehirlere ve dağlara tapınan ataların “İnşaat Ya Resulullah” diyerek yerküreyi betonla kaplamaya yeminliymişçesine çalışan torunlarından oluşan bir toplumun parçası olmanın yüklediği sorumluluktan kaynaklanan ekolojiye dair tartışmaların özellikle Türkiye gibi ülkelerde uzun vadeli olarak gündemi belirlemesi gerektiğine dair düşünce, böyle bir çalışma yapma fikrini doğurdu.
Doğanın sınırsız olmadığı ve gelecek kuşakların da şu an yaşadığımız ve paylaştığımız dünyayı en az bizim kadar kullanabilmeleri gerektiği düşüncesiyle bağlantılı olan doğayı koruma ve sürdürülebilir kılmaya yönelik çalışmaların, uluslararası sözleşmelerin etkisiyle 20. yüzyılın ikinci yarısından sonra ortaya çıktığı bilinmektedir. Ekoeleştirinin henüz kavramsal olarak belirmediği dönemlerde de doğayı farklı çerçevelerden ele alan eserler kaleme alınmıştı. Ancak kuram ve yaklaşım boyutunda insan merkezli doğa algısının yüzünü tekrar doğa merkezli bir bakış açısına döndürmesi henüz yeni sayılabilecek bir süreçtir. Elbette kaybetmeden değerini anlamadığımız birçok şey gibi ve daha fazla olarak doğanın kaybedileceği, tükeneceği, dolayısıyla insan yaşamının bu süreçlerin sonunda tehlikeye gireceği algısı insanın sahibi değil bir parçası olduğu doğa üzerine yeniden düşünmesine vesile oldu.
Ekoeleştiri kuram ve yaklaşımlarını şekillendiren doğa merkezli anlayış, bu eserde alanında uzman halk bilimci ve edebiyat araştırmacılarının katkılarıyla değerlendirildi. Elinizdeki eser, Türk folkloru ve edebiyatında üretilmiş olan metinler ve kültürel pratikleri ekoeleştirel yaklaşımlarla değerlendirerek doğa konusunda bir farkındalık uyandırmayı amaçlamaktadır.
- Açıklama
Ağaçlara, nehirlere ve dağlara tapınan ataların “İnşaat Ya Resulullah” diyerek yerküreyi betonla kaplamaya yeminliymişçesine çalışan torunlarından oluşan bir toplumun parçası olmanın yüklediği sorumluluktan kaynaklanan ekolojiye dair tartışmaların özellikle Türkiye gibi ülkelerde uzun vadeli olarak gündemi belirlemesi gerektiğine dair düşünce, böyle bir çalışma yapma fikrini doğurdu.
Doğanın sınırsız olmadığı ve gelecek kuşakların da şu an yaşadığımız ve paylaştığımız dünyayı en az bizim kadar kullanabilmeleri gerektiği düşüncesiyle bağlantılı olan doğayı koruma ve sürdürülebilir kılmaya yönelik çalışmaların, uluslararası sözleşmelerin etkisiyle 20. yüzyılın ikinci yarısından sonra ortaya çıktığı bilinmektedir. Ekoeleştirinin henüz kavramsal olarak belirmediği dönemlerde de doğayı farklı çerçevelerden ele alan eserler kaleme alınmıştı. Ancak kuram ve yaklaşım boyutunda insan merkezli doğa algısının yüzünü tekrar doğa merkezli bir bakış açısına döndürmesi henüz yeni sayılabilecek bir süreçtir. Elbette kaybetmeden değerini anlamadığımız birçok şey gibi ve daha fazla olarak doğanın kaybedileceği, tükeneceği, dolayısıyla insan yaşamının bu süreçlerin sonunda tehlikeye gireceği algısı insanın sahibi değil bir parçası olduğu doğa üzerine yeniden düşünmesine vesile oldu.
Ekoeleştiri kuram ve yaklaşımlarını şekillendiren doğa merkezli anlayış, bu eserde alanında uzman halk bilimci ve edebiyat araştırmacılarının katkılarıyla değerlendirildi. Elinizdeki eser, Türk folkloru ve edebiyatında üretilmiş olan metinler ve kültürel pratikleri ekoeleştirel yaklaşımlarla değerlendirerek doğa konusunda bir farkındalık uyandırmayı amaçlamaktadır.
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.