El Alemin Sözleri
Köle ve efendi...
Benim hiçbir zaman bir kölem olmadı. O, bölünen kişiliklerinde kendini yineliyor, yeniliyor, taklit ediyor. Bunlar, onun düşsel evreninde sürekli yinelenen küçük devrimler, Köleler efendileri, efendiler köleleri takit ediyor. İki belirgin yer... Bu yerlere sınıf demek içinden gelmiyor. Ve karşıtlarıyla yer değiştirenler... Ezilenler, fırsatını bulduklarında ezenler gibi yaparlar hep.
Belki de onun tek suçu çıplak olmasıydı. Artık onu, neyim gerçek neyim sahte olduğu konusunda ikna edemeyeceğimi anladım. Zaten böyle bir istek de kalmadı içimde. Hastamda beni en çok etkileyen, yaşadığı kişilik bölünmeleri sonucunda büründüğü kimliklerin tüm özelliklerini kusursuz bir biçimde yansıtabilmesiydi. Kimi gün bir değirmenci kimliğini benimsediğinde, gerçekten uzun yıllar bu işle uğraşmış biri gibi, bir değirmencinin tüm bilgi ve yaşamışlık birikimini sergileyebiliyordu. Bu söylediklerim, bir gezgin, bir fahişe, bir dokumacı, bir psikiyatrist, bir bedevi,bir savaşçı, bir gardiyan kimliğine büründüğünde ve o kişinin kimliğiyle öyküler anlattığında da aynı ustalıkla karşıma çıkıyordu.
Çatlamış bir ayna düşünün. Söylemek istediğim, kırılıp parçalara ayrılmak değil. Derin çatlaklarla bölünmek ama hâlâ aynı çerçeve içinde kalmak. Paramparça, bir garip bütünlük içinde, birbirlerine benzeyen suretler düşünün... Siz o aynaya bakıyorsunuz. O çoğalan suretlerinizden hangisini inandırıcı bulurdunuz?
- Açıklama
Köle ve efendi...
Benim hiçbir zaman bir kölem olmadı. O, bölünen kişiliklerinde kendini yineliyor, yeniliyor, taklit ediyor. Bunlar, onun düşsel evreninde sürekli yinelenen küçük devrimler, Köleler efendileri, efendiler köleleri takit ediyor. İki belirgin yer... Bu yerlere sınıf demek içinden gelmiyor. Ve karşıtlarıyla yer değiştirenler... Ezilenler, fırsatını bulduklarında ezenler gibi yaparlar hep.
Belki de onun tek suçu çıplak olmasıydı. Artık onu, neyim gerçek neyim sahte olduğu konusunda ikna edemeyeceğimi anladım. Zaten böyle bir istek de kalmadı içimde. Hastamda beni en çok etkileyen, yaşadığı kişilik bölünmeleri sonucunda büründüğü kimliklerin tüm özelliklerini kusursuz bir biçimde yansıtabilmesiydi. Kimi gün bir değirmenci kimliğini benimsediğinde, gerçekten uzun yıllar bu işle uğraşmış biri gibi, bir değirmencinin tüm bilgi ve yaşamışlık birikimini sergileyebiliyordu. Bu söylediklerim, bir gezgin, bir fahişe, bir dokumacı, bir psikiyatrist, bir bedevi,bir savaşçı, bir gardiyan kimliğine büründüğünde ve o kişinin kimliğiyle öyküler anlattığında da aynı ustalıkla karşıma çıkıyordu.
Çatlamış bir ayna düşünün. Söylemek istediğim, kırılıp parçalara ayrılmak değil. Derin çatlaklarla bölünmek ama hâlâ aynı çerçeve içinde kalmak. Paramparça, bir garip bütünlük içinde, birbirlerine benzeyen suretler düşünün... Siz o aynaya bakıyorsunuz. O çoğalan suretlerinizden hangisini inandırıcı bulurdunuz?
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.