Entelektüel Türk Milliyetçiliğinin Tarihi23 Aralık 1876 - 3 Mayıs 1944
Bireylerin mensubu oldukları topluma karşı duydukları bağlılık ve aidiyet duygusunun temel kaynağı kabul edilen milliyetçilik, çoğunlukla ırkçılık, faşizm, etnikçilik gibi söylemlerle bir arada anılsa da gerek günümüz gerekse eski toplumların en belirgin sosyolojik gerçeğidir.
Milliyetçilik daha çok birleştirici ve aynı zamanda eşitlikçi yanıyla ırkçı anlayıştan tamamen ayrılmaktadır. Irkçılık daha çok biyolojik benzerlikler ve bir diğerinin üzerine yaptığı üstünlük anlayışı üzerine kurulan bir söylem olması yönüyle milliyetçilik ile bağdaştırılamaz. Başka bir ifadeyle ırkçılık milletlerin kendinden olmayana düşmanca duygu beslemesidir.
Faşizm ise daha çok seçkinliğe dayanmakta ve hatta şiddetle bütünleşmesi ile halkın iradesinden daha çok, siyasi iktidarın öncelikli olarak mutlak hâkimiyeti ve devletin üstünlüğüne atıf yapmakta ve halkın iradesi yok sayılmaktadır.
Faşizm ve milliyetçilik kavramlarının ikisinde de milli birlik ve beraberlik anlayışı vurgulansa da, faşizmde bu yaklaşım millet iradesinden daha çok otoriter bir anlayışın baskısı altında gerçekleşerek daha çok iktidarın kayıtsız şartsız egemenliği ve millet için devlet değil devlet için millet anlayışı baskın gelmektedir. Çalışmamızın ana temelini teşkil eden Türk milliyetçiliği ise, Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılma döneminde ortaya çıkmış olması ile modernist, toplumun birlikte yaşamaktan doğan dayanışma duygusuna olan yaklaşımı ile de ilkçi bir nitelik taşımaktadır. Çalışma kapsamında görülebileceği gibi, Türkiye'de ve dünyada Türk milliyetçiliğini faşizm tanımlaması ile bütünleştirme eğilimi genellikle, sol düşüncenin etkisi altında ortaya çıkmış ve kapsamlı bir değerlendirmeden ziyade faşizmin aşırı milliyetçi yönü üzerinden yürütülmüştür. Dolayısıyla sol düşüncenin tarihsel ve ideolojik karşıtı konumunda bulunan Türk milliyetçiliğine yönelik faşizm iddiası, Osmanlı'nın son döneminde ortaya çıkan Türkçülük akımının Ziya Gökalp gibi savunucuları tarafından kesin bir şekilde reddedilmiştir Türk milliyetçiliğinin en büyük düşmanları olarak nitelendirmesi doğru olsa da, komünizm karşıtlığı ve faşizm arasında paralellik kurmak zordur.
Temel olarak iki bölümden oluşan çalışmamızın birinci bölümünde özellikle faşizm nasyonalizm, falanjizm ve milliyetçilik gibi tanımlamalara yer verilmiştir. İkinci bölümde ise Türk milliyetçiliğinin Osmanlının son dönemlerinde ortaya çıkması ile Cumhuriyet döneminin 1960'lara kadar olan kısmında siyasal partileşme hareketlerine kadar olan süreç incelenerek entelektüel Türk milliyetçiliğinin doğuşu verilen mücadeleler ve dönemin Türk aydınlarının hangi zorluklarla Türkçülük akımını savundukları anlatılarak Türkçülüğün özellikle faşizmden farklı ve kültür temelli bir akım olup olmadığı ortaya konulmaya çalışılmıştır.
- Açıklama
Bireylerin mensubu oldukları topluma karşı duydukları bağlılık ve aidiyet duygusunun temel kaynağı kabul edilen milliyetçilik, çoğunlukla ırkçılık, faşizm, etnikçilik gibi söylemlerle bir arada anılsa da gerek günümüz gerekse eski toplumların en belirgin sosyolojik gerçeğidir.
Milliyetçilik daha çok birleştirici ve aynı zamanda eşitlikçi yanıyla ırkçı anlayıştan tamamen ayrılmaktadır. Irkçılık daha çok biyolojik benzerlikler ve bir diğerinin üzerine yaptığı üstünlük anlayışı üzerine kurulan bir söylem olması yönüyle milliyetçilik ile bağdaştırılamaz. Başka bir ifadeyle ırkçılık milletlerin kendinden olmayana düşmanca duygu beslemesidir.
Faşizm ise daha çok seçkinliğe dayanmakta ve hatta şiddetle bütünleşmesi ile halkın iradesinden daha çok, siyasi iktidarın öncelikli olarak mutlak hâkimiyeti ve devletin üstünlüğüne atıf yapmakta ve halkın iradesi yok sayılmaktadır.
Faşizm ve milliyetçilik kavramlarının ikisinde de milli birlik ve beraberlik anlayışı vurgulansa da, faşizmde bu yaklaşım millet iradesinden daha çok otoriter bir anlayışın baskısı altında gerçekleşerek daha çok iktidarın kayıtsız şartsız egemenliği ve millet için devlet değil devlet için millet anlayışı baskın gelmektedir. Çalışmamızın ana temelini teşkil eden Türk milliyetçiliği ise, Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılma döneminde ortaya çıkmış olması ile modernist, toplumun birlikte yaşamaktan doğan dayanışma duygusuna olan yaklaşımı ile de ilkçi bir nitelik taşımaktadır. Çalışma kapsamında görülebileceği gibi, Türkiye'de ve dünyada Türk milliyetçiliğini faşizm tanımlaması ile bütünleştirme eğilimi genellikle, sol düşüncenin etkisi altında ortaya çıkmış ve kapsamlı bir değerlendirmeden ziyade faşizmin aşırı milliyetçi yönü üzerinden yürütülmüştür. Dolayısıyla sol düşüncenin tarihsel ve ideolojik karşıtı konumunda bulunan Türk milliyetçiliğine yönelik faşizm iddiası, Osmanlı'nın son döneminde ortaya çıkan Türkçülük akımının Ziya Gökalp gibi savunucuları tarafından kesin bir şekilde reddedilmiştir Türk milliyetçiliğinin en büyük düşmanları olarak nitelendirmesi doğru olsa da, komünizm karşıtlığı ve faşizm arasında paralellik kurmak zordur.
Temel olarak iki bölümden oluşan çalışmamızın birinci bölümünde özellikle faşizm nasyonalizm, falanjizm ve milliyetçilik gibi tanımlamalara yer verilmiştir. İkinci bölümde ise Türk milliyetçiliğinin Osmanlının son dönemlerinde ortaya çıkması ile Cumhuriyet döneminin 1960'lara kadar olan kısmında siyasal partileşme hareketlerine kadar olan süreç incelenerek entelektüel Türk milliyetçiliğinin doğuşu verilen mücadeleler ve dönemin Türk aydınlarının hangi zorluklarla Türkçülük akımını savundukları anlatılarak Türkçülüğün özellikle faşizmden farklı ve kültür temelli bir akım olup olmadığı ortaya konulmaya çalışılmıştır.
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.