%25
Eski Güneşin Altında Neslişah Çetinkaya
Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9786059542449
Boyut
13.50x21.00
Sayfa Sayısı
272
Basım Yeri
İstanbul
Baskı
1
Basım Tarihi
2019-11
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
2. Hamur
Dili
Türkçe

Eski Güneşin Altında

25,00TL
18,75TL
%25
Satışta değil
9786059542449
811249
Eski Güneşin Altında
Eski Güneşin Altında
18.75

Tohuma durmuş bir başak kopardılar. Bir başaktı sadece. Oysa hayata ekilen umutlardı, kopardılar sessizce.

Satranç tahtası ortada duruyordu. Taşlar yerli yerindeydi. Şahlar, piyonlar, vezirler, Ademoğlu Ademler, herkes onları görüyorlardı.

Bir mektup düştü gecenin sessizliğine. “Gördünüz mü?” dedi, Yeva. Gerçekten de gördünüz mü? Acıdan kalan yanları dökülmüştü, yakası açık, gerdanı apaktı. Başakların solmuş tanelerinden bir hüzün yayıldı her tarafa. Görmek imkânsızdı, kendi karanlığında baktığı aynada.

Belli ki bir kadın, kendi içinden geçiyordu zamanın.

Pek çok hikâyede beliren ortak bir yazgının susuşu gibiydi susuşu. Belli belirsiz bir gülümseme geçti gözlerinden. Terk edileceğini anlayan bir kadınınki gibiydi kederi, sustu.

Kendine, çocukluğuna, çocukluğunu susturan annesinin suslarına sustu. Sonra köklerine ve bu köklere ulaşamamış su damlasını yutan toprağın çatlağına... Hüzünlerden boğum boğum saçlarına ve elbette bu saçlarını öpen adama... Susmasa, susuşu yarım kalırdı çünkü.

Sessizce arkasını döndü ve gitti. Öyle hüzünlüydü ki gidişi, tüm kadınlar içinde çölde bir kum tanesi. Zor seçilirdi...

  • Açıklama
    • Tohuma durmuş bir başak kopardılar. Bir başaktı sadece. Oysa hayata ekilen umutlardı, kopardılar sessizce.

      Satranç tahtası ortada duruyordu. Taşlar yerli yerindeydi. Şahlar, piyonlar, vezirler, Ademoğlu Ademler, herkes onları görüyorlardı.

      Bir mektup düştü gecenin sessizliğine. “Gördünüz mü?” dedi, Yeva. Gerçekten de gördünüz mü? Acıdan kalan yanları dökülmüştü, yakası açık, gerdanı apaktı. Başakların solmuş tanelerinden bir hüzün yayıldı her tarafa. Görmek imkânsızdı, kendi karanlığında baktığı aynada.

      Belli ki bir kadın, kendi içinden geçiyordu zamanın.

      Pek çok hikâyede beliren ortak bir yazgının susuşu gibiydi susuşu. Belli belirsiz bir gülümseme geçti gözlerinden. Terk edileceğini anlayan bir kadınınki gibiydi kederi, sustu.

      Kendine, çocukluğuna, çocukluğunu susturan annesinin suslarına sustu. Sonra köklerine ve bu köklere ulaşamamış su damlasını yutan toprağın çatlağına... Hüzünlerden boğum boğum saçlarına ve elbette bu saçlarını öpen adama... Susmasa, susuşu yarım kalırdı çünkü.

      Sessizce arkasını döndü ve gitti. Öyle hüzünlüydü ki gidişi, tüm kadınlar içinde çölde bir kum tanesi. Zor seçilirdi...

  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.
Kapat