Halen bir Cağaloğlu emektarı olan Selma Sancı, birbirini tamamlayan öykülerinde insani hemen yakalayan sıcak, yalın, anlatacağını içtenlikle anlatan bir dille, yok olup giden dönemlerin üretim tarzlarının kayda geçmelerini sağlıyor, rotatifleri, mücellitleri, mürettipleri, hurufatı hatırlatıyor.
Aynı zamanda uzun bir ara (espas) vermeye hazırlandığımız dönemin, 1980 öncesinin bütün karmaşasını duyumsatırken, Kadıköy'e, Adalar'a da uzanıyor.
Onun kaleme aldıklarındaki sihir, hayatımızda yer etmiş, hiçbir zaman dikkat etmediğimiz ayrıntılara yer vermesinde yatıyor, gözlem gücü bu ayrıntılarda ortaya çıkıyor.
Espas, tedirgin bir dönemi ve basımevlerinde, tekstil atölyelerinde çalışan insanların hayatları üzerinden anlatan ustalıklı bir dönem romanı.
"Çoğu genç, kızlı erkekli işçiler, sırayla formaların üstünden birer birer alarak masanın etrafında tek sıra halinde dönüyor, ellerinde biriktirdiklerini duvara dayalı yığının üstüne götürüyor, sonra tekrar masanın üstünden formaları toplayarak bir ayindeymiş gibi ağır ağır deviniyorlardı. Koyu gri önlükleriyle hepsi birbirine benziyordu. Yüksek tavandan sarkan uzun zincirlerin ucundaki çıplak ampullerin yetersiz ışığında, ağır ağır hareket eden böcekler gibiydiler."
- Açıklama
Halen bir Cağaloğlu emektarı olan Selma Sancı, birbirini tamamlayan öykülerinde insani hemen yakalayan sıcak, yalın, anlatacağını içtenlikle anlatan bir dille, yok olup giden dönemlerin üretim tarzlarının kayda geçmelerini sağlıyor, rotatifleri, mücellitleri, mürettipleri, hurufatı hatırlatıyor.
Aynı zamanda uzun bir ara (espas) vermeye hazırlandığımız dönemin, 1980 öncesinin bütün karmaşasını duyumsatırken, Kadıköy'e, Adalar'a da uzanıyor.
Onun kaleme aldıklarındaki sihir, hayatımızda yer etmiş, hiçbir zaman dikkat etmediğimiz ayrıntılara yer vermesinde yatıyor, gözlem gücü bu ayrıntılarda ortaya çıkıyor.
Espas, tedirgin bir dönemi ve basımevlerinde, tekstil atölyelerinde çalışan insanların hayatları üzerinden anlatan ustalıklı bir dönem romanı."Çoğu genç, kızlı erkekli işçiler, sırayla formaların üstünden birer birer alarak masanın etrafında tek sıra halinde dönüyor, ellerinde biriktirdiklerini duvara dayalı yığının üstüne götürüyor, sonra tekrar masanın üstünden formaları toplayarak bir ayindeymiş gibi ağır ağır deviniyorlardı. Koyu gri önlükleriyle hepsi birbirine benziyordu. Yüksek tavandan sarkan uzun zincirlerin ucundaki çıplak ampullerin yetersiz ışığında, ağır ağır hareket eden böcekler gibiydiler."
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.