Faik Bey'in Salıncağı
Kainatın, yaratıldığı andan beri süregelen bir musikisi var. O halde güzel sanatlardan yalnız musiki Ezeli'dir.Yani insandan önce vardı. Alemin ilahi ahengi. Bu ahenk, insan ruhunda musiki ile tecelli etmiştir. Sadece bu nedenle musikiye saygılı olmak insanın yaratılışı gereğidir. Çünkü musiki Tanrı'nın işidir.
Musiki bir ibadet şeklidir. Mademki O'nun eli bu sanatın içindedir, o halde musiki icra edildiği sırada musikişinas O'nunla birliktedir. O'nun hüviyetinde gizlenen ahenk okyanusundan bir damlayı tatmaktadır.
Türk Musikisini hakir görme ( küçümseme ) hakkı, müzisyen, müzikolog, bilgin, her ne olursa olsun hiç kimseye verilmemiştir. Böyle bir aşağılama, yukarıda anlatmaya çalıştığım kullukla bağdaşmaz. Tanrı neden sadece Batılı müzisyenlere esin versin?
Sadece Türk musikisini değil, herhangi bir müziği küçümsemek Yaradana saygısızlık olur. Herhangi bir müzik türünün etkilemediği bir canlı yaratılmış mıdır?
Müziğin, müzik seslerinin, insan icâdı olmayıp doğada, insan yaratılmadan önce de var olduğunu madem ki biliyoruz, o halde bize Tanrı'nın lütfettiği bu sanatın, icra edilirken kullandığı müzik seslerine bir göz gezdirmek gerekmektedir. Bu konuyu Giriş bölümünden sonra “Bir İlmi Tetkik“ başlığı altında okuyabilirsiniz.
Bu çok değerli bilim insanımızın oldukça uzun yazısının size aktardığım bir bölümünden çıkaracağımız önemli sonuç şudur:
Müzik sesleri zaten doğada vardı. Insana düşen, var olan bu ses ve aralıklardan bir musiki meydana getirmekti. Türkler bunu en eski devirlerden beri mükemmel şekilde oluşturmayı başarmıştır. Tanbur dediğimiz, müziğimizin kuruluşunu perdelerinde apaçık taşıyan o mükemmel ve muhteşem sazın yüzyıllar önce yapılmış olması, yukarıda anlatılan fiziksel gerçeklerin atalarımızca bilindiğinin, en azından hissedebildiğinin bir kanıtıdır.
Ben ve benim kuşağım bu müziğin içine doğduk. Bizi bu müzik emzirdi, büyüttü; biz bu müziğin çocuklarıyız. Annelerimize duyduğumuz duyguları ona da duyduk.
- Açıklama
Kainatın, yaratıldığı andan beri süregelen bir musikisi var. O halde güzel sanatlardan yalnız musiki Ezeli'dir.Yani insandan önce vardı. Alemin ilahi ahengi. Bu ahenk, insan ruhunda musiki ile tecelli etmiştir. Sadece bu nedenle musikiye saygılı olmak insanın yaratılışı gereğidir. Çünkü musiki Tanrı'nın işidir.
Musiki bir ibadet şeklidir. Mademki O'nun eli bu sanatın içindedir, o halde musiki icra edildiği sırada musikişinas O'nunla birliktedir. O'nun hüviyetinde gizlenen ahenk okyanusundan bir damlayı tatmaktadır.
Türk Musikisini hakir görme ( küçümseme ) hakkı, müzisyen, müzikolog, bilgin, her ne olursa olsun hiç kimseye verilmemiştir. Böyle bir aşağılama, yukarıda anlatmaya çalıştığım kullukla bağdaşmaz. Tanrı neden sadece Batılı müzisyenlere esin versin?
Sadece Türk musikisini değil, herhangi bir müziği küçümsemek Yaradana saygısızlık olur. Herhangi bir müzik türünün etkilemediği bir canlı yaratılmış mıdır?
Müziğin, müzik seslerinin, insan icâdı olmayıp doğada, insan yaratılmadan önce de var olduğunu madem ki biliyoruz, o halde bize Tanrı'nın lütfettiği bu sanatın, icra edilirken kullandığı müzik seslerine bir göz gezdirmek gerekmektedir. Bu konuyu Giriş bölümünden sonra “Bir İlmi Tetkik“ başlığı altında okuyabilirsiniz.
Bu çok değerli bilim insanımızın oldukça uzun yazısının size aktardığım bir bölümünden çıkaracağımız önemli sonuç şudur:Müzik sesleri zaten doğada vardı. Insana düşen, var olan bu ses ve aralıklardan bir musiki meydana getirmekti. Türkler bunu en eski devirlerden beri mükemmel şekilde oluşturmayı başarmıştır. Tanbur dediğimiz, müziğimizin kuruluşunu perdelerinde apaçık taşıyan o mükemmel ve muhteşem sazın yüzyıllar önce yapılmış olması, yukarıda anlatılan fiziksel gerçeklerin atalarımızca bilindiğinin, en azından hissedebildiğinin bir kanıtıdır.
Ben ve benim kuşağım bu müziğin içine doğduk. Bizi bu müzik emzirdi, büyüttü; biz bu müziğin çocuklarıyız. Annelerimize duyduğumuz duyguları ona da duyduk.
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.