Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi'nin Siyasi Faaliyetleri (1908-1923) (Ciltli)
Osmanlı Devleti'nin, İstanbul'un fethiyle Türk İmparatorluğu hüviyetine kavuşmasıyla Türkiye'nin en köklü ve kadim kurumu olan Patrikhaneye lüzumunca kayda değer ehemmiyet verdiği tarihi bir hakikattir. Lakin Patrikhane bu müeyyidenin tatbikinden imtina edilmemiştir. Müesses nizamın/Devletin, muasırlaşmak maksadıyla hemen hemen her ıslahat teşebbüsünde muhaliflerin başında müessese olarak Patrikhane muhakkak yer almıştır. Patrikhanenin en büyük korkusu varlığını iddia ettiği ve bir türlü ispat edemediği, istismardan hiçbir zaman vazgeçmediği (güya) kadim imtiyazlarını kaybetmekti. Patrikhane, muhalefet ederken tarihi bir ''tahterevalli'' ya da bir ''manivela'' olarak kadim imtiyazlarını oldukça mahir bir şekilde kullanmıştır. Bunu yaparken Emperyalist Devletleri devreye sokmaktan geri durmamıştır. Aynı devletler, Osmanlı İmparatorluğu'na bir taraftan ıslahat yapması için baskı yaparlarken, diğer taraftan da Patrikhanenin istekleri doğrultusunda zora sokmaktaydılar. Bu durum hem Türk İmparatorluğu'nu hem de Yeni Türk Devleti'ni ve dolayısıyla bütünüyle Türk Milleti'ni çok müşkül bir halde bırakmıştır. Trablusgarp Savaşı, Balkan Savaşları, 1. Dünya Savaşı ve nihayet Türk İstiklal Savaşı süreçlerinde yaşanılanlardan ibretle, Lozan Öüzakereleri'ndeki münakaşalardan sonra Lozan Antlaşması'yla Patrikhanenin yüzyıllardır istismardan geri durmadığı imtiyazları kaldırılarak, Türkiye'de varlığını devam ettirmesine müsaade edilmiştir.
Bu araştırmayla Osmanlı İmparatorluğu'nun kalpgahı olan Türkiye'nin, ''en köklü ve en kadim'' bir kurumu olarak Fener Rum Ortodosk Patrikhanesi'nin, ''Türk'ün müsamahasını'' nasıl istismar ettiği ortaya konulurken, bilhasa bu istismarın Osmanlı İmparatorluğu'nun ''en kısa'' ve Türk Milleti'nin yaşadıklarıyla ''en uzun'' yüzyılında yapıldığına dikkat çekilmiştir.
- Açıklama
Osmanlı Devleti'nin, İstanbul'un fethiyle Türk İmparatorluğu hüviyetine kavuşmasıyla Türkiye'nin en köklü ve kadim kurumu olan Patrikhaneye lüzumunca kayda değer ehemmiyet verdiği tarihi bir hakikattir. Lakin Patrikhane bu müeyyidenin tatbikinden imtina edilmemiştir. Müesses nizamın/Devletin, muasırlaşmak maksadıyla hemen hemen her ıslahat teşebbüsünde muhaliflerin başında müessese olarak Patrikhane muhakkak yer almıştır. Patrikhanenin en büyük korkusu varlığını iddia ettiği ve bir türlü ispat edemediği, istismardan hiçbir zaman vazgeçmediği (güya) kadim imtiyazlarını kaybetmekti. Patrikhane, muhalefet ederken tarihi bir ''tahterevalli'' ya da bir ''manivela'' olarak kadim imtiyazlarını oldukça mahir bir şekilde kullanmıştır. Bunu yaparken Emperyalist Devletleri devreye sokmaktan geri durmamıştır. Aynı devletler, Osmanlı İmparatorluğu'na bir taraftan ıslahat yapması için baskı yaparlarken, diğer taraftan da Patrikhanenin istekleri doğrultusunda zora sokmaktaydılar. Bu durum hem Türk İmparatorluğu'nu hem de Yeni Türk Devleti'ni ve dolayısıyla bütünüyle Türk Milleti'ni çok müşkül bir halde bırakmıştır. Trablusgarp Savaşı, Balkan Savaşları, 1. Dünya Savaşı ve nihayet Türk İstiklal Savaşı süreçlerinde yaşanılanlardan ibretle, Lozan Öüzakereleri'ndeki münakaşalardan sonra Lozan Antlaşması'yla Patrikhanenin yüzyıllardır istismardan geri durmadığı imtiyazları kaldırılarak, Türkiye'de varlığını devam ettirmesine müsaade edilmiştir.
Bu araştırmayla Osmanlı İmparatorluğu'nun kalpgahı olan Türkiye'nin, ''en köklü ve en kadim'' bir kurumu olarak Fener Rum Ortodosk Patrikhanesi'nin, ''Türk'ün müsamahasını'' nasıl istismar ettiği ortaya konulurken, bilhasa bu istismarın Osmanlı İmparatorluğu'nun ''en kısa'' ve Türk Milleti'nin yaşadıklarıyla ''en uzun'' yüzyılında yapıldığına dikkat çekilmiştir.
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.