%25
Gallemit Servet Somuncuoğlu
Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9786056552403
Boyut
13.00x19.50
Sayfa Sayısı
232
Basım Yeri
İstanbul
Baskı
3
Basım Tarihi
2021-04
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
2. Hamur
Dili
Türkçe

Gallemit

32,00TL
24,00TL
%25
Satışta değil
9786056552403
696815
Gallemit
Gallemit
24.00

Savrulup gidiyor ömür dediğin...

Sararmış satır aralarında çeyrek asırdır sızlayan yorgun hüzün sesleri. Ulu Kam'ın iç çekişi. Tibet'in rahipleri benden daha yalnız değildir... Biri zahirde derbeder, diğeri sırların peşinde iki yalnız adam. Yürek yangınını söndürür ümidiyle kor ateşe serpilen suyun şarkta çıkardığı cızırtıyı garpta da duyabilen sıra dışı iki insanın gönül yolculuğu. Şaman davulları, veliler, amansız kokular, Elsa'nın gözleri... Yalnız'ın öyküsü... Yalnızlığa öykü...

Sahiden savrulup gidiyor ömür dediğin. Ömürler savruluyor. Uzaklarda, yakınlarda. Bizatihi derûnda... Evvel göçen yazar oldu. Kalanlar derin acılar çektiler. Ulu Kam haber alınca bir kez daha kahrolmuş; "Keşke ona Hafız'ın kabri gibi bir kabir yapabilseydim", sözleriyle hayıflanmış.

Her insan bir başkasında yol arar kendine. Aradığı en yakınındadır. Tanrı Dağlarının zirvelerinde sessizce haykırdığı isim; gülün adıydı. Kahramanın huzur ve sükûnunu zedelemeden, sis perdesinin tüllerini aralamadan meçhule ışık tutmak naif ve ulvî bir gayretti. Toplumsal hareketliliğin akabinde, kamuoyunda doğan alâka üzerine yeniden baskı teklifini de fazilet örneği sergileyerek reddetmişti; "Taze acının üzerine kitap çıkarmak yakışık almaz". Ulu Kam'ı dağlayan kurşun, vicdan sahiplerinin yüreğini kanatmalıydı. Kasten sıkılan o hain kurşuna herkes lânet etseydi kahbe devr-i devran böyle pervasız dönmeyecekti.

"Hepsi birbirine karıştı gitti. Gerçek kam Aziz mi, beş çocuğunu bırakarak dağlara giden adam mı, yıllar sonra onu arayıp bulan ben miyim?"

  • Açıklama
    • Savrulup gidiyor ömür dediğin...

      Sararmış satır aralarında çeyrek asırdır sızlayan yorgun hüzün sesleri. Ulu Kam'ın iç çekişi. Tibet'in rahipleri benden daha yalnız değildir... Biri zahirde derbeder, diğeri sırların peşinde iki yalnız adam. Yürek yangınını söndürür ümidiyle kor ateşe serpilen suyun şarkta çıkardığı cızırtıyı garpta da duyabilen sıra dışı iki insanın gönül yolculuğu. Şaman davulları, veliler, amansız kokular, Elsa'nın gözleri... Yalnız'ın öyküsü... Yalnızlığa öykü...

      Sahiden savrulup gidiyor ömür dediğin. Ömürler savruluyor. Uzaklarda, yakınlarda. Bizatihi derûnda... Evvel göçen yazar oldu. Kalanlar derin acılar çektiler. Ulu Kam haber alınca bir kez daha kahrolmuş; "Keşke ona Hafız'ın kabri gibi bir kabir yapabilseydim", sözleriyle hayıflanmış.

      Her insan bir başkasında yol arar kendine. Aradığı en yakınındadır. Tanrı Dağlarının zirvelerinde sessizce haykırdığı isim; gülün adıydı. Kahramanın huzur ve sükûnunu zedelemeden, sis perdesinin tüllerini aralamadan meçhule ışık tutmak naif ve ulvî bir gayretti. Toplumsal hareketliliğin akabinde, kamuoyunda doğan alâka üzerine yeniden baskı teklifini de fazilet örneği sergileyerek reddetmişti; "Taze acının üzerine kitap çıkarmak yakışık almaz". Ulu Kam'ı dağlayan kurşun, vicdan sahiplerinin yüreğini kanatmalıydı. Kasten sıkılan o hain kurşuna herkes lânet etseydi kahbe devr-i devran böyle pervasız dönmeyecekti.

      "Hepsi birbirine karıştı gitti. Gerçek kam Aziz mi, beş çocuğunu bırakarak dağlara giden adam mı, yıllar sonra onu arayıp bulan ben miyim?"

  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.
Kapat