Göç SosyolojisiBatı Eksenli Dünya Düzeni ve Türkiye'ye Gelen Dış Göç Dinamiği
Bu çalışmada Yeni Türkiye'ye gelen dış göçler ele alınacaktır. 1923 tarihli Lozan Antlaşması Kurtuluş Savaşı'nın bitişini, Yeni Türkiye'nin kuruluşunu simgelerken, cumhuriyetin tanık olduğu ilk göçlerin de başlangıcı olmuştur. Gerçekte bu coğrafya için dışarıdan göç sorunu yeni değildir. Ancak 19. yüzyılda Doğu Sorunu bir anlamda Osmanlı İmparatorluğu'nun tasfiyesi demek olurken, sorunun merkezinde artık Osmanlı ve egemenliği altındaki topraklar vardır.
Yeni Türkiye'ye gelen göçler büyük oranda Osmanlı Dönemi'nden miras kalan göçlerdir. Özellikle 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyılda Kafkasya, Balkanlar ve Ortadoğu'nun Batı egemenlik anlayışının uygulama alanı olmasıyla birlikte, burada yaşayan Müslüman ve Türk kökenli halklara yönelik politikalar, zamanla yerini zulüm ve öldürmelere bırakmış, bu da Anadolu coğrafyasına akın akın göçlerin yaşanmasına neden olmuştur. Gelenler için Türkiye bir anlamda son kale vazifesi görmüş ve gelenler kendilerini Türklükle ifade ederek, Türk kimliğini benimsemişlerdir.
Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılışıyla birlikte yeni bir devletin doğuşuna sahne olan bu topraklar, bir yandan yüzyıllar önce buradan ayrılanların geri dönüşüne, diğer yandan burayı vatan bilenlerin ise ayrılışına şahitlik etmiştir. Göçlerle şekillenen bu topraklarda toplumların yaşadığı değişimi keşfetmek ve yorumlamak ise hepsinden çok sosyolojinin işidir.
Kuruluşundan bugüne Türkiye'ye yönelen göç akınları hala araştırılmayı beklerken, yaşanan göçlerin yarattığı değişim ve bu göçleri açıklayan kuramların yokluğu ise önemli bir sorundur. Ümit ediyoruz ki, bu çalışma göç konusunda çalışma yapmak isteyenlere de katkı sağlar.
- Açıklama
Bu çalışmada Yeni Türkiye'ye gelen dış göçler ele alınacaktır. 1923 tarihli Lozan Antlaşması Kurtuluş Savaşı'nın bitişini, Yeni Türkiye'nin kuruluşunu simgelerken, cumhuriyetin tanık olduğu ilk göçlerin de başlangıcı olmuştur. Gerçekte bu coğrafya için dışarıdan göç sorunu yeni değildir. Ancak 19. yüzyılda Doğu Sorunu bir anlamda Osmanlı İmparatorluğu'nun tasfiyesi demek olurken, sorunun merkezinde artık Osmanlı ve egemenliği altındaki topraklar vardır.
Yeni Türkiye'ye gelen göçler büyük oranda Osmanlı Dönemi'nden miras kalan göçlerdir. Özellikle 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyılda Kafkasya, Balkanlar ve Ortadoğu'nun Batı egemenlik anlayışının uygulama alanı olmasıyla birlikte, burada yaşayan Müslüman ve Türk kökenli halklara yönelik politikalar, zamanla yerini zulüm ve öldürmelere bırakmış, bu da Anadolu coğrafyasına akın akın göçlerin yaşanmasına neden olmuştur. Gelenler için Türkiye bir anlamda son kale vazifesi görmüş ve gelenler kendilerini Türklükle ifade ederek, Türk kimliğini benimsemişlerdir.
Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılışıyla birlikte yeni bir devletin doğuşuna sahne olan bu topraklar, bir yandan yüzyıllar önce buradan ayrılanların geri dönüşüne, diğer yandan burayı vatan bilenlerin ise ayrılışına şahitlik etmiştir. Göçlerle şekillenen bu topraklarda toplumların yaşadığı değişimi keşfetmek ve yorumlamak ise hepsinden çok sosyolojinin işidir.
Kuruluşundan bugüne Türkiye'ye yönelen göç akınları hala araştırılmayı beklerken, yaşanan göçlerin yarattığı değişim ve bu göçleri açıklayan kuramların yokluğu ise önemli bir sorundur. Ümit ediyoruz ki, bu çalışma göç konusunda çalışma yapmak isteyenlere de katkı sağlar.
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.