Göç ve Sosyal Politika
Göç olgusu uygun bir ortamda gerçekleştiği takdirde insanların refahı ve ülkelerin ekonomik ve sosyal kalkınması için müspet bir gelişmedir. İnsanlar göç ettikleri yerde yeni bir hayat kurmakla birlikte, bölgeye uyum sağladıklarında oraya bir yenilik ve zenginlik de katmaktadır. Tarihte Doğudan Batıya ve Güneyden Kuzeye göçün yeni ve müşterek hayatın temellerinden biri olduğu; kültürler arasındaki bağların güçlenmesi ve insanlık medeniyetinin gelişmesinde göçün büyük önem taşıdığı görülmüştür. Kısacası göç karşılıklı olarak gönüllü olduğunda müşterek bir geleceğe ve ortak bir medeniyete de vesile olmaktadır.
Göç, özünde pozitif bir eylemi barındırsa da ülkeler ve göçmenler açısından durum her zaman olumlu olmayabilmektedir. Bunun olması için göçün ülkeler ve göçmenler açısından beklentileri karşılaması gerekmektedir. Ekonominin canlı olduğu ve barışın tesis edildiği dönemlerde göç eğer gönüllü olarak yapılırsa ekonomik büyüme ve kalkınmaya katkı yapabilmektedir. Savaş, baskı, yoksulluk ve işsizlik gibi nedenlerden kaynaklanan zorunlu göçler ise refah ve güvenli yaşam koşulları arayışı ile göç edenler için kısmi bir çözüm getirse de; hedef ülkede yönetim sorunlarına yol açabilmekte ve yerel halkın tepkilerine sebep olabilmektedir.
Tüm bu yönleriyle göç, aynı zamanda çağımızın en büyük sorunlarından birisidir. Günümüzde yaklaşık 300 milyon göçmen bulmaktadır. Bunların 30 milyonu mülteci konumundadır. Ülkeler ve başta BM olmak üzere uluslararası kuruluşlar göçün yol açtığı sorunlarla mücadele etmektedirler. Özellikle 2011 yılından sonra Suriye'de başlayan savaş ile birlikte iç ve dış göç açısından büyük bir felaket yaşanmaya başlamıştır. Savaşın uzun sürmesi ve küresel boyutta sonuçlara yol açması, etkilerinin göçmenler ve Türkiye gibi bölge ülkeleri açısından uzun bir süre daha süreceğini göstermektedir.
Göç olgusunun sadece siyasi ya da ekonomik bakış açısıyla çözülemeyeceği açıktır. Bu açıdan göçün değişik boyutlarıyla analiz edildiği akademik çalışmalarla daha iyi anlaşılması sağlanmalıdır. 15 değerli akademisyenin katkısıyla hazırlanan bu kitap çalışması da göçü sosyal politika açısından küresel boyutlarıyla değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Kitapta ayrıca son yıllarda savaş sonucu ülkelerini terk eden Suriyeli göçmenlerin dramının ekonomik ve sosyal sonuçları ile bugün gelinen nokta da ele alınmaktadır. Kitabın sosyal politika ve göç çalışmaları literatürüne katkı sunmasını diler; göçmenlerin gelecekte daha müreffeh ve güvenli bir yaşam sürmelerini ümit ederiz.
- Açıklama
Göç olgusu uygun bir ortamda gerçekleştiği takdirde insanların refahı ve ülkelerin ekonomik ve sosyal kalkınması için müspet bir gelişmedir. İnsanlar göç ettikleri yerde yeni bir hayat kurmakla birlikte, bölgeye uyum sağladıklarında oraya bir yenilik ve zenginlik de katmaktadır. Tarihte Doğudan Batıya ve Güneyden Kuzeye göçün yeni ve müşterek hayatın temellerinden biri olduğu; kültürler arasındaki bağların güçlenmesi ve insanlık medeniyetinin gelişmesinde göçün büyük önem taşıdığı görülmüştür. Kısacası göç karşılıklı olarak gönüllü olduğunda müşterek bir geleceğe ve ortak bir medeniyete de vesile olmaktadır.
Göç, özünde pozitif bir eylemi barındırsa da ülkeler ve göçmenler açısından durum her zaman olumlu olmayabilmektedir. Bunun olması için göçün ülkeler ve göçmenler açısından beklentileri karşılaması gerekmektedir. Ekonominin canlı olduğu ve barışın tesis edildiği dönemlerde göç eğer gönüllü olarak yapılırsa ekonomik büyüme ve kalkınmaya katkı yapabilmektedir. Savaş, baskı, yoksulluk ve işsizlik gibi nedenlerden kaynaklanan zorunlu göçler ise refah ve güvenli yaşam koşulları arayışı ile göç edenler için kısmi bir çözüm getirse de; hedef ülkede yönetim sorunlarına yol açabilmekte ve yerel halkın tepkilerine sebep olabilmektedir.
Tüm bu yönleriyle göç, aynı zamanda çağımızın en büyük sorunlarından birisidir. Günümüzde yaklaşık 300 milyon göçmen bulmaktadır. Bunların 30 milyonu mülteci konumundadır. Ülkeler ve başta BM olmak üzere uluslararası kuruluşlar göçün yol açtığı sorunlarla mücadele etmektedirler. Özellikle 2011 yılından sonra Suriye'de başlayan savaş ile birlikte iç ve dış göç açısından büyük bir felaket yaşanmaya başlamıştır. Savaşın uzun sürmesi ve küresel boyutta sonuçlara yol açması, etkilerinin göçmenler ve Türkiye gibi bölge ülkeleri açısından uzun bir süre daha süreceğini göstermektedir.
Göç olgusunun sadece siyasi ya da ekonomik bakış açısıyla çözülemeyeceği açıktır. Bu açıdan göçün değişik boyutlarıyla analiz edildiği akademik çalışmalarla daha iyi anlaşılması sağlanmalıdır. 15 değerli akademisyenin katkısıyla hazırlanan bu kitap çalışması da göçü sosyal politika açısından küresel boyutlarıyla değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Kitapta ayrıca son yıllarda savaş sonucu ülkelerini terk eden Suriyeli göçmenlerin dramının ekonomik ve sosyal sonuçları ile bugün gelinen nokta da ele alınmaktadır. Kitabın sosyal politika ve göç çalışmaları literatürüne katkı sunmasını diler; göçmenlerin gelecekte daha müreffeh ve güvenli bir yaşam sürmelerini ümit ederiz.
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.