Bir zamanlar, Bergama yöresindeki dağlardan birinde ulu bir ağaç varmış. Gövdesinin yarısı çınar, yarısı ıhlamur ağacıymış. Yöre halkı, bu ağaca dair çeşitli öyküler anlatırmış birbirlerine. Öykülerden en yaygın olanı ise şöyleymiş:
Tanrı Zeus, Olimpos Dağı'nda canı sıkılınca, oğlu Hermes'i de yanına alıp insan görünümünde köyleri, kentleri dolaşırmış.
İşte böyle günlerden birinde, Frigya dolaylarında bir kente gitmişleri ve hangi evin kapısını çaldılarsa hiçbiri açılmamış. Tanrı misafiri olarak bu kente gelen insanlara bütün kapıların kapalı olamayacağını düşünerek, kentteki bütün evleri dolaşmaya devam etmişler. Ama yine kimse onlara kapısını açmamış. Ta ki yoksul, yıkık dökük bir kulübeye gidene dek. Baukis ile Philemon adlı yaşlı bir karı koca yaşıyormuş burada.
- Açıklama
Bir zamanlar, Bergama yöresindeki dağlardan birinde ulu bir ağaç varmış. Gövdesinin yarısı çınar, yarısı ıhlamur ağacıymış. Yöre halkı, bu ağaca dair çeşitli öyküler anlatırmış birbirlerine. Öykülerden en yaygın olanı ise şöyleymiş:
Tanrı Zeus, Olimpos Dağı'nda canı sıkılınca, oğlu Hermes'i de yanına alıp insan görünümünde köyleri, kentleri dolaşırmış.
İşte böyle günlerden birinde, Frigya dolaylarında bir kente gitmişleri ve hangi evin kapısını çaldılarsa hiçbiri açılmamış. Tanrı misafiri olarak bu kente gelen insanlara bütün kapıların kapalı olamayacağını düşünerek, kentteki bütün evleri dolaşmaya devam etmişler. Ama yine kimse onlara kapısını açmamış. Ta ki yoksul, yıkık dökük bir kulübeye gidene dek. Baukis ile Philemon adlı yaşlı bir karı koca yaşıyormuş burada.
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.