Gülenlerin Ağlayanlara Borcu Var
Şiir, fıkra ve hikâyeleri yanında spor yazıları ile tanınan Sadık Söztutan, akıcı üslubuyla kendi okuyucu kitlesini oluşturmayı başarmış bir kalem.
Alışık olduğunuz Söztutan üslubunun en yeni örnekleriyle dolu bir eser: Gülenlerin Ağlayanlara Borcu Var.
"Beni unutma...
Aslında dünyanın en acıklı cümlesidir; 'Beni unutma.'
Ölmek her şeyi bitirir, ama 'Beni unutma' diye vedalaşmak...
Yaşadığını bile bile, aynı yer kürenin üstünde olduğunu hatırlaya hatırlaya bir daha görüşememek...
Ölenin ardından yaşanan yoğun acının da bir sonu vardır.
Ama gidenin ardından duyulan acı, hayat sürdükçe devam eder.
Filmlerde neden hep ayrılık vardır?
Mutlu insanın öyküsü olmadığı için mi?
Ya fotoğraflar...
Ah o unutulmuşluğun hüznünü taşıyan solgun suratlar... Dalgın bakışlar...
Fotoğrafçının sandalyesine oturduğunda, verdiğin o pozun, o duru ve kuru bakışın, bir gün bir gazetede ölüm resmi olarak kullanılacağını hiç düşünür müsün?
Ya da, bir cinayetin, bir trafik kazasının yere serdiği cesedin üzerindeki gazete örtüsünde görüneceğini?
Fotoğraftaki yüzler neden hep mutsuz?
Neden kat kat melankoli tütüyor açtığın her albüm sayfasından?
Gidenlere mi üzülmeli, kalanlara mı?
Yol aynı yol... Hepimiz geçip gidiyoruz işte... Kimi düşe kalka, kimi refah içinde... Ama son, aynı son...
Sana 'Beni unutma' diyeceğim demesine de... 'zaman' diye korkunç bir rakibim var biliyorum, nasıl başaracaksın bunu?
Hayat böyle... Yaşanılır ve unutulur.
Her geçen gün, her tükenen saat, hâtıraların üstüne kürek kürek unutkanlık atar.
Ve korkarım, 'Baki kalan bu kubbede hoş bir sâdâ' bile değil...
Ben sana 'beni unutma' demiyorum sevgili arkadaşım, bana dua et yeter."
- Açıklama
Şiir, fıkra ve hikâyeleri yanında spor yazıları ile tanınan Sadık Söztutan, akıcı üslubuyla kendi okuyucu kitlesini oluşturmayı başarmış bir kalem.
Alışık olduğunuz Söztutan üslubunun en yeni örnekleriyle dolu bir eser: Gülenlerin Ağlayanlara Borcu Var.
"Beni unutma...
Aslında dünyanın en acıklı cümlesidir; 'Beni unutma.'
Ölmek her şeyi bitirir, ama 'Beni unutma' diye vedalaşmak...
Yaşadığını bile bile, aynı yer kürenin üstünde olduğunu hatırlaya hatırlaya bir daha görüşememek...
Ölenin ardından yaşanan yoğun acının da bir sonu vardır.
Ama gidenin ardından duyulan acı, hayat sürdükçe devam eder.Filmlerde neden hep ayrılık vardır?
Mutlu insanın öyküsü olmadığı için mi?Ya fotoğraflar...
Ah o unutulmuşluğun hüznünü taşıyan solgun suratlar... Dalgın bakışlar...Fotoğrafçının sandalyesine oturduğunda, verdiğin o pozun, o duru ve kuru bakışın, bir gün bir gazetede ölüm resmi olarak kullanılacağını hiç düşünür müsün?
Ya da, bir cinayetin, bir trafik kazasının yere serdiği cesedin üzerindeki gazete örtüsünde görüneceğini?Fotoğraftaki yüzler neden hep mutsuz?
Neden kat kat melankoli tütüyor açtığın her albüm sayfasından?
Gidenlere mi üzülmeli, kalanlara mı?Yol aynı yol... Hepimiz geçip gidiyoruz işte... Kimi düşe kalka, kimi refah içinde... Ama son, aynı son...
Sana 'Beni unutma' diyeceğim demesine de... 'zaman' diye korkunç bir rakibim var biliyorum, nasıl başaracaksın bunu?
Hayat böyle... Yaşanılır ve unutulur.Her geçen gün, her tükenen saat, hâtıraların üstüne kürek kürek unutkanlık atar.
Ve korkarım, 'Baki kalan bu kubbede hoş bir sâdâ' bile değil...
Ben sana 'beni unutma' demiyorum sevgili arkadaşım, bana dua et yeter."
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.