Usta yazar İpek Arman, eşi benzeri olmayan, görünce herkesi büyülen masalsı bir coğrafyaya, Kapadokya'ya nefis bir yolculuğa çıkarıyor hepimizi.
Kapayın gözlerinizi sımsıkıvehayal edin…MÖ 7500 yılına bir yolculuğa çıkıyoruz. Çevredeki yanardağlardançok ama çok sıcaklavlarfışkırıyor. Uzun bir süre lavlardan ve küllerden göz gözü görmüyor.Yıllar geçtikçe lavlar birikiyor, katılaşıyor.Yağmurlar, rüzgârlarbirikenleriaşındırıyor veişte böylecemasallardakine benzer oluşumlar ortaya çıkıyor.Bu masalsı coğrafya kimlere ev sahipliği yapmıyor ki? Asurlar, Hititler, Persler…
Gün geliyor Zeynepler taşınıyor buralara. Zeynep çok meraklı bir kız. Yıllar sonra Kapadokya diye anılan bu coğrafyaya dair her şeyi öğrenmek istiyor.Ürgüp'eadım attığı ilk günden itibaren büyüleniyorâdeta! Çok geçmeden arkadaşlarediniyor. Selin, Ceren ve Uğur'la Kapadokya kazan onlar kepçe geziyorlar.Ama sonra öyle bir macerayaşıyorlar ki…
Kimsenin bilmediği birtünelinçıkışını ararlarken buluyorlar kendilerini!Bu maceraya siz de tanık olmak isterseniz sayfaları çevirmeye başlayın…
KİTAPTAN
Mitannili genç Kikkuli'den bahseden yöre tarihi, delikanlının bizzat yazdığı tabletle duyurdu buradaki güzel atları tüm dünyaya. At yetiştiriciliğini öğretmek için komşu krallık Mitanni'den Hititlerin başkenti Hattuşa'ya gelen genç Kikkuli, tüm Hitit bölgesine at yetiştiriciliğini öğretirken, yöre halkına at sevgisini işleyerek belki de bunun bir gelenek olmasına katkıda bulunmuştu. Böylece Asurluların Katpatukası, Güzel Atlar Ülkesi; kendisine Kapadokya diyecek olan Perslere kadar bu şekilde anıldı. Bölgenin yeni halkı Persler için burada yaşamak ve buraya ait olmak hiç de zor olmamıştı. Anadates, Omanos, Anaitis adındaki tanrılarıyla ve onların eşliğinde ortaya çıkan ateşe tapma inançlarıyla, Kapadokya'nın ateşe ve yanardağlara teslim olmuş doğasında, dekorunu çoktan bulmuş bir tiyatroyu sahnelermiş gibi yaşayıp gitmişlerdi onlar da. Kikkuli'den Barbara'ya, genç bir bağcı olan Maçan'a kadar herkesin bir izi vardı bu eşsiz topraklarda.
Annesi ve babası kahvaltı masasında Zeynep'in aceleyle ağzına bir şeyler atmasına şaşkınlıkla bakıyorlardı. Normalde uyumayı seven kız, bir süredir erkenden kalkıyor ve yeni arkadaşlarıyla vakit geçirmek için dışarı çıkıyordu. Avanos ve seramik macerası birkaç gün sürmüştü, görünen o ki şimdi de hep birlikte başka bir maceranın peşine düşmüşlerdi.
Sonra arkadaşlarından çok kendini sakinleştirmeye çalıştığı belli olan bir sesle konuştu,
- Durun ya hemen panik olmayalım, burada her yer tünel ve bu tünellerin özelliği neydi, evleri, yapıları birbirine bağlaması değil mi? O zaman demek ki mutlaka bir yere çıkıyordur. Belki de açıklık bir yere götürecek bizi. Hem az da olsa ışık var, o zaman gerçekten de bir yerlere çıkıyor.
- Açıklama
Usta yazar İpek Arman, eşi benzeri olmayan, görünce herkesi büyülen masalsı bir coğrafyaya, Kapadokya'ya nefis bir yolculuğa çıkarıyor hepimizi.
Kapayın gözlerinizi sımsıkıvehayal edin…MÖ 7500 yılına bir yolculuğa çıkıyoruz. Çevredeki yanardağlardançok ama çok sıcaklavlarfışkırıyor. Uzun bir süre lavlardan ve küllerden göz gözü görmüyor.Yıllar geçtikçe lavlar birikiyor, katılaşıyor.Yağmurlar, rüzgârlarbirikenleriaşındırıyor veişte böylecemasallardakine benzer oluşumlar ortaya çıkıyor.Bu masalsı coğrafya kimlere ev sahipliği yapmıyor ki? Asurlar, Hititler, Persler…
Gün geliyor Zeynepler taşınıyor buralara. Zeynep çok meraklı bir kız. Yıllar sonra Kapadokya diye anılan bu coğrafyaya dair her şeyi öğrenmek istiyor.Ürgüp'eadım attığı ilk günden itibaren büyüleniyorâdeta! Çok geçmeden arkadaşlarediniyor. Selin, Ceren ve Uğur'la Kapadokya kazan onlar kepçe geziyorlar.Ama sonra öyle bir macerayaşıyorlar ki…
Kimsenin bilmediği birtünelinçıkışını ararlarken buluyorlar kendilerini!Bu maceraya siz de tanık olmak isterseniz sayfaları çevirmeye başlayın…
KİTAPTAN
Mitannili genç Kikkuli'den bahseden yöre tarihi, delikanlının bizzat yazdığı tabletle duyurdu buradaki güzel atları tüm dünyaya. At yetiştiriciliğini öğretmek için komşu krallık Mitanni'den Hititlerin başkenti Hattuşa'ya gelen genç Kikkuli, tüm Hitit bölgesine at yetiştiriciliğini öğretirken, yöre halkına at sevgisini işleyerek belki de bunun bir gelenek olmasına katkıda bulunmuştu. Böylece Asurluların Katpatukası, Güzel Atlar Ülkesi; kendisine Kapadokya diyecek olan Perslere kadar bu şekilde anıldı. Bölgenin yeni halkı Persler için burada yaşamak ve buraya ait olmak hiç de zor olmamıştı. Anadates, Omanos, Anaitis adındaki tanrılarıyla ve onların eşliğinde ortaya çıkan ateşe tapma inançlarıyla, Kapadokya'nın ateşe ve yanardağlara teslim olmuş doğasında, dekorunu çoktan bulmuş bir tiyatroyu sahnelermiş gibi yaşayıp gitmişlerdi onlar da. Kikkuli'den Barbara'ya, genç bir bağcı olan Maçan'a kadar herkesin bir izi vardı bu eşsiz topraklarda.Annesi ve babası kahvaltı masasında Zeynep'in aceleyle ağzına bir şeyler atmasına şaşkınlıkla bakıyorlardı. Normalde uyumayı seven kız, bir süredir erkenden kalkıyor ve yeni arkadaşlarıyla vakit geçirmek için dışarı çıkıyordu. Avanos ve seramik macerası birkaç gün sürmüştü, görünen o ki şimdi de hep birlikte başka bir maceranın peşine düşmüşlerdi.
Sonra arkadaşlarından çok kendini sakinleştirmeye çalıştığı belli olan bir sesle konuştu,
- Durun ya hemen panik olmayalım, burada her yer tünel ve bu tünellerin özelliği neydi, evleri, yapıları birbirine bağlaması değil mi? O zaman demek ki mutlaka bir yere çıkıyordur. Belki de açıklık bir yere götürecek bizi. Hem az da olsa ışık var, o zaman gerçekten de bir yerlere çıkıyor.
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.