Hakimiyet Sözleşmesi
Hakimiyet sözleşmesi kavramı ticaret hukuku bağlamında mevzuatımızda ilk kez 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 198. maddesinin üçüncü fıkrasında açıkça ifade edilmek suretiyle yer almıştır. Her ne kadar mezkûr kanunun gerekçesinde hakimiyet sözleşmesinin Türk uygulaması bakımından bugününün ve bir geleceğinin olmadığı tespiti ve öngörüsü yapılmış olsa da, aynı kanunun şirketler topluluğu rejimini kurduğu Türk Ticaret Kanununun 195. maddesi ila 209. maddeleri arasındaki hükümlerin ilham alındığı Alman Konzern hükümlerinin ise söz konusu menfi görüşün aksi istikametinde bir tasavvurla düzenlenmiş olduğu görülmektedir. Söz konusu kurumun hâlihazırda beklenen ilgiyi umulduğu gibi görmemiş olması, Türk Kanun Koyucusunun konuya ilişkin eksik düzenlemelerinin gerekçesi olmayacağı gibi, bu konunun çalışılmasına da bir engel teşkil etmemektedir. Kaldı ki, kurumun varlığını kabul edip, hüküm ve sonuçlarının belirlenmediği bu tür eksik hukuki düzenlemeler birçok hukuki soruna da yol açacaktır. Ayrıca konu son derece önemi haizdir ve kurum tanındığı takdirde özellikle anonim şirketler hukukunda TMK 2. maddesi ana çatısı altında çözüm aranılan kimi uygulamaların önüne geçilmesine vesile olabileceği gibi yeni kanun dolanmalarına yönelik pratiğin gelişim hevesini de kıracak bir sistematiği de uygulayıcıların takdirlerine sunmaktadır. Bugün Yargıtay içtihatlarına baktığımızda hala tüzel kişilik perdesinin kaldırılması teorisinin kapsamını bu teorinin aslını inkâr etmek pahasına genişletmek suretiyle, özelde anonim şirketler olmak üzere şirketler hukuku düzenlemelerinin özellikle de sorumluluk hükümlerinin dolanılmasına yönelik uygulamaların önüne geçmek için hukuki sebep arayışlarında bulunulduğu görülmektedir. Hâlbuki Türk Ticaret Kanunu ile Türk kanun koyucusu şirketler topluluğu hukuk rejimini oluşturmuştur. Türk Hâkiminin artık bu nevi uygulamalara karşı hukuki sebep aramasına ihtiyaç da bulunmamaktadır. İşte bu noktada da çalışma konumuz olan “Hakimiyet Sözleşmesi” ayrı bir önem arz etmektedir. Şayet şirketler topluluğu oluşum şekillerinden sözleşmesel şirketler topluluğu hakimiyet sözleşmesi yoluyla kurulursa yukarıda izah etmeye çalıştığımız sakıncaların da önüne geçilebileceği gibi anonim şirketler hukuku sistematiğinin de bozulmadan sürdürülebilirliği de tesis edilebilecektir.
- Açıklama
Hakimiyet sözleşmesi kavramı ticaret hukuku bağlamında mevzuatımızda ilk kez 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 198. maddesinin üçüncü fıkrasında açıkça ifade edilmek suretiyle yer almıştır. Her ne kadar mezkûr kanunun gerekçesinde hakimiyet sözleşmesinin Türk uygulaması bakımından bugününün ve bir geleceğinin olmadığı tespiti ve öngörüsü yapılmış olsa da, aynı kanunun şirketler topluluğu rejimini kurduğu Türk Ticaret Kanununun 195. maddesi ila 209. maddeleri arasındaki hükümlerin ilham alındığı Alman Konzern hükümlerinin ise söz konusu menfi görüşün aksi istikametinde bir tasavvurla düzenlenmiş olduğu görülmektedir. Söz konusu kurumun hâlihazırda beklenen ilgiyi umulduğu gibi görmemiş olması, Türk Kanun Koyucusunun konuya ilişkin eksik düzenlemelerinin gerekçesi olmayacağı gibi, bu konunun çalışılmasına da bir engel teşkil etmemektedir. Kaldı ki, kurumun varlığını kabul edip, hüküm ve sonuçlarının belirlenmediği bu tür eksik hukuki düzenlemeler birçok hukuki soruna da yol açacaktır. Ayrıca konu son derece önemi haizdir ve kurum tanındığı takdirde özellikle anonim şirketler hukukunda TMK 2. maddesi ana çatısı altında çözüm aranılan kimi uygulamaların önüne geçilmesine vesile olabileceği gibi yeni kanun dolanmalarına yönelik pratiğin gelişim hevesini de kıracak bir sistematiği de uygulayıcıların takdirlerine sunmaktadır. Bugün Yargıtay içtihatlarına baktığımızda hala tüzel kişilik perdesinin kaldırılması teorisinin kapsamını bu teorinin aslını inkâr etmek pahasına genişletmek suretiyle, özelde anonim şirketler olmak üzere şirketler hukuku düzenlemelerinin özellikle de sorumluluk hükümlerinin dolanılmasına yönelik uygulamaların önüne geçmek için hukuki sebep arayışlarında bulunulduğu görülmektedir. Hâlbuki Türk Ticaret Kanunu ile Türk kanun koyucusu şirketler topluluğu hukuk rejimini oluşturmuştur. Türk Hâkiminin artık bu nevi uygulamalara karşı hukuki sebep aramasına ihtiyaç da bulunmamaktadır. İşte bu noktada da çalışma konumuz olan “Hakimiyet Sözleşmesi” ayrı bir önem arz etmektedir. Şayet şirketler topluluğu oluşum şekillerinden sözleşmesel şirketler topluluğu hakimiyet sözleşmesi yoluyla kurulursa yukarıda izah etmeye çalıştığımız sakıncaların da önüne geçilebileceği gibi anonim şirketler hukuku sistematiğinin de bozulmadan sürdürülebilirliği de tesis edilebilecektir.
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.