Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9786056240201
Boyut
145-205
Sayfa Sayısı
389
Basım Yeri
İstanbul
Baskı
1
Basım Tarihi
2011-09
Çeviren
Reşit Şahin, Sare Levin Atalay
Kapak Türü
Karton
Kağıt Türü
2. Hamur
Dili
Türkçe

Hani Tanrı Ölmüştü?

Yazar: Lee Strobel
Yayınevi : Ufuk Kitapları
11,20TL
Satışta değil
9786056240201
492582
Hani Tanrı Ölmüştü?
Hani Tanrı Ölmüştü?
11.20
Hani Tanrı Ölmüştü?, 2004 yılında Amerika'da yayınlanan ve yayınlanmasıyla beraber gündeme oturan kitabın Türkçe çevirisi. Kitap New York Times'ın en çok satanlar listesine girmekle kalmadı, bugün halen daha Amerika'da konu hakkında en çok satan kitaplardan biri olmayı sürdürüyor. Kitabı bu denli çekici kılan husus, din ile bilimin buluşma noktalarını, herkesin okuyup anlayabileceği basitlikte sunuyor olması. Bunun için bir gazeteci ve Yale mezunu bir hukukçu olan Lee Strobel, farklı alanlardan bilim adamlarıyla söyleşiler yapıyor. Bu bilim adamları, genellikle Akıllı Tasarım akımının öncü isimleri ve kendileri de çok satan kitapların yazarları.

Kitabın ilk iki bölümünde Strobel bize kendi hayat hikayesini aktarıyor. Gençliğinde ateist olan ve sonrasında dine dönen Strobel, kitabın temel sorusunu bu bölümde soruyor: Bir zamanlar kendisini ateizme sürükleyen bilimin, günümüzde kafasındaki sorulara vereceği farklı cevapları var mı yok mu?
İlk söyleşi, Evrimin İkonları kitabının da yazarı olan Dr. Jonathan Wells ile yapılıyor. Wells, bugün halen daha ders kitaplarımızda kendine yer bulan evrim ile alakalı çizimlerin ve önkabullerin, bilimsel olarak çok uzun yıllar önce yanlışlandığını, hayret verici bir açıklıkla anlatıyor. Buna rağmen bu imajların (Miller deneyi, Haeckel'in embriyo çizimleri, Darwin'in hayat ağacı, maymundan insan ilerleyen çizimler... vs) hala kullanılıyor oluşunu, adeta dini bir bağnazlığa benzetiyor.

İkinci söyleşi, bilim felsefecisi Stephan Meyer ile yapılıyor. Meyer, bilim ile din arasındaki ilişkinin dünü ve bugünü hakkındaki soruları yanıtlıyor ve günümüzde neden bilimsel delillerin bir Tanrı'nın varlığı hipotezini desteklediğini örnekleriyle anlatıyor. Meyer aynı zamanda kendisi ile yapılan yedinci söyleşide de, neden hala hayatın kökeni ile ilgili bir bilimsel açıklama getirilemediğini sorgulayacak ve gerçek açıklamanın nasıl olabileceğini ele alacak.

Üçüncü söyleşi, "kelam argümanı" ile meşhur olan William Lane Craig ile yapılıyor. Craig, aslen Müslüman kelam alimlerinin kullandığı bir akıl yürütmenin, günümüzde de, özellikle Big Bang teorisinin kabulü sonrası nasıl hala Tanrı'nın varlığını bilimsel olarak desteklemeye devam ettiğini anlatıyor. Bu argümanın İslami kökenleri, okuyucunun ilgisini fazlasıyla çekecek gibi durmakta.

Fizikteki delillerin tartışıldığı dördüncü söyleşide Robin Collins, fizik alemindeki hassas denge ile alakalı onlarca akıl almaz örneği birbiri ardına sıralıyor. Evrenin bugünkü halinin nasıl bir mucize olduğunu ve tesadüf eseri meydana gelmesinin imkansızlığını gösteren örneklerden sonra insanın ikna olmaması için, yoğun çaba harcaması gerekiyor.

Gene de kitabın en çarpıcı bölümüne henüz sıra geldi. Astronom Guillermo Gonzales ve felsefeci Jay Wesley Richards, Amerika'da çok ses getiren kitaplarının (Privileged Planet / Ayrıcalıklı Gezegen) adeta bir özetini verdikleri beşinci söyleşide, dünyanın, üzerinde yaşam olabilmesi için evrende ve samanyolunda nasıl en ayrıcalıklı konumda bulunduğunu gösteriyorlar. Üstelik dünya atmosferinin de, evreni gözetlemek için en mükemmel halde bulunuyor oluşu, bir varlığın hem dünyayı nasıl incelikle konumlandırdığını hem de diğer yarattıklarını gözetlememiz için nasıl bizlere en uygun ortamı bahşettiğini gösteriyor. Sonraki söyleşi de, en az bir önceki kadar çarpıcı. 20. yüzyılın en önemli 100 kitabından biri seçilen Darwin' s Black Box / Darwin'in Kara Kutusu'nun yazarı biyokimyager Michael Behe, vücudumuz içerisinde evrim ile açıklanamayacak pek çok biyolojik makinenin dolaştığını anlatıyor. Bunlar öyle karmaşık ve verimli makineler ki, bir benzerlerini insanların yapması hala mümkün değil. Tesadüfi süreçler sonucu oluşmaları ise imkansız... Son söyleşi, J.P.Morelandileyapılıyor ve şuurun, beynin fiziksel fonksiyonlarına indirgenemeyen varlığının, nasıl ruhun ve Tanrı'nın varlığına ama aynı zamanda da yapay zekanın imkansızlığına delil olduğu açıklanıyor.

Söyleşi yapılan tüm isimlerin zaten kendilerine ait kitapları da bulunduğu için, bu kitap esasen, tüm kitapların bir özetini de sağlamış oluyor. Bu açıdan, Tanrı'nın varlığına bilimsel kanıtların Amerika'da tartışıldığı şekliyle en güncel halini merak eden herkese bulunmaz bir hediye olarak nitelendirilmeyi hak ediyor.
  • Açıklama
    • Hani Tanrı Ölmüştü?, 2004 yılında Amerika'da yayınlanan ve yayınlanmasıyla beraber gündeme oturan kitabın Türkçe çevirisi. Kitap New York Times'ın en çok satanlar listesine girmekle kalmadı, bugün halen daha Amerika'da konu hakkında en çok satan kitaplardan biri olmayı sürdürüyor. Kitabı bu denli çekici kılan husus, din ile bilimin buluşma noktalarını, herkesin okuyup anlayabileceği basitlikte sunuyor olması. Bunun için bir gazeteci ve Yale mezunu bir hukukçu olan Lee Strobel, farklı alanlardan bilim adamlarıyla söyleşiler yapıyor. Bu bilim adamları, genellikle Akıllı Tasarım akımının öncü isimleri ve kendileri de çok satan kitapların yazarları.

      Kitabın ilk iki bölümünde Strobel bize kendi hayat hikayesini aktarıyor. Gençliğinde ateist olan ve sonrasında dine dönen Strobel, kitabın temel sorusunu bu bölümde soruyor: Bir zamanlar kendisini ateizme sürükleyen bilimin, günümüzde kafasındaki sorulara vereceği farklı cevapları var mı yok mu?
      İlk söyleşi, Evrimin İkonları kitabının da yazarı olan Dr. Jonathan Wells ile yapılıyor. Wells, bugün halen daha ders kitaplarımızda kendine yer bulan evrim ile alakalı çizimlerin ve önkabullerin, bilimsel olarak çok uzun yıllar önce yanlışlandığını, hayret verici bir açıklıkla anlatıyor. Buna rağmen bu imajların (Miller deneyi, Haeckel'in embriyo çizimleri, Darwin'in hayat ağacı, maymundan insan ilerleyen çizimler... vs) hala kullanılıyor oluşunu, adeta dini bir bağnazlığa benzetiyor.

      İkinci söyleşi, bilim felsefecisi Stephan Meyer ile yapılıyor. Meyer, bilim ile din arasındaki ilişkinin dünü ve bugünü hakkındaki soruları yanıtlıyor ve günümüzde neden bilimsel delillerin bir Tanrı'nın varlığı hipotezini desteklediğini örnekleriyle anlatıyor. Meyer aynı zamanda kendisi ile yapılan yedinci söyleşide de, neden hala hayatın kökeni ile ilgili bir bilimsel açıklama getirilemediğini sorgulayacak ve gerçek açıklamanın nasıl olabileceğini ele alacak.

      Üçüncü söyleşi, "kelam argümanı" ile meşhur olan William Lane Craig ile yapılıyor. Craig, aslen Müslüman kelam alimlerinin kullandığı bir akıl yürütmenin, günümüzde de, özellikle Big Bang teorisinin kabulü sonrası nasıl hala Tanrı'nın varlığını bilimsel olarak desteklemeye devam ettiğini anlatıyor. Bu argümanın İslami kökenleri, okuyucunun ilgisini fazlasıyla çekecek gibi durmakta.

      Fizikteki delillerin tartışıldığı dördüncü söyleşide Robin Collins, fizik alemindeki hassas denge ile alakalı onlarca akıl almaz örneği birbiri ardına sıralıyor. Evrenin bugünkü halinin nasıl bir mucize olduğunu ve tesadüf eseri meydana gelmesinin imkansızlığını gösteren örneklerden sonra insanın ikna olmaması için, yoğun çaba harcaması gerekiyor.

      Gene de kitabın en çarpıcı bölümüne henüz sıra geldi. Astronom Guillermo Gonzales ve felsefeci Jay Wesley Richards, Amerika'da çok ses getiren kitaplarının (Privileged Planet / Ayrıcalıklı Gezegen) adeta bir özetini verdikleri beşinci söyleşide, dünyanın, üzerinde yaşam olabilmesi için evrende ve samanyolunda nasıl en ayrıcalıklı konumda bulunduğunu gösteriyorlar. Üstelik dünya atmosferinin de, evreni gözetlemek için en mükemmel halde bulunuyor oluşu, bir varlığın hem dünyayı nasıl incelikle konumlandırdığını hem de diğer yarattıklarını gözetlememiz için nasıl bizlere en uygun ortamı bahşettiğini gösteriyor. Sonraki söyleşi de, en az bir önceki kadar çarpıcı. 20. yüzyılın en önemli 100 kitabından biri seçilen Darwin' s Black Box / Darwin'in Kara Kutusu'nun yazarı biyokimyager Michael Behe, vücudumuz içerisinde evrim ile açıklanamayacak pek çok biyolojik makinenin dolaştığını anlatıyor. Bunlar öyle karmaşık ve verimli makineler ki, bir benzerlerini insanların yapması hala mümkün değil. Tesadüfi süreçler sonucu oluşmaları ise imkansız... Son söyleşi, J.P.Morelandileyapılıyor ve şuurun, beynin fiziksel fonksiyonlarına indirgenemeyen varlığının, nasıl ruhun ve Tanrı'nın varlığına ama aynı zamanda da yapay zekanın imkansızlığına delil olduğu açıklanıyor.

      Söyleşi yapılan tüm isimlerin zaten kendilerine ait kitapları da bulunduğu için, bu kitap esasen, tüm kitapların bir özetini de sağlamış oluyor. Bu açıdan, Tanrı'nın varlığına bilimsel kanıtların Amerika'da tartışıldığı şekliyle en güncel halini merak eden herkese bulunmaz bir hediye olarak nitelendirilmeyi hak ediyor.
  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.
Kapat