“Bir söğüt dalı gibi nârin elini uzatıp “benim adım Sarah” dedi. Aynısını da benden beklermişçesine alıcı gözlerle gözüme baktı. Kurumuş dudaklarımın arasından korku ve heyecanla,“Umut” dedim.”
“O anlatıyor ben dinliyordum. Malezyalı olmadığı gözlerinden belliydi. Her ne kadar bu bölgenin insanlarını henüz daha ayırt edecek yüz çizgilerini tanıma fırsatım olmamış olsa da bu kızın Asyalı olamayacağını pekala bilebilirdim...”
“Sağ eli ile kitabın sayfalarını çevirdi ve “Yokluk Tepesi” dedi ve sakin, içimize kuş tüyü hafifliğinde serinlik veren sesi ile kalbimiz arasında bir yol bulmuşçasına okumaya başladı...”
“...Gözlerim kamaştı. Karardı. Dizlerimin bağı çözüldü. Gözlerinden çıkan şehvet ışığı o kadar çekici, dudaklarındaki gülümseme o derece arzu uyandırıcıydı ki heyecanımın şiddetinden ayağa kalkmağa gücüm yetmiyerek sürüne sürüne yatağın yanına kadar gittim. Merhamet dilercesine, aşağılaşarak, dilenerek nemli gözlerimi o eşsiz güzele çevirdim...”
“...Gözlerindeki şehvet nuru çoğaldı. Dudakları arzu ve gücenmeyi ima eden can alıcı bir titreme ile titremeye başladı. Al yanağı hırs ve şehvet ateşi ile bir kat daha kızardı. Kollarını açtı. Siyah saçları derin bir aşkla titreyen gümüş gerdanını sardı...”
““Keşke” dedim, geçen hafta gelmiş olsaydım, şimdi Aynalı Baba'nın kim oldğunu, Raci'nin ne aradığını da baştan öğrenebilirdim. Ama Buda'yı ziyarete gittiklerine göre Raci de ben gibi sonsuzluğu arıyor olmalıydı... İyi ki tanışmıştım bu Ferhun hoca ile diye geçirdim içimden çayımın son yudumunu ince belliden alırken...”
- Açıklama
“Bir söğüt dalı gibi nârin elini uzatıp “benim adım Sarah” dedi. Aynısını da benden beklermişçesine alıcı gözlerle gözüme baktı. Kurumuş dudaklarımın arasından korku ve heyecanla,“Umut” dedim.”
“O anlatıyor ben dinliyordum. Malezyalı olmadığı gözlerinden belliydi. Her ne kadar bu bölgenin insanlarını henüz daha ayırt edecek yüz çizgilerini tanıma fırsatım olmamış olsa da bu kızın Asyalı olamayacağını pekala bilebilirdim...”
“Sağ eli ile kitabın sayfalarını çevirdi ve “Yokluk Tepesi” dedi ve sakin, içimize kuş tüyü hafifliğinde serinlik veren sesi ile kalbimiz arasında bir yol bulmuşçasına okumaya başladı...”
“...Gözlerim kamaştı. Karardı. Dizlerimin bağı çözüldü. Gözlerinden çıkan şehvet ışığı o kadar çekici, dudaklarındaki gülümseme o derece arzu uyandırıcıydı ki heyecanımın şiddetinden ayağa kalkmağa gücüm yetmiyerek sürüne sürüne yatağın yanına kadar gittim. Merhamet dilercesine, aşağılaşarak, dilenerek nemli gözlerimi o eşsiz güzele çevirdim...”
“...Gözlerindeki şehvet nuru çoğaldı. Dudakları arzu ve gücenmeyi ima eden can alıcı bir titreme ile titremeye başladı. Al yanağı hırs ve şehvet ateşi ile bir kat daha kızardı. Kollarını açtı. Siyah saçları derin bir aşkla titreyen gümüş gerdanını sardı...”
““Keşke” dedim, geçen hafta gelmiş olsaydım, şimdi Aynalı Baba'nın kim oldğunu, Raci'nin ne aradığını da baştan öğrenebilirdim. Ama Buda'yı ziyarete gittiklerine göre Raci de ben gibi sonsuzluğu arıyor olmalıydı... İyi ki tanışmıştım bu Ferhun hoca ile diye geçirdim içimden çayımın son yudumunu ince belliden alırken...”
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.