Hikaye Hırsızı
"Onu sev çocuk!
O kadar muhtaç ve aç ki sevgiye, kendisi olamıyor.
Onu sev çocuk!
Yeniden gülümseyebilmesi için, ve unuttuklarını hatırlayıp, güneşi ve gökyüzünü gerçek renklerinde görebilmesi için.
Onu sev çocuk!
Kendi yalnızlığında kaybolmaması ve senin yalnızlığına ortak olması için."
Kendisiyle başbaşa genç bir kadın... Aşık olmayı reddeden, ailesini istemeyen, dost edinmeyen, hayatta tek başına bir kadın. Ve hayatından gelip geçenler... Yalanlar, ihanet, aşk, arkadaşlık, aile bağları ve dahası...
"Küçük bir çocuğun büyük düşleri gibiydi yalanlarımız, içinde olmak isteyip olamadığımız ama tam ortasındaymışız gibi hissettiğimiz boş sokaklara benziyorlardı; uçsuz, bucaksızmış gibi büyük görünüyorlardı gözümüze. Biz büyüdükçe onlar da büyüyordu. Aklımız büyüdü ama yalanlarımızın mantıksız ve sahte oldukları gerçeğini kabullenmedi, sanki onlar sonsuza kadar bir kutuda saklanacak, kimse bilmeyecek, kimse öğrenmeyecekmiş gibiydi. Oysa zaman yavaş yavaş aşındırıyordu o kutuyu, nemiyle ıslatıp döküyordu ahşabını, içinde sakladığı sırrı bir an önce paylaşmak istercesine. Keşke küçükken bir ağacın gövdesine çaktığımız çiviye benzeseydi yalanlarımız, yaşlandıkça kabuğun içine saklanan ve giderek ağaçla bütünleşip kaybolan çiviye."
- Açıklama
"Onu sev çocuk!
O kadar muhtaç ve aç ki sevgiye, kendisi olamıyor.
Onu sev çocuk!
Yeniden gülümseyebilmesi için, ve unuttuklarını hatırlayıp, güneşi ve gökyüzünü gerçek renklerinde görebilmesi için.
Onu sev çocuk!
Kendi yalnızlığında kaybolmaması ve senin yalnızlığına ortak olması için."Kendisiyle başbaşa genç bir kadın... Aşık olmayı reddeden, ailesini istemeyen, dost edinmeyen, hayatta tek başına bir kadın. Ve hayatından gelip geçenler... Yalanlar, ihanet, aşk, arkadaşlık, aile bağları ve dahası...
"Küçük bir çocuğun büyük düşleri gibiydi yalanlarımız, içinde olmak isteyip olamadığımız ama tam ortasındaymışız gibi hissettiğimiz boş sokaklara benziyorlardı; uçsuz, bucaksızmış gibi büyük görünüyorlardı gözümüze. Biz büyüdükçe onlar da büyüyordu. Aklımız büyüdü ama yalanlarımızın mantıksız ve sahte oldukları gerçeğini kabullenmedi, sanki onlar sonsuza kadar bir kutuda saklanacak, kimse bilmeyecek, kimse öğrenmeyecekmiş gibiydi. Oysa zaman yavaş yavaş aşındırıyordu o kutuyu, nemiyle ıslatıp döküyordu ahşabını, içinde sakladığı sırrı bir an önce paylaşmak istercesine. Keşke küçükken bir ağacın gövdesine çaktığımız çiviye benzeseydi yalanlarımız, yaşlandıkça kabuğun içine saklanan ve giderek ağaçla bütünleşip kaybolan çiviye."
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.