Hikem-i Ataiyye Şerhi - Abdullah Şerkavi'nin Şerhü'l-Hikem'i ve Ali Örfi Efendi Tarafından Yapılan Tercümesi
İbni Atâullah el-İskenderî (v. 709/1309)'nin Hikem adıyla kaleme aldığı eser, doğuşundan bugüne kadar üzerinde yapılan şerhlerin çokluğu, gerek içinden çıktığı Şâzelî yolu, gerek umumî tasavvuf camiası tarafından rehber bir kitap olarak okunup okutulmuştur. Bütün ihtişamıyla yaşayan eser, yüksek bir duyuş ve kavrayışın adeta kelama sığdırılmasının örneğidir. Eserin onlarca şerhi içinde en önemlilerinden biri Abdullah Şerkâvî (v. 1227/1812) tarafından yapılan ve Minehü'l-Kudsiyye olarak da bilinen şerhtir. Hikmetleri âyet ve hadisler yanında, geçmiş sûfilerin sözleri ve görüşleri de değerlendirerek yapılan bu kıymetli şerh, son dönem Osmanlı âriflerinden Ali Örfî Efendi (v. 1305/1888) tarafından hususi katkılarla zenginleştirilerek Türkçe'ye kazandırılmıştır.
Hikem'in sözleri varlığı kavramamızın, “Asıl Söz”e davranışlarımızı ve gönlümüzü muhatap etmemizin hasbi sedaları olarak yankılanıyor: “Hakikate talip insan, Hakk'ın büyüklüğünü kendinde müşâhede ettiğinde, kendinde kibir kalmaz. Hakk'ın ihtiyaçsızlığını gördüğünde kendinde ihtiyaçsızlık görmez. İlâhî kudreti gören kendinde kudret olmadığını görür… Faydası kendine ait olan amelin yerine getirilmesiyle, cennet dereceleri ve cehennemden kurtuluş ümidinde bulunan, dünya ve âhiret karşılığını talep ve niyaz eden muhip değildir. Hakiki muhip, sana sarfeden ve verendir. Nefsi için sarfeden ve veren, muhip olamaz. Kendi nefsine hizmet ettiğinden kiracı olur… Ey bu kitabı okuyan sevenlerimiz! Yüce Mevlâ ferahımızı kendisine layık eylesin. Kendi rızasıyla ve nimetleriyle daim, hizmetiyle meşgul, huzuruyla hazır ve şahitliğiyle müşâhit buyursun. Eşyanın Allah'la var ve müstakil varlıkla mevcut olmadıklarını gören irfan ve anlayış ehlinden eylesin. Göz açıp yumuncaya kadar Hak'tan gaip ve gafil olmayan, vasıtasız ve sebepsiz muttakilerden eylesin.”
- Açıklama
İbni Atâullah el-İskenderî (v. 709/1309)'nin Hikem adıyla kaleme aldığı eser, doğuşundan bugüne kadar üzerinde yapılan şerhlerin çokluğu, gerek içinden çıktığı Şâzelî yolu, gerek umumî tasavvuf camiası tarafından rehber bir kitap olarak okunup okutulmuştur. Bütün ihtişamıyla yaşayan eser, yüksek bir duyuş ve kavrayışın adeta kelama sığdırılmasının örneğidir. Eserin onlarca şerhi içinde en önemlilerinden biri Abdullah Şerkâvî (v. 1227/1812) tarafından yapılan ve Minehü'l-Kudsiyye olarak da bilinen şerhtir. Hikmetleri âyet ve hadisler yanında, geçmiş sûfilerin sözleri ve görüşleri de değerlendirerek yapılan bu kıymetli şerh, son dönem Osmanlı âriflerinden Ali Örfî Efendi (v. 1305/1888) tarafından hususi katkılarla zenginleştirilerek Türkçe'ye kazandırılmıştır.
Hikem'in sözleri varlığı kavramamızın, “Asıl Söz”e davranışlarımızı ve gönlümüzü muhatap etmemizin hasbi sedaları olarak yankılanıyor: “Hakikate talip insan, Hakk'ın büyüklüğünü kendinde müşâhede ettiğinde, kendinde kibir kalmaz. Hakk'ın ihtiyaçsızlığını gördüğünde kendinde ihtiyaçsızlık görmez. İlâhî kudreti gören kendinde kudret olmadığını görür… Faydası kendine ait olan amelin yerine getirilmesiyle, cennet dereceleri ve cehennemden kurtuluş ümidinde bulunan, dünya ve âhiret karşılığını talep ve niyaz eden muhip değildir. Hakiki muhip, sana sarfeden ve verendir. Nefsi için sarfeden ve veren, muhip olamaz. Kendi nefsine hizmet ettiğinden kiracı olur… Ey bu kitabı okuyan sevenlerimiz! Yüce Mevlâ ferahımızı kendisine layık eylesin. Kendi rızasıyla ve nimetleriyle daim, hizmetiyle meşgul, huzuruyla hazır ve şahitliğiyle müşâhit buyursun. Eşyanın Allah'la var ve müstakil varlıkla mevcut olmadıklarını gören irfan ve anlayış ehlinden eylesin. Göz açıp yumuncaya kadar Hak'tan gaip ve gafil olmayan, vasıtasız ve sebepsiz muttakilerden eylesin.”
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.