İçinde yaşanılan “düşünce özgürlüğü” ortamı her zaman düşündüğünüzü ifade etmeye fırsat veröeyebilir.Bu fırsatsızlığı sadece kanunlar düzeyinde değil;ilişkiler,sosyal baskılar hatta etik adıyla yaratılmış kurallar bileşkesi olarak da değerlendirebiliriz.
Örneğin bir hekim olarak, başka bir arkadaşınızın tedavi yöntemini beğenmediğiniz halde,elinizde karşı çıkabilecek yeteri kadar ipuçları olmadığı için susmayı tercih edebilirsiniz.Veya bir yakınınızın davranışını,ilişkiniz bozulmasın diye eleştirmekte acele etmeyebilirsiniz.Tabi ki tarih boyunca,neredeyse her devlette düşünce özgürlüğünü kısıtlayan kanunlar da çıkmıştır.
Ama düşünce özgürlüğü ortamı ne kadar dar olursa olsun,bir kişi hariç(o da kişinin kendisi) hiç bir kimse ve hiç bir güç “Düşünme özgürlüğü”nü kısıtlayamaz. Düşünce Özgürlüğü ortamı ne kadar dar olursa olsun,bir bireyin özgürce düşünmesinin önündeki tek engel kendinden başka birşey olamaz.İnsan hapishanede bile olsa kendi istediği müddetçe düşünmeye devam edebilir.
Felsefe ve sanat ise;”Düşünce özgürlüğü” ortamının kısıtlayıcılığına koşut olarak,”Özgür düşünme” faaliyetinin kendine daha serbest bir ifade yolu bulmasına yardım eder.İnsanın söyleyeceklerini,daha estetik söylemesine olanak tanıyarak,kıstlamalardan kurtulmasına yardım eder.
Düşüncenin ifade edilmesinin en kolay ve en güzel yollarından biri de şüphesiz yazmaktır.İşte Emre Toğrul'un “Hürriyet Yazıları”nda bu estetik tadı bulacaksınız.Her söylenen sözde,bir ikinci(belki de üçüncü)anlamı arama ihtiyacı hissedip,kendine hiç bir kısıtlama getirmeden,aynı zamanda çevresini kırıp dökmeden düşündüklerini nasıl özgürce yazabildiğine şahit olacaksınız.
Hürriyet Yazıları;onun 3 yıldır Hürrüyet Gazetesi'nde çıkan yazılarından bir seçme olduğu için de,kenidini düşünce dünyasının içerisinde özgürce dolaşmaya bıraktığı anların anıları olduğu için de “Hürriyet Yazıları”dır.
Yani hem Hürriyet,hem de özgürlük yazılarıdır...
- Açıklama
İçinde yaşanılan “düşünce özgürlüğü” ortamı her zaman düşündüğünüzü ifade etmeye fırsat veröeyebilir.Bu fırsatsızlığı sadece kanunlar düzeyinde değil;ilişkiler,sosyal baskılar hatta etik adıyla yaratılmış kurallar bileşkesi olarak da değerlendirebiliriz.
Örneğin bir hekim olarak, başka bir arkadaşınızın tedavi yöntemini beğenmediğiniz halde,elinizde karşı çıkabilecek yeteri kadar ipuçları olmadığı için susmayı tercih edebilirsiniz.Veya bir yakınınızın davranışını,ilişkiniz bozulmasın diye eleştirmekte acele etmeyebilirsiniz.Tabi ki tarih boyunca,neredeyse her devlette düşünce özgürlüğünü kısıtlayan kanunlar da çıkmıştır.
Ama düşünce özgürlüğü ortamı ne kadar dar olursa olsun,bir kişi hariç(o da kişinin kendisi) hiç bir kimse ve hiç bir güç “Düşünme özgürlüğü”nü kısıtlayamaz. Düşünce Özgürlüğü ortamı ne kadar dar olursa olsun,bir bireyin özgürce düşünmesinin önündeki tek engel kendinden başka birşey olamaz.İnsan hapishanede bile olsa kendi istediği müddetçe düşünmeye devam edebilir.
Felsefe ve sanat ise;”Düşünce özgürlüğü” ortamının kısıtlayıcılığına koşut olarak,”Özgür düşünme” faaliyetinin kendine daha serbest bir ifade yolu bulmasına yardım eder.İnsanın söyleyeceklerini,daha estetik söylemesine olanak tanıyarak,kıstlamalardan kurtulmasına yardım eder.
Düşüncenin ifade edilmesinin en kolay ve en güzel yollarından biri de şüphesiz yazmaktır.İşte Emre Toğrul'un “Hürriyet Yazıları”nda bu estetik tadı bulacaksınız.Her söylenen sözde,bir ikinci(belki de üçüncü)anlamı arama ihtiyacı hissedip,kendine hiç bir kısıtlama getirmeden,aynı zamanda çevresini kırıp dökmeden düşündüklerini nasıl özgürce yazabildiğine şahit olacaksınız.
Hürriyet Yazıları;onun 3 yıldır Hürrüyet Gazetesi'nde çıkan yazılarından bir seçme olduğu için de,kenidini düşünce dünyasının içerisinde özgürce dolaşmaya bıraktığı anların anıları olduğu için de “Hürriyet Yazıları”dır.
Yani hem Hürriyet,hem de özgürlük yazılarıdır...
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.