%29
Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9789750809309
Boyut
13.50x20.00
Sayfa Sayısı
116
Basım Yeri
İstanbul
Baskı
1
Basım Tarihi
2005
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
2. Hamur
Dili
Türkçe

İlkyazların Anısıyla

7,41TL
5,19TL
%29
Satışta değil
9789750809309
562112
İlkyazların Anısıyla
İlkyazların Anısıyla
5.19
İlkyazların Anısıyla, günümüz öykücülüğünün genç kalemlerinden Seyit Göktepenin ikinci kitabı. Yazar bu kitabında da Defter ve Çikolatada ipuçlarını verdiği usta öykücülüğün kapıların açarak yeni arayışların izinde yol alıyor.

Tadımlık
Annemin yemeği hazırlayışına, sofrayı kuruşuna, tabaklarımızı doldurup sunuşuna, bulaşıklara koşuşturuşuna öylesine alışmıştım ki tek başıma ateşe tutmaya bile üşenmiştim fasulyeyi. Ama kahve için fincanı bulan da, cezveye su koyup ısıtan da, aynı cezveye bir daha su koyup kahvenin üzerine katmaya kalkışan da ben değil miydim? Tembelliğimdi. Annemdendi. Babamdandı belki. Kardeşimdendi. Annemin gayreti, bendendi. Bizdendi. Babamın emeği bizdendi. Bendendi yani, kardeşimdendi. Birbirimiz içindik her birimiz. Şimdi, okuldan yorgun argın döneceğimi bildikleri halde beni burada unutmaları kimdendi ya, nedendi? Ödeşiyor muyduk yoksa? Pencere emretti. Apartmanlar emretti. Kapılar emretti. Kalktım yerimden. Koltukta izim çıkmıştı. Ben kalkınca koltuk da rahatlamıştı. Fincanı karşı koltuğun önüne götürdüm, bıraktım. Adil davranmıştım kesinkes: Birinde oturmuştum, birinde de oturmuş olabilirmişim gibisinden bir işaret çakmıştım. Pencereye nasıl da yakınlaşmıştım. Sokağın ışıklarının yanında salon, içinde bulunduğum dört duvar, zifiri karanlıktı. Salondan korkuyordum artık. Karanlığın bir parçasıydım burada ben de şüphesiz. Zaten yarın okul vardı. Erkenden uyanmak zorundaydım. Odama gitmeliydim. Yaz bitmişti. Yatakta kahvaltıya çağrılmayı bekleyişlerim, yastığa başımı gömüp tekrar tekrar düşlere dalma denemelerim anı olmuştu. Yorganla savaşmak anı olmuştu. Şimdi sabahın serseri saatleri fizik kimya kâbuslarından başkası değildi. İki koltuk arasında tavana diktim gözlerimi. Fosforlu yıldızlar yapıştırmalıyım sana, dedim. Sesime sevindim. Fosforlu yıldızlar, yineledim. Gecede yemyeşil parıldayacak, göğü şuracığıma getirecek yıldızlar. Yıldız maketleri. Koridor, fısıldadım, yüz yüze geleceğiz seninle birazdan. Buradan çıkınca ilk seni bulacağım karşımda. Bana en çok benim odamı sevdiğini gerçekten söyleyecek misin? Dostum olacak mısın? Sokağa, capcanlı yıldızlara uzanacak yolu açacak mısın bana? Koridor, ah koridor. Bütün ışıkları yakacağım çıkarken ben de. Orada dağ gibi bir çanta var, işte söz sana, tekmeleyip kovacağım onu oradan.
  • Açıklama
    • İlkyazların Anısıyla, günümüz öykücülüğünün genç kalemlerinden Seyit Göktepenin ikinci kitabı. Yazar bu kitabında da Defter ve Çikolatada ipuçlarını verdiği usta öykücülüğün kapıların açarak yeni arayışların izinde yol alıyor.

      Tadımlık
      Annemin yemeği hazırlayışına, sofrayı kuruşuna, tabaklarımızı doldurup sunuşuna, bulaşıklara koşuşturuşuna öylesine alışmıştım ki tek başıma ateşe tutmaya bile üşenmiştim fasulyeyi. Ama kahve için fincanı bulan da, cezveye su koyup ısıtan da, aynı cezveye bir daha su koyup kahvenin üzerine katmaya kalkışan da ben değil miydim? Tembelliğimdi. Annemdendi. Babamdandı belki. Kardeşimdendi. Annemin gayreti, bendendi. Bizdendi. Babamın emeği bizdendi. Bendendi yani, kardeşimdendi. Birbirimiz içindik her birimiz. Şimdi, okuldan yorgun argın döneceğimi bildikleri halde beni burada unutmaları kimdendi ya, nedendi? Ödeşiyor muyduk yoksa? Pencere emretti. Apartmanlar emretti. Kapılar emretti. Kalktım yerimden. Koltukta izim çıkmıştı. Ben kalkınca koltuk da rahatlamıştı. Fincanı karşı koltuğun önüne götürdüm, bıraktım. Adil davranmıştım kesinkes: Birinde oturmuştum, birinde de oturmuş olabilirmişim gibisinden bir işaret çakmıştım. Pencereye nasıl da yakınlaşmıştım. Sokağın ışıklarının yanında salon, içinde bulunduğum dört duvar, zifiri karanlıktı. Salondan korkuyordum artık. Karanlığın bir parçasıydım burada ben de şüphesiz. Zaten yarın okul vardı. Erkenden uyanmak zorundaydım. Odama gitmeliydim. Yaz bitmişti. Yatakta kahvaltıya çağrılmayı bekleyişlerim, yastığa başımı gömüp tekrar tekrar düşlere dalma denemelerim anı olmuştu. Yorganla savaşmak anı olmuştu. Şimdi sabahın serseri saatleri fizik kimya kâbuslarından başkası değildi. İki koltuk arasında tavana diktim gözlerimi. Fosforlu yıldızlar yapıştırmalıyım sana, dedim. Sesime sevindim. Fosforlu yıldızlar, yineledim. Gecede yemyeşil parıldayacak, göğü şuracığıma getirecek yıldızlar. Yıldız maketleri. Koridor, fısıldadım, yüz yüze geleceğiz seninle birazdan. Buradan çıkınca ilk seni bulacağım karşımda. Bana en çok benim odamı sevdiğini gerçekten söyleyecek misin? Dostum olacak mısın? Sokağa, capcanlı yıldızlara uzanacak yolu açacak mısın bana? Koridor, ah koridor. Bütün ışıkları yakacağım çıkarken ben de. Orada dağ gibi bir çanta var, işte söz sana, tekmeleyip kovacağım onu oradan.
  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.
Kapat